Bölüm 7

180 16 3
                                    

Gülce, Mardin'in o sıkışık ve daracık sokaklarında kendinden geçmiş bir şekilde koşuşturuyordu. Hemen ardından elinde telefon sürüklenen Ömer... Öyle pişmandı ki. "Bu kadına bir kez daha zarar veremem. Onu canını bir kez daha yakamam." diye düşünüyordu. Sağda solda tutuşmuş Aslan'ı arayan adamlarını arıyor, birinden güzel bir haber duymayı bekliyordu.
Gülce'nin umutları artık tükenmek üzereydi. Aynı anda Aslan Seyhanlı ve adamlarının da oğlunu aradığından haberi yoktu.
- Şuraya da bakalım, diyerek dar ve evlerin sıklığından kasvetli bir sokağa daldı Gülce. "Yok, yok! Burada da yok!"
- Anne!
Gülce'ye bir ömür gibi gelen bu birkaç saat nihayet son bulmuştu. Arkasını döndüğünde korkudan kocaman açılmış bir çift yeşil gördü. Küçük Aslan, annesine doğru hızla koşarak ona olanca kuvvetiyle sarıldı. Gülce önce neye uğradığını şaşırdı ama sonra sıkı sıkı sardı oğlunu.
- Nerelerdeydin? Çok merak ettim seni.
Oğlunun her zerresine bir çırpıda göz gezdirdi. Zarar görüp görmediğini anlamaya çalışıyordu.  O anda kimin olduğunu gayet iyi bildiği bir ses duydu.
- İyi, merak etme.
Gülce kafasını kaldırdığında Aslan'ı karşısında buldu. Çocuk onun elinden kopup koşarak annesine gelmişti. Aslan, onunla konuşuyordu ama Gülce'nin hemen arkasındaki adama bakıyordu. Adam öyle bir bakıyordu ki karşısındakine sadece bakışlarıyla zarar verebilirdi.
- Yavuz!
- Buyur beyim.
- Gülce ile Aslan'ı arabaya götür.
Yavuz, Gülce'yi kolundan tuttuğu gibi kaldırdı. Gülce adamın bu davranışının sebebini anlayamasa da sinirlendi.
- Bırak, napıyorsun?!
- Zorluk çıkarma Gelin Hanım. Niyetim seni incitmek değil. Çocuğu da al gidelim, korkmasın.
Gülce, oğlunu hızlıca kucağına aldı. Yavuz'un gösterdiği yöne doğru gittiler. Bir aralık arkasını dönüp baktığında birbirine birer yırtıcı hayvan gibi saldıracak iki adam karşı karşıya duruyordu.
Ömer, olduğu yerde dururken Aslan öne doğru birkaç adım attı.
- Ne işin var senin burada?
- Burası benim de memleketim unuttun mu? Evim, ailem burada.
Aslan, Ömer'e doğru iki adım daha attı.
- Benim ailemle ne işin var o zaman?
- Gülce'yi mi diyorsun? Haa... Beraber bir kahve içelim demiştik ama çocuk ortadan kaybolunca.. Telaş ettik tabi biraz.
Ömer'in yüzünde manalı bir gülümseme belirdi. Aslan bu sefer adamın burnunun dibine kadar girmişti.
- Bana bak, Gülce'den de yeğenimden de uzak duracaksın. Seni ailemden herhangi birinin yanında görmeyeceğim.
- Sen bana kimi görüp görmeyeceğini söyleyemezsin. Bana emir veremezsin Aslan Seyhanlı. Ben kimi diler, kimi istersem onunla görüşürüm.
Aslan bir şey diyecekti ki Ömer onun sözünü kesti.
- Bu arada başın sağ olsun.
Aslan, dişlerini sıkıyordu artık. Bu kansız adamın karşısında bir şey yapmadan, yapamadan durmak zoruna gidiyordu. Ama annesinin sözleri kulağındaydı. " Bir oğlumu gurbet aldı, birini de ölümün almasına izin veremem Aslan."
Yavuz, Gülce ile oğlunu arabaya bindirir bindirmez Aslan'ın yanına döndü.
- Beyim, gidelim istersen. Çocuk çok korkmuş.
- Geliyorum.
Aslan, Ömer'e tehditkâr bakışlarını tekrar çevirdi.
- Bir daha karşılaşmamak üzere.
- Belli olmaz.
***
Küçük Aslan, çok korkmuştu. Gülce oğlunu kucağına aldı, iyice sardı.
- Nerelerdeydin Minik Aslan'ım? Beni çok korkuttun. Lütfen bir daha yanımdan ayrılma olur mu? Seni bulamayacağım sandım.
Gülce'nin gözleri dolu doluydu. Aslan daha bir sarıldı annesine, başını göğsüne iyice bastırdı. Gülce oğlunun altın başakları andıran saçlarını öptü, kokladı. Biraz zaman sonra arabanın kapısı açıldı. Aslan'ın sinirden deliye döndüğü belliydi fakat sesini yükseltmemeye çalışarak;
- Bir daha tanımadığınız, bilmediğiniz insanlarla konuşmayın. Ben olmadan da dışarı çıkmayacaksınız.
Gülce artık iyice sinirlenmeye başlamıştı. Sesinin yüksek çıktığının farkında olmadan;
- Ne diyorsun sen be?!
Aslan, gözleri ile çocuğu işaret etti. Gülce' nin minik oğlu annesinin göğsünde bir çırpıda uyuyakalmıştı. Öyle yorgun görünüyordu ki. Gülce iyice bastırdı onu kendine. Sımsıkı sarıldı. Bir daha asla böyle bir korku yaşamak istemiyordu. Bu kısacık zaman ona yıllar gibi geçmişti.
