Gereksiz Yardım

44 2 0
                                    

Arayı uzatmadan yeni bölümle birlikteyiz.

O zaman buyurun.


İlkem şaşkındı çünkü olaylardan haberi yoktu.

"Evet, şey, benim olan kırmızı boncuk, içki olan. Senin doğum gününde yapmıştım. Önemli bir şey değil." Aynı zamanda uzatma İlkem diyerek kaş göz işareti yapıyordum.

İlkem duygularını gizlemekte zorlanıyordu. "Nasıl? " Gözlerimi dikmiş İlkem'e 'lütfen sus' bakışı attım. Dönüp Yiğit'e baktı. "Neyse, kırmızı boncuk olsun bakalım."

Zaten iş işten geçtiği için kafamı eğdim, çaktırmak istemediğim ne varsa İlkem açık veriyordu. Şu an biraz bozulmuş, baya da kıskanmıştı. Bozulmakta gerçekten haklı olabilirdi çünkü o kokteyli menüye koymasını veya başkasına yapmasını hiçbir zaman istememiştim. 'Kırmızı Boncuk'sa bana ait olmalı hayır, istemiyorum, başkasına başka bir şey yaparsın' diye direnmiştim ama şu an bunu belli etmenin sırası değildi. İlkem sinirlendiğini belli etmemeye çalışıyordu, Aslı'yla konuşmaya başladı. Yiğit'e döndüğümde yüzünde kendini özel hissetmenin verdiği gururlu bir gülümseme vardı.

"Bu arada biz de tiyatro salonu için bazı düzenlemeler yapmak istiyoruz, biraz yenilik getirip yapabiliyorsak genişletmeyi. Eğer vaktin olursa sizin şirket ortaklığında senin yürüteceğin bir projeyle yenilemeye gidebiliriz, tabii kabul edersen."

Yiğit resmen iş teklifinde mi bulunmuştu? İçimi heyecan kaplamıştı ama neyse ki iş konusunda soğukkanlılığımı koruyabiliyordum.

"Aa tabii ki! Tiyatro düzenlemesi yapmadık daha önce ama müthiş şeyler çıkabilir piyasaya, çok sevdiğim bir alan. Bunu tiyatro salonunu gördükten sonra konuşalım. Nasıl bir şeyler istiyorsunuz?"

"Çok eski bir salon değil ama eşyaları yani koltukları falan yenilemekle başlayabiliriz. Bir de kulisimizi genişletebiliyor muyuz ona da bakalım. Pazartesi toplantın vardı, o zaman salı uygun olur mu?"

Çok ani olmuştu, bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. "Tabi, olur, ama Sadık Bey ile de konuşmam lazım, salı öğleden sonramı boşaltabilirim. Direkt Globe'da görüşebiliriz."

"Tamamdır." Telefonunu uzattı. "Numaranı kaydet o zaman, salı öğlen seni iş yerinden alırım."

İş yerimden mi alırsın? Ne diyeceğimi şaşırdım. "Ge-gerek yok, ben gelebilirim. Biliyorum yeri." Müşteriler doğal olarak hiçbirimizi iş yerinden almazdı. Numaramı Irmak ALKIZ diye kaydedip telefonu geri verdim.

"İşim yok zaten, Globe'a geçmeden uğrar seni alırım."

"Müşterilerim beni iş yerimden almaz, yani gerek yok böyle bir şeye. Ben gelebilirim." Laftan anlamıyormuş gibi hissediyordum. İş yerimden Yiğit'in motorla almaya geldiğini görseler bütün şirkete dedikodu malzemesi vermiş olurdum. Ayrıca kendi motorumu da bu yüzden satmıştım zaten; iş yeri imajıma uygun değildi, insanlar önyargıyla yaklaşıyordu.

"Sadık Bey'le beraber konuşuruz müsait olursa, müşterisini görmek ister diye düşünüyorum." Yiğit'in yüzü gerilmişti. Telefonumu çaldırdı. "Ama rahatsız oluyorsan sen bilirsin."

"Hayır canım ben garip kaçar diye dedim ama Sadık Bey de müsaitse gelmen iyi olabilir. Ona göre haber veririm ben sana o zaman gelirsin." Sinirlendikçe laftan anlamıyormuş gibi hissediyordum. Numarasını kaydettim.

Dizlerine dirseklerini dayayıp bana doğru eğildi, derin nefes aldı. Gözlerimin içine bakıyordu. "Niye garip kaçsın? Arkadaşların almıyor mu?"

Lanet olsun gözleri çok güzel bir maviydi. Saçmalama Irmak, lütfen mantıklı cevap ver, dikkatini topla lütfen. "Yok, yani, dediğim gibi gerek olmaz genelde ben giderim, trafik var hem." Aferin kızım, aferin.

Kırmızı BoncukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin