Kırmızı Boncuk

Dünya buz mu kesti?

Biraz daha uzun bir bölümle buradayım. Ufak tefek yazım hataları olabilir. Bu işte hala yeni sayılırım. Hikaye hakkında söylemek istedikleriniz olursa buradayım.
Keyifli okumalar dilerim.

Ertesi günü uyanmaya çalışırken kafamın içinde resmen beyin hücrelerim halay çekiyordu. Gözlerime iğneler batıyordu. Üzerimden tır geçmiş gibiydi ve ayaklarım zonkluyordu. Geceyi parça parça hatırlamaya başladım, birçoğunun rüya olmasını istedim. Bir ara uyanıp kusmuştum ve midem kötüydü. Alkolün çoğu vücudumdan çıktığı için şimdi kafam biraz daha iyi gibiydi ama kendimi duşa götürmeye ikna etmek biraz uzun sürdü.

Duşa girmek biraz daha açılmamı ve maalesef geceyi daha çok hatırlamamı sağladı. Küvet keyfi yapmayı, gevşemeyi o kadar çok istiyordum ama yapılacak bir dünya iş beni bekliyordu. Duştan çıkıp giyindim. Saçlarımı havluyla topladım. Telefonumun şarjı bitip kapanmıştı, şarja taktım. Kahve makinesini çalıştırdım.

Mutfağım açık mutfak sayılırdı, kapısı yoktu ve önünde uzun bir ada vardı. Saate baktığımda 12 buçuk olmuştu bile. Midem hala çok kötüydü. Kahveden önce churchill yapıp, içtim. Saçlarımın dalgalarını belirginleştirip kremledim ve çizimlerin başına oturdum. Odaklanmam uzun sürdü ama bir iki saatin sonunda biraz ilerleme kaydedebildim.

Midem guruldamaya başladığında kalkıp bir tost yaptım. Kahvemi de alıp telefonumu açtım, Sevgi'yi arayıp iyi olduğundan emin olmak istedim ama hala uyuyor olabilirdi, bu yüzden mesaj attım. 'Uyanınca beni ara merak ettim seni.'
İlkem'i sonra aramaya karar verdim ve işimin başına döndüm.

Günün geri kalanı çok hızlı ilerlemişti. Akşamüstü olduğunda çizimlerin birçoğunu halletmiştim ama gözlerim ağrıyordu. Kaç bardak kahve içtiğimi hatırlamıyordum. Bir ara Sevgi'yle konuştum, iyiydi ve çok fena bir akşamdan kalmalığı atlatmaya çalışıyordu. Kapının zili çaldı.

Gelen İlkem'di. Gözündeki güneş gözlüğü ile oldukça komik duruyordu ve yüzündeki morluklar oldukça belirgindi. Muhtemelen gece ne kadar kötü olduğunu fark edememiştim

"Aa İlkem ne arıyorsun burada? Geçsene."

"Dün gece Aslı'da kaldım. Biraz yürüyüp, açılıp ona geçtik. Eve gitmesi çok zor geldi. Ondan çıkarken de bir sana uğrayayım dedim. Nasılsın boncuğum? İyi görünüyorsun gözaltlarını saymazsak."

"Kavga eden ben değildim İlkem'cim. Sabahtan beri kahveyle ayaktayım; ayakta olmak zorundayım, çizimlerimi yarına bitirmem gerekiyor. Sanırım sabahlayacağım. Aç mısın?"

"Yani bir şeyler atıştırdım ama hayır demem doğrusu."

"Pizza söylüyorum o zaman."

"Benimki Meksika usulü olsun."

"Tamamdır."

Salonumun pencere kenarındaki 3lü koltuğa yayılırken siparişleri verdim. İlkem akşamdan kalma birine göre iyi gözüküyordu, bir iki morluğu saymazsak. Gerçi bu duruma şaşırmamam gerekiyordu, İlkem bu işin ustası gibiydi.

"Yüzün fena değil, şişlik yok fazla. Nasıl acıyor mu? Aslı nasıl?"

"İyiyim merak etme. Aslı'yla baktık kendimize. Sen de Yiğit'le ilgilenseydin biraz, çocuk heder oldu. Ay hayır sahneye çıkıyor, bir de, manyak mı ne? Kavgada ne işin var senin!"

"Evet de, sizin de işiniz yoktu farkındaysan. Sen kavga etmeyi sevmezsin ki. Kerim'i zaten bildim bileli kavga ettiğini görmedim."

"Ay bak nasıl oldu anlatayım sana. Ben o çocuğa zaten sinir olmuştum. Dans ederken yanaştı ya sana sapık. Zaten pısırık bir şey bakma. Sonra ne olduğunu anlamadan bir baktım ki Sevgi o çocuğun üstüne içkiyi fırlattı. Kerim yoktu sanırım piyasada yoksa yanaşmazdı bence. Sonra çocuğun 'Napıyorsun sen ya?' diye elini havaya kaldırmasıyla Kerim bir anda belirip o eli yakaladı ve yumruk attı zaten hemen sonra kavga başladı, çocuğun arkadaşları hazır bekliyormuş. Kerim yalnız kalmasın diye girdim ben de çünkü dayak yemeye başlamıştı, o daha beter durumda. Sonra Aslı benim kavga ettiğim çocuğun kafasında şişe kırdı. O da bu anı mı bekliyorsa artık deli kız. Çocuğun beyni yarıldı sandım bir an. Bir ara Yiğit'i gördüm o da sapığı yumrukluyordu. Her şey bir anda oldu zaten. Ben bir ara dirsek yedim ama kim olduğunu görmedim. O ara sen siren seslerini çaldın zaten kimse kalmadı ortalıkta. Çok zekiceydi yalnız boncuğum."