Beşinci bölümle karşınızdayız. Umarım Irmak'ın hikayesini okumayı seviyorsunuzdur. Çünkü ben çok keyif alıyorum. Yiğit'i, İlkem'i, Sevgi'yi, Aslı'yı, Kerim'i ve diğer karakterleri de seviyor musunuz? Merak ettikleriniz için buradayım.
Keyifli okumalar dilerim. :)
Bütün hafta içini kafamı sadece işe vermeye çalışarak ve cuma günkü toplantıya hazırlanarak geçirmiştim ama bunu artık kendimi arkadaşlarımdan soyutlamayarak yapıyordum. Bu yüzden haftanın nasıl geçtiğini anlamamıştım.
Yiğit yoktu, olmayacaktı.
Sonunda bugün tatil köyü ile ilgili bölümle toplantımız vardı, pazartesi de müşterilerle.
Toplantı bu sefer kısa sürmeyecekti çünkü artık her şeyin netleşmesi gerekiyordu. Hande elinde ne varsa sunmaya hazır olmalıydı, biz sadece görüş belirtip düzenleme yapılması gereken yerlere bakacaktık.
Keyfim o kadar yoktu ki kahvemi bile demlememiş, sadece kaynar su ile karıştırmış içiyordum. Meltem görse gözlerine inanamazdı. Toplantı salonuna geçtiğimde herkes oradaydı, ben oturduktan sonra sunum başladı.
"Şimdi tatil köyü içerisinde büyük bir süpermarket olmalı, hangisi yüksek teklif verirse onunla anlaşabiliriz. Gerçek köy gibi küçük evler düşünün ama o kadar da küçük ve eski değil, dubleks ve tripleks binalar ve hepsinin bahçesinde birer havuz ya da sadece tripleks binalara havuz koyalım; maliyeti azaltmak için. Şu arka taraflara ağaçlandırma yaparız, piknik yapmak isteyenler için kamelyalar yerleştiririz."
Hande bir dosya hazırlayıp herkesin önüne koymuştu. Dosyada bazı çizimler ve resimler vardı. Emin olamadığı fikirler için birden fazla resim koymuş ve bizim bazılarını elememizi istiyordu. Resimlerin birçoğu cezbediciydi ama ben kafamdaki tatil köyüne yakıştıramamıştım.
Hande duraksadığı sırada söz aldım. "Kusura bakmayın sözünüzü kesiyorum ama bu anlattıklarınızın şehir içindeki siteden farkı ne?" Sinirlenmemeye çalışıyordum, bu kadar güzel bir tatil köyünün harcanması beni çileden çıkarmak üzereydi.
Hande gözlerini devirdi. "Ay Irmak'cığım ne kadar acelecisin bekle geliyorum. Denize yakın ön tarafta büyük bir bina olacak, bodrum katına disko yerleştireceğiz. Sen herhangi bir sitede hiç gece kulübü gibi bir şey gördün mü?" Eleştiri almaya başlayınca iğneleyici –klasik- tarzında konuşuyordu. "Üst katını restoran yaparız, manzaralı ve sadece müşterilere özel bir mekân. Gördüğün üzere farklı şeyler de varmış değil mi Irmak?"
Umursamaz davranmaya çalıştım ama sıkıldığımı gizlemedim. "Peki, bu kadar mı?"
"Tabi ki değil tatlım, yapılan büyük binayı küçük bir AVM formatında yapmak istiyorum. İçinde spor salonu, mağazalar vb. şeyler olacak işte."
Hande fikirlerini anlatmaya devam ediyordu. Ben de artık yorum yapmamaya karar verdim. O kadar sıkıldım ki kendi defterimi açıp taslaklar çizmeye başladım, kafamın içinde Hande değil Irmak konuşuyordu ve çizerek neler istediğini anlatıyordu. Bu projenin böyle yürümesini istemiyordum, bu konuda yapabileceğim bir şeyler olmalıydı.
Toplantı yaklaşık 4 saat sürdü çünkü Hande'nin fikirleri hala sürekli değişiyordu. Havuzları sadece üç katlı binalara mı yoksa bazı ortak bölümlere mi yapacağına karar veremiyordu ve sürekli maliyet kısmından bahsediyordu. Her şeyi kâr amaçlı düşünüyordu, tatil köyüne odaklanamıyordu. Bazen omuzlarından tutup sarsmak 'Ya biraz olsun uğraş, düşün, kendin çabala ve bir şeye karar ver artık.' demek istiyordum. Fikirleri, o kadar başka fikirlerden alıntıydı ki tamamen kendi fikri olan tek bir şey bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Boncuk
RomanceBenim için hikaye yazmak çok yeni bir alan. Bu işe Irmak ile beraber başladık. Ama hikayesinin hoşunuza gideceğinizi düşünüyorum. Devamı da yakında gelecek. Ufak tefek yazım hatalarım olmuş olabilir. Keyifli okumalar dilerim. En büyük destekçim @oy...