Bölüm 2

49 7 19
                                    

Gözlerimi açtığımda odamda yatağımda uzanır haldeydim. Hızlıca yatağımdan kalktım. Salona doğru ilerledim. Bir şeyler olmuştu. Ama hatırlayamıyordum. O anda sırtımda keskin bir cisim hissettim. 

-Hayır çığlık atman işe yaramaz. 

Nefesimi tutmuş sırtımdaki teması kessin diye dualar ediyordum. Korkum an be an artarken kalbimin ritmini kaybettiğimi fark ettim. Ölecek miydim? Peki sebebi neydi? Bunu öğrenmem beni katletmesine neden olacaksa bile soracaktım. Sesimin titremeden çıktığını umut ederek cılız bir tonda sordum.

+Kimsin sen?

-Ah! Beklediğim soruda geldi. Kimim ben? Ama daha önemli bir soru var. Sana ne yapacağım? Gözlerin kapalı bir halde yüzünü dön bana. Sözümü dinlemezsen gözlerini yerinden çıkarırım. 

Yok artık! Hadi ama bir film setinde değiliz. Sizimi dinlimizsin gizlirini yirindin çıkırırım. Ha aynen canım ya (!) Tam iki gözüm fal taşı gibi açık bir vaziyette arkama dönecekken bıçağın soğukluğu tenime daha fazla battı. Tamam anlaşıldı ki ya beni çok iyi tanıyor ya da aklımı okudu. Uslu bir kız olup gözüm kapalı bir halde sırtımı döndüm. Bir nefes yüzüme yaklaşıyordu. Ellerimi yumruk yapmış, gelecek darbeyi bekliyordum. O sırada hayatım film şeridi gibi gözümün önünden tam geçecekken bir anda sırtımda iki el belirdi. Bana sarılmış mıydı o! Tamam olay gittikçe ilginçleşiyor. Ne yapacağımı bilmez bir halde heykel gibi durdum. Kitaplarda olduğu gibi baharatlı bir koku da gelmedi burnuma. Çünkü nefes alamıyordum. Biraz daha sıkarsa eğer kemiklerim iç organlarımı deşip ölecektim. Yine de bekledim. Yavaş yavaş kollarını sırtımdan çekti, yüzüme baktı. 

-Seni buldum...

Ağzını açıp bir şeyler daha demeye başladı. Fakat onu incelemekle meşguldüm. Saçları dağınık, gözlerinin içinde özlem belirmiş biri bana bakıyordu. Hala bir şeyler diyordu. E ama susmayacak mısın sen? Elinde bıçak olan birine ne yapılmaz bilemem ama herhalde ağzı kapatılmaz. Peki ben ne yaptım? Deşecek mi kesecek mi umursamadan ağzını elimin içiyle kapattım. Kimdi ya bu? Şaşırmış bir halde bakıyordu şimdi. Boyu 1.70 civarı zayıf ama güçlü olduğunu az önce test ettiğim kişi oldukça göz zevkime uyuyordu. Tanımadığım birine yakışıklı diyecek halim yok ya! Yavaşça elimi çektim. Az önce sarılması ve gözlerime bakış ifadesi korkmamam gerektiğini hissettirdi. Sanki her gün böyle olaylar yaşıyormuş gibi donuk bir halde ağzımı açtım.

+ Sen hâlâ kimsin?

-Beni hatırlamamanı anlıyorum. Ama beni dinlemelisin.

Eline gözlerimi çevirdim. Bıçağın varlığını unutmamıştım. En tatlı olduğunu düşündüğüm yüz ifademle bıçağı işaret ettim. Bir anda elime bıçağı verdi. Aslında bıçaktan çok bir hançer olduğunu fark ettim. Hatta çok güzel bir hançer. Babamın ilgisi vardı bu tip eski şeylere, ondan yabancılık çekmeden hançeri avcumum içine yerleştirip ona doğrulttum.

 Tekrar yüzüne baktığımda tatlı ifademden bir şey kalmamıştı. Oldukça tehditkâr bakma sırası bendeydi. Hoş ne kadar başardım onu da bilemiyorum.

+Ya kim olduğundan başlayıp evimde ne işin olduğuna kadar her şeyi anlatırsın ya da ben senin gözlerini yerinden çıkarırım ki bu senin aksine sözde kalmaz.

Tabii ki de kalır. Ama korkutmakta fayda var. Hiç inanmamış olsa da ellerini havaya kaldırıp muzipçe sırıttı. Evet bir ruh hastasıyla beraberim. Hoş o da bana aynı tehdidi savurduğunda bende içimden gülmüştüm. Yavaşça yürüyüp koltuğuma oturdu. Dışarıda hâlâ şimşekler çakıyordu. Karşısına oturup konuşmasını beklemeye başladım.

Ve 2. Bölümde geldi devamını merak ettiysen yorum yaparak benimle paylaşmayı unutma :3

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin