Yine hastaneye gitmek için hazırlandım. Bu güne kadar hayranlara yakalanmamam bir mucize bu yüzden her zaman ki gibi temkinli bir şekilde hastaneye geldim. 302 numaralı odanın kapısını araladım. Hava nemlendiricisinin sesi dışında çıkan tek ses Hyunjin'in nefes alıp verişiydi. Ah birde şu yaşam ünitesi.. Her zaman ki gibi yanında ki sandalyeye oturup elini kavradım. Odaya giren hemşire ile dikkatimi bir süreliğine Hyunjin'den ayırdım.
"Bir değişiklik oldu mu uzun süredir gelemedim?"
"Henüz aynı gözüküyor."
"Ama geçen sefer stabil olan solunum düzeyi neden düşmüş? "
"Siz.. haklısınız. Fakat Doktor musunuz? Dikkatlisiniz."
"Neyse ki bu o kadar önemli bir gelişme değil böyle ufak ayrıntıları gözden çıkarmamanız gerek."
"Ben üzgünüm. Daha dikkatli olacağıma emin olabilirsiniz."
"Umarım." Ona kızmak veya onu küçümsemek istemedim. Sadece sinirlerimi kontrol altına alamıyorum. Bu hayat bana çok zor geliyor. Tekrar sandalyede ki yerimi alıp Hyunjin'in elini kavradım. Teknik olarak kendi elimi...
"Gelemediğim için üzgünüm. Grubun comeback yapıyor. Senin adına çokça iyi iş çıkarmaya çalışıyorum. Hyunjin'i havalı bir Hyunjin yapacağım. Endişelenme bu arada neyi sevdiğin konusunda sana elim boş gelmeyeceğim demiştim fakat neredeyse dünyada ki her şeyi seven birisin , olumsuz hiçbir yönün yok ama en sevdiğin şeyi öğrendim. Minik renkli taşlar. Bunları neden biriktirdiğini bilmiyorum. Çekmeceni açınca şaşırmıştım. O yüzden koleksiyonuna bende bir tane eklemek istedim. Bunu da diğerlerinin yanına koyacağım.. artık gitsem iyi olur."
Kalkmak için yeltenmiştim ki. Elim daha sıkı tutuldu ani refleksle Hyunjin'in yüzüne baktım. O gözlerini araladı ve yutkunarak konuştu.
"Biraz daha kal." Boğuk çıkan sesi ne kadar zorlandığının kanıtıydı. Şaşkınlık ile gözümden dökülmeye başlayan yaşları umursamadan koridora çıkıp bağırdım.
"Uyandı. O uyandı. Birileri buraya baksın lütfen.." Koşarak odaya giren doktor ekibi ile geri çekildim. Hyunjin sonunda uyanmıştı. O artık hayata dönmüştü. Şu an odada yatağında uzanarak oturan Hyunjin, Sumi, Annem ve ben vardık. Hyunjin bakışlarını bana sabitlemişti. Haklı da uzun bir uykudan uyanıyor ve karşısında kendisi var ne ironi ama.. Annem hareketlenip odadan çıktı. Onun hayata dönmesini hala kaldırabilmiş gibi değil. Ne saçmalıyorum onun dediğim kişi benim öz kızı...
"Ben onu sakinleştireyim." Sumi de onun arkasından çıktı. Odada sadece ikimiz kalmıştık. İkimiz de konuşmuyorduk. Ne söylemem lazım. Ya da ne söylemesi lazım. Ağzımı aralamış konuşacaktım ki. Hyunjin benden önce davrandı.
"Neler olduğunu biliyorum."
"Na.. nasıl.." onunla konuşmakta bu kadar zorlanıyor olmam oldukça normal. Kendimle konuşuyordum.
"Sen neredeyse her gün usanmadan gelip anlattın."
"Yani anlattıklarımı duyuyor muydun? Ama cevap veremiyordun tabi ki. Peki neden bu durumdayız onu biliyor musun?"
"Ben de bilmiyorum. Sadece bir rüya görmüştüm. Ve sonra o rüyadan uyanamadım.."
"Rüya mı? Gördüğün rüya ne ile ilgiliydi." Sesim istem dışı heyecanlı çıkmıştı.
"Bembeyaz bir odada uyanıyordum. Yanımda grup üyeleri vardı. Onlara dokunuyordum ama onlar beni ne duyuyor ne görüyordu. Kötü bir rüyaydı. Hatta kabus demek daha doğru olur."
"Bu bedende uyandığım gün aynı rüyayı görmüştüm. Sonunda hayattasın."
"Hayattayım. Bir kız olarak.." Konuşmamızın bölünmesi içeriye giren annem ve Sumi ile oldu. Sessizce sandalyeme sinip onları izledim. Uzunca süre Hyunjin'i izledikten sonra ayaklanıp konuştum.
"Ben artık gideyim. Alanis'e iyi bakın. Sizin adınıza çok mutlu oldum Bayan Woon. Kendinize dikkat edin." Hastaneden çıkıp olabilecek tüm olasılıkları düşünmeye başladım. Sonuçta o uyuyordu bu yüzden çevresindekilerle konuşamadı ama bundan sonra herkes için daha zor olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK CHANCE | STRAY KIDS
أدب الهواة"eğer bir idolün bedeni içine sıkışsaydın ne olurdu? "