Bir kaç gün sonra ❈Poyraz'dan
Ayşe ve Emin'in birbirlerine olan yakınlıkları, Ayşe'nin bana olan tavırları canımı sıkmaya başlamıştı. Aldığım sayılar beni motive etmeye devam etse de zamanımızın çoğunu adada geçiriyorduk ve modumu takımla ilişkilerim de etkiliyordu. Emin'le iyi anlaşmaya devam ediyor olsak da Aleyna'nın gereksiz tavırları, muhabbetleri beni irite ediyordu.
Oyunlarda Ayşe'nin ve benim paso sayım olmasına rağmen bu yetmiyordu. Emin ve Steven de bize sayı getirenlerdendi. Özellikle kızlarda sürekli sayı kaybediyorduk. Ayşe ise karşı takımın başarılı kızlarına üstünlük sağlayabilen bir kadındı. Ben de aynı şekilde İsmail ve Batuhan'a sayı vermemeyi iyi beceriyordum. Adadaki ilk haftamızın son günüydü ve artık açlık da yukarı seviyedeydi. Şu ana kadar henüz 2 tane yemek ödülü gelmişti ve biz bunları kazanamamıştık.
"Bence Çağrı da ilerleyen zamanlarda zorlayacak bizi." diyen Emin'e çevirdim gözlerimi. Barakadan uzaklaşmış deniz kenarına gelmiştik birlikte.
"Bana da öyle geliyor. Adapte olamadı henüz bence." diye onayladım.
"Bir şey diyeyim mi kaybetmemiz iyi oldu bence. Eksilmemiz lazım."
Uzun süre aynı pozisyonda oturduğum için sırtıma giren ağrıyla kendimi kumların üzerine bıraktım. Gözlerim gökyüzündeki yıldızlarla buluştuğunda huzurla derin bir nefes almıştım. Burada yıldızları izlemek yapmayı sevdiğim favori aktivitelerimden biriydi."Ben kızlardan birini yazmayı düşünüyorum." dedim ve ellerimi birbirine kenetleyecek kafamın altına koydum.
"Ben de. Hatta direkt Sena."
Benim aklımdan geçen isimse tamamen farklıydı. Henüz performans açısından değerlendirebilecek kadar zaman geçmemişti bu yüzden Aleyna'yı yazacaktım.
"Aleyna'yı yazıcam ben." Gözleri benimle buluştuktan sonra benimle aynı pozisyona geçerek uzandı. Belki de benim bunu ona söyleyeceğimi düşünmüyordu."Beyler." diye yanımıza Ayşe'nin gelmesiyle arkadan yaklaşan kameramanı da görmüştüm. Bu durum bazen can sıkıcı olsa da kısa süre sonda gideceklerini bildiğimden kendime sabır diledim. Oturur pozisyona geçtiğimde Ayşe hemen yanımda ayakta durarak denizdeki yakomaza bakmaya başlamıştı. Saçlarını ensesinde topuz yapması onun yüzünü daha güzel gösteriyordu bu gerçekti. Gözlerim ay ışığının çarparak parlattığı küpelere gittiğinde yine gülümsemeden edemedim. Biraz daha yanakları kilolu olsa tıpatıp anneme benzeyecekti. Baraka alanını sürekli temiz tutmaya çalışıyor ve pilavı da son derece güzel yapıyordu. Annem de titiz ve eli lezzetli bir kadındı. Gözlerimi tekrar yüzüne çevirdiğimde göz altlarına vuran kirpiklerinin gölgesini gördüm. Kirpikleri hiçbir makyaj olmamasına rağmen kıvrık ve uzundu. Bu da ayrı bir eşsizdi. Kameramanın burada olmasının sebebinin ekstrem bir durum varsa çekmek için olduğunu ve bu karanlıkta düzgün bir çekim yapamayacağını biliyordum. Bu yüzden bir süre onu izlesem de yüzümü denize döndüm.
"Noldu?" diye Emin'in konuşmuştu. Ayşe'nin gözlerini denizden ayırmadan ve hiç bir şey demeden yanımızda dikilmesi meraklandırmıştı. Onu da beni de.
"Pilav hazır diyecektim. Çok güzel." diye gülümseyerek bana baktığını hissetmemle az önce denize çevirdiğim gözlerimi tekrar ona çevirerek gülümsedim.
"Neyse gelin hadi." dedi ve uzaklaşmaya başladı.
"Şu kız da olmasa." diye Emin'in gülmesiyle onun da benim de aklımdan aynı şeyin geçtiğini biliyordum. Ayşe'nin bitkin olmasıyla o gün pilava Hanzade ve Sancakay girişmişlerdi ve başarısızlıkla sonuçlanan bir pilav çıkmıştı ortaya. Ayşe'nin yaptıkları ise sanki ıssız bir adada değil de evde anne eli değmişçesine lezzetli oluyordu her seferinde. Ona gülerek karşılık verdim ve karanlıkta ateşin ışığını bularak o tarafa ilerledik.Kimisi barakada kimisi ateşin etrafındaydı. Ben de daha az olan erkek barakasına gitmeyi tercih ettim. Öncelikle kendime ait olan tabağı ve kaşığı alarak yerime geçtim. Kısa süre sonra Ayşe'de yanıma gelmişti. Direğin bir tarafında ben ve Ayşe diğer tarafında da Dora oturuyordu. Sessiz sedasız yemeğimizi yedikten sonra konsey için gelen arabalara yerleşmiştik.