- Nereden buldunuz onu?
- Eve gidince konuşuruz.
***
Eve vardıklarında Hüma Hanım onları bekliyordu. Aslan arabadan iner inmez arka tarafın kapısını açarak çocuğu bir çırpıda Gülce'nin kucağından aldı. Gülce önce bir şey diyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Aslan önde, Gülce arkada beraber girdiler kapıdan. Hüma Hanım telaşlıydı.
- Ne oluyor oğlum?! Bir hışımla çıktın evden?
Aslan onu gözleriyle sakinleştirdi. Merdivenlerden yukarı çıkarak Gülce'nin odasına yöneldi. Kapının önüne geldiğinde;
- İçerisi müsait mi? diye sordu.
- Tabi tabi, girebilirsin.
Aslan'ın hemen ardından Gülce de odaya girdi ve onun önüne geçerek yatağın üzerindeki örtüyü bir çırpıda aldı. Aslan çocuğu usulca yatağın üzerine bıraktı.
- Çocuğu rahatlaştır, çalışma odasına gel.
Kesin bir emir vererek dışarı çıktı.
***
Gülce önce uzun uzun oğlunu seyretti. Kafasının içinde öyle çok şey vardı ki. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bir türlü kestiremiyordu. Olanlara anlam veremiyordu. Belli ki Aslan, uçakta tanıştığı bu adamı tanıyordu. Hatta nefret ediyordu. Bakışlarını görmüştü Gülce. Aslan adama öyle bakıyordu ki oracıkta dişleriyle parçalayabileceğinden emindi. "İyi de neden?" diye sordu kendine. "Aralarında ne olabilir? Geçmişte bir şeyler yaşadıkları kesin." Kafasını sanki içindekileri dağıtmak istercesine salladı. Oğlunu uzun uzun öptü, kokladı. Dünyada sahip olduğu tek şey oğluydu şimdi.
Üzerini değiştirip odadan çıktı. Çalışma odasının kapısının önüne geldiğinde bir süre bekledi. Tam kapıyı çalacakken vazgeçti. " Şimdi bir de bununla uğraşamam. Yeterince yorgunum." Odasına dönüp oğluyla uyumayı düşünüyordu ki kapı açıldı. Karşısındaki adam büyük bir öfkeyle bakıyordu ona.
- Gir içeri.
Gülce içeri girdi ardından da hemen konuşmaya başladı.
- Benimle emir verir gibi konuşmaktan vazgeçsen iyi olur. Aksi takdirde anlaşabileceğimizi sanmıyorum.
- Ne işin var o adamla?
- Kiminle? Ömer mi?
- Nerden tanıyorsun?
- Tanımıyorum ki.
- Pek öyle görünmüyordu.
- Bak, tam anlamıyla tanıdığımı söyleyemem. Kimdir, nedir, necidir; bilmiyorum. Sadece birkaç kez karşılaştık.
- Nerde karşılaştınız?
- Sorguya mi çekiliyorum? Ayrıca bunlar neden önemli? Niye soruyorsun?
- Soruma cevap ver.
-Boyle konuşmaya devam edersen hiçbir şeyi cevaplamam.
Gülce sinirle arkasını dönüp gidecekti ki Aslan onu kolundan yakaladı. Göz göze geldiler. Öyle yakındı ki Gülce onun sıcak nefesini yüzünde hissetti. Şimdi Aslan'ın gözlerinde gördüğü az önceki öfke değil tedirginlik ve şefkatti.
- Sağlam bir insan değil. Size zarar verebilir. Görüşmezseniz iyi olur.
Gülce de artık sakinleşmişti.
- Kasıtlı olarak görüşmedim. Az önce de söyledim tam anlamıyla tanımıyorum. Uçakta karşılaştık. Bizi istediğimiz yere bırakmak istedi. Anladığım kadarıyla o da bizi tam anlamıyla tanımıyordu. Kafenin önünden geçince içeri davet etti o kadar.
- Anladım. Dediğim gibi uzak dursanız iyi olur.
- Tamam.
Aslan'ın eli hala Gülce' nin kolunun üzerindeydi. Adam sanki elinde bir alev topu tutuyordu. Gülce titrediğini hissetti, kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki... Aslan biraz daha yaklaşsa sesini duyabilirdi. Adamın da kendisi kadar ne yapacağını bilemez halde olduğundan habersizdi. Aslan karşısındaki kadının gözlerinin içinde boğulduğunu sandı. Zaman durmuştu sanki. Karşısında doğrudan gözlerinin içine bakan kadın onu bambaşka bir diyara götürüyordu. Kimsenin olmadığı bir yer... Sadece ikisi vardı şimdi. Aslan, kadının özenle çizilmiş yüzüne dokunmak istedi. Bembeyaz tenine bir kez olsun dokunmak... Onun sıcaklığını hissetmek istedi. İçinde uyanan hislerden korktu, çekindi. Boşta kalan elinin tırnaklarını avucuna batırdı. İlk defa bu kadar yoğun duygular içerisindeydi. İlk defa birine bu denli çekiliyordu. Üstelik bunun için karşısındaki kadının hiçbir şey yapması gerekmemişti. Aslan onu gördüğü ilk anda tarif edilemez bir şeyler olduğunun farkındaydı.

DEVAM EDİYOR.... :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÜLCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin