3.Bölüm

18 2 0
                                    

Telefonum çaldığında saat daha yediyi gösteriyordu. Uyku sersemi açtım telefonu. "Günaydın Engin Abi" Rauf Abi'nin kızı Melek'in sesiydi bu. "Sözünü unutma diye aradım. Kahvaltıya gelecektin ya hani bize. Bak Poyraz'da istiyor gelmeni. Hadi kalk hazırlan biliyorum yeni uyandığını gel bize bekliyoruz seni" Aynı babasının kızı. Tıktı lafları bir bir ağzıma. "Tamam Meleğim. Hazırlanıp hemen çıkıyorum. Aslanımı öp şimdiden benim için" "Hiç uğraşamam. Gelince kendin öpersin abim" dedi. "Tamam be çatlak kız geliyorum birazdan" diyerek kapattım telefonu. Elimde büyüdü neredeyse. Meleğim dediğimde de kendinden geçer her seferinde ve benden başkasına da söyletmez. "Rahmetli babamı hatırlatıyorsun" der bana. Ah be Rauf Abi. Erken gittin yanımızdan. Berna gibi...

Poyraz'ım benim. İsmini ben koydum küçüğümün. Yalvardı Melek adı Engin olsun diye ama "Bir aileye iki Engin fazla. Benim çocukluğum gibi olur sonra hiçbiriniz baş edemezsiniz". "O zaman abi ne olur sen koy bak hepimiz istiyoruz bunu. Sen ol isim babası". Kıramazdım Meleğimi. "Tamam be. Poyraz olsun" dedim birden. Gözleri fal taşı gibi açıldı. O kadar çok beğenmişti ki. Berna da koluma girip kulağıma fısıldamıştı "Neler var senin öyle içinde de açamıyorsun bana" diye. Karım da olsa yanaklarım kızarmıştı. Ne zamandır istiyordum bir ses evde. Hazırdık aslında. Ama ne bilelim bir türlü açamıyorduk ikimiz de konuyu birbirimize. Hele bir de büyükler baskı yapıyordu ya...

Biraz daha vaktim vardı Melek'in yanına gitmeme. Biraz keyif yapmanın hiçbir sakıncası yoktu. Şöminenin ateşi henüz yanmıştı. Evin içi ısınır diye bekliyordum fakat bu sefer kolay olmayacaktı. Her sene kışı beklerdim ama bu sefer umduğumdan daha da soğuktu. Doğalgaz bağlamayıp "Nostalji yaşamak istiyorum belki ben" diye haykırışımın acısını çekiyordum aslında. Tamam. Kabul ediyorum. Şömine çıtırtısını, karşısına geçip şarabımı, kahvemi yudumlamayı, ayaklarımı uzatıp kitap okumayı seviyordum. Ama biraz aptallık ediyordum. Doğalgaz varken de kullanabilirdim şömineyi. Fakat yapmıştık bir kere hata. Sonrasında da düzeltmeye uğraşmamıştık.

Bu sene de grip olmadan kışı etmiştim. Dikkat ediyordum kendime. Çünkü bir kere hastalığa yakalandım mı gerisi çorap söküğü gibi geliyor ve yataktan kalkamıyordum. Kalkamadığımda da artık nazlanacak kimseyi bulamıyordum. Berna olsa çekerdi nazımı. Nasıl bir sabrı varsa söylenmeden her şeyi yapar daha da üstüme düşerdi. Aslında sabırdan çok sevgi meselesiydi bu. Önce çok kızardı hastalandığım için. Demediği laf kalmazdı. Geçiverirdi kızgınlığı daha fazla dayanamazdı. Yatırırdı yatağa, ben toparlayana kadar asla uyumazdı. Ne zaman kendime gelirdim kendi ilacını içer kıvrılırdı yanıma. Nasıl hasta olmayacağımı, nasıl korunacağımı zamanla öğretmişti bana. Aşkının yanında o kadar çok şey miras bırakmıştı ki...

Suyun kaynadığını duyar duymaz mutfağa koştum. Merve Hanım'ın tarifi olan zencefilli ıhlamurum çoktan hazırdı. Çok acıydı bu karışım fakat içmek zorundaydım. Bu yaşta korunmak istiyorsam bunları yapmalıydım. Fincanımla birlikte geçtim şöminenin karşısına. Emektar gitar göz kırpıyordu bana oradan. "Ne zamandır almadın eline Engin" diyordu. Haklıydı da. Alsam da bırakmam bir oluyordu. Ne akılda kalıyordu artık şarkılar ne de dudaklardan çıkıyordu kolay kolay. Aldım elime. Biraz elim alışsın diye başladım eskileri çalmaya. Ah... Nereden geldi şimdi aklıma. Parmaklar çoktan başlamıştı o gitarı çalmaya. Mavi Duvar...

Tanışmamızın üçüncü yıldönümüydü. Burak sürpriz yapabilmem için patronuyla konuşmuş ve çalıştığı kafede bizim için küçük bir organizasyon ayarlamıştı. Küçüktü belki ama bir ömre bedeldi. Her şey sakin başlayacak akşam saatlerine doğru bambaşka bir hayat bizlerle olacaktı. Ya her şey son bulacak, ya da baştan yazılacaktı

Berna... Her insan gibi heyecanlanıyordu ve bir şeyler yapacağımı düşünüyordu. Beklentide olmayı sevmezdi pek ama bugün içi içine sığmıyordu. Vakit yaklaşmıştı. Akşamüstü kafeye gidebilmek için Rauf Bey'den izin istemiştik. Aslında izne gerek bile yoktu. Çünkü herkesin her şeyden haberi vardı. Bu gece belki de gerçekten dönüm noktamız olacaktı.

Yarım KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin