Irmak 26 yaşında genç bir kadındı. Orta boylu, kumral, mavi gözlüydü. İzmir'de doğup büyümüştü. İstanbul'da çalışıyordu. Büyük bir şirkette mimar olarak işe başlamıştı. Stajını yaptığı şirket ayarlamıştı bu işi. Bu firmada bir senedir çalışıyor olmasına rağmen hala kendini ispatlayabilmiş değildi. Hala kendini stajyer gibi hissediyordu. Şirketteki 7 mimardan sadece biriydi ve en son işe giren ve en gençleri olduğu için fikirleri çok ciddiye alınmıyordu. En son üzerinde çalıştıkları proje bir tatil köyü oluşturulmasıydı. Son yapılan toplantıda baş mimarları Sadık Bey yeni anlaştıkları firmanın onlar için çok önemli olduğunu ve yeni, orijinal fikirler istediğini söylemişti. Ve Irmak'ın çok güzel bir fikri vardı ama bunu güzel bir sunum haline getirmesi gerekiyordu. Yaklaşık 2 haftadır eve kapanıp üzerinde çalışmıştı. Geç kalmazsa çok güzel bir sunum olacağına inanıyordu.
Gece çizimler üzerinde o kadar çalışmıştım ki sabah alarmını kurmayı mı unuttum yoksa hiç duymamış mıydım hatırlamıyordum. İşe geç kalıyordum. Neyse ki toplantılar sabah saat 10'dan önce yapılmıyordu. Ama jet hızıyla hazırlanıp çıkmazsam ona da geç kalacaktım. İnsanların geç kalmalarından hiç hoşlanmazdım ve şu anki durumumdan nefret ediyordum.Mavi takımımı giyip çantalarımı çok hızlı bir şekilde toparladım ve evden çıktım. Taksiye binsem trafik yüzünden geç kalabileceğimi düşünüp metrobüse binmeye karar verdim. Ama durağa geldiğimde kartımı unuttuğumu fark ettim.
"Siktir. Nasıl uyudum ya, nasıl uyuyabildim? Eve gidersem geç kalırım. Uyuyacak bu günü mü buldum?" Diye söylenerek taksi durağına koşturdum.'Motorumu satmasaydım bak ne güzel yetişirdim. Of satmayacaktım onu.'
Taksiye binip iş yerine zar zor yetiştim. Evde aynaya bakma fırsatım olmadığı için takside kendime çeki düzen vermeye çalıştım, gözlerim biraz şiş gözüküyorlardı.İşe yerine geldiğimde toplantı salonuna ilk giren bendim. Odama geçme gereği bile duymadan orada hazırlığımı yaptım. Zaten her şeyim yanımdaydı. Diğerleri ellerinde kahvelerle gelmeye başlamıştı, o anda kahveye ne kadar ihtiyacım olduğunu fark edip toplantıdan sonraki yapacağım ilk iş olarak aklıma not ettim.
Salona en son Sadık Bey girdi ve o da yerine geçtiğinde toplantıyı başlattı.Sadık Bey tek tek fikirleri dinledi. Açık fikirli bir insandı. Sunumları dinlerken ufak notlar alıp yorum yapmamıştı. Sıra bana geldiğinde taslak planlarımı ve çizimlerimi hazırladığım dosyayı gösterdim. Aslında bunlara şu an gerek yoktu ama taslaklarla daha etkileyici olacağını düşündüm. Sunumu bitirdikten sonra sessizlik oldu ben Sadık Bey'in fikrini beklerken Hande konuşmaya başladı.
"Yalnız hep aile olacak şekilde düşünmüşsün. Çocuk parkı yapmıyoruz. İnsanlar tatile geliyor. Kafa dinlemeye, eğlenmeye, coşmaya." dedi. Her seferinde olduğu gibi mutlaka bir fikri vardı.
Derin nefes alarak açıkladım. "Tatil köyü dediğimiz şey zaten aile sıcaklığının yaşandığı bir ortam. Biz küçükken tatil yapmaya gittiğimizde ben ailem olmadan bile eğlenebilirdim böyle alanlarda. Çocuklar için de güvenli ortam oluşması aileleri de mutlu eder. Ayrıca yetişkin eğlenceleri de var." Açıklama yapmak istediğim en son insan Hande'ydi.
Hande gözlerini devirdi. "Bana pek öyle gelmedi yalnız. Sanki tatile huzurevine geliyor insanlar gibi planlamışsın. Benim fikrim daha genç insanlara yönelik. Eğlence merkezli. Gece eğlenmek için dışarı çıkmalarına bile gerek yok tatil köyü içerisinde her şeyi öyle bir vereceğiz ki insanlar sadece orada eğlenecek. Ve oldukça fazla da kar getirecek." Dikkatleri kendi üzerine çekmeye çalışıyordu, her zamanki gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Boncuk
RomanceBenim için hikaye yazmak çok yeni bir alan. Bu işe Irmak ile beraber başladık. Ama hikayesinin hoşunuza gideceğinizi düşünüyorum. Devamı da yakında gelecek. Ufak tefek yazım hatalarım olmuş olabilir. Keyifli okumalar dilerim. En büyük destekçim @oy...