Bölüm 4

30 6 2
                                        

Artık gözüme uyku girmezdi. Günlüğümü açıp bugün yaşananları yazmaya başladım. Günlüğümdeki son cümle ise;

Yaşadıklarımın bugün ile sınırlı kalmayacağını hissediyorum.

Yatağıma uzanıp ne yapabileceğimi düşündüm. Tamam ne olmuştu düşünelim bakalım. Yakışıklı bir arkadaş evime hançerle girmiş, eskiden beri tanışıyor oluğumuzu ve beni çok üzdüğünü söyleyip, elindeki hançerin babama ait olduğunu söylemişti ve kayıplara karışmıştı. 20 yıllık hayatımda ki çoğu şey kesit kesit halinde olsa bile en tuhaf günüm bu olabilirdi. Cidden yahu neredeydi onca yılım? Peki, 2019 yılından öncesini kime sorabilirdim? En tuhafı da annemin vefat etmiş olduğu 2018 yılını da hatırlayamıyorum. Babamın dediğine göre bir yangında can vermiş. Küllerini bile bulamamışlar. Böyle ağır bir acıyı unutmak zor olsa gerek...

Fakat ben unutmuştum. Ayağa kalkıp evimi gezmeye başladım. Babam 2019 yılında bu evi dayayıp döşeyip Romanya'ya yeni karısı ve iki çocuğuyla beraber yaşamaya gitti. Hiç darılmamıştım gittiği için. Aşık olduğu kadın cayır cayır yanmıştı, fotoğraflarda yanındaki kadın ile aynıydım. Bu katlanamayacağı bir şeydi. Annemle aynı yüz haltlarına sahibim. Sadece simsiyah gözlerime inat onun gözleri masmavi... Babam hep anneme 'Gökyüzüm' diyormuş. Salonda bir resmimiz olması lazım. Odamdan çıkıp salonuma doğru ilerledim. Salonun duvarları, mobilyaları, halısı, TV ünitesi oldukça yeniydi. Odaya tamamen zıt duran ceviz ağacından yapılma kitaplığıma gittim. Anneminmiş bu kitaplık ondan çok eski görünüyordu. Annemle babam nişanlıyken babam anneme özel yapmıştı bu kitaplığı. Babam çok becerikli biridir. Hele de ilgi duyduğu bir konu olsun! Kitaplığın yanına gelme nedenim olan aile çerçevemize baktım. Birbirine aşkla bakan 20li yaşlarında iki genç ve aralarında kocaman gözleriyle gülümseyen ben. Annemi incelemeye başladım. Beyaz tenli, sarı uzun saçları, masmavi gözleri, al yanakları ve gülümsediğinde beliren gamzesiyle çok güzel bir kadındı. Babam ise yemyeşil gözlü, dağınık siyah saçlı esmer biriydi. Aynamın karşısına geçtim. Bir fotoğrafa bir kendime baktım. Babamla tek ortak yönümüz siyah uzun dağınık saçlarımdı. Annem ile yüz hatlarımız ve gamzelerimiz aynıydı. Fakat yine de onun kadar güzel değildim. Fotoğrafa sarılıp, yerine koymak için kütüphaneme yaklaştım. Fotoğrafı koyup uzaklaşacakken, en üst rafta bir kutu gördüm. O kutu hep orda mıydı yoksa ilk kez mi fark ediyordum? Yukarı uzanıp kutuyu aldım. Ağır siyah bir kutuydu. Kesinlikle yeni koyulmuştu yoksa fark ederdim. Acaba Umar mı bırakmıştı? Kutuyu alıp L koltuğuma geçtim. Kutunun içini tam açacakken kapım çaldı. Saat 9 olmuştu. Aa doğru İrem abla gelmişti. İrem abla eski evimizden beri yanımızda olan 30lu yaşlarındaki yardımcımızmış. Kapıyı açtım. Güler yüzlü bu kadına bayılıyordum ya. Elinde bir sürü poşetle gelmişti yine. Gülümseyerek elindeki poşetleri aldım. 

+Hoşgeldiin İrem abla!

-Hoş bulduk kuzum ay çok sağ ol. Sen bunları mutfağa koy. Bi soluklanıp geliyorum.

+Tamamdır abla.

İrem abla salona doğru geçerken, elimdeki poşetleri mutfaktaki adaya koydum. Geri döndüğümde ise İrem abla kutuya şok olmuş gözlerle bakıyordu. Bu haline gülümseyip yanına geçtim.

+Ya abla bilsen neler oldu. 

-Bu kutuyu sana kim verdi?

+Bilmiyorum da abla neden bu kadar sinirlendin?

-Yok sinirlenmedim ben. Senin ilaçların nerede, bu sabah ilacını içtin mi?

+Yok abla içmedim daha. Dur otur bir neler oldu onu anlatayım.

İrem abla alelacele kalkıp odadan çıktı. İlaçları almaya gitti herhalde. Evet ilaç tedavisi görüyorum çünkü katlanamayacağım bir baş ağrım var. Bir tek bu ilaçlarla ayakta durabiliyorum. Ama hastalığımın tıbben adını veya hangi aralıkta doktora gittiğim ise o da tam bir muamma. Sadece en eski anılarımda bile bu ilaçlarımı içtiğimi biliyorum. İçeri ilaç tepsisi ile giren İrem abla çok telaşlıydı.

+Meleğim yok bir şeyim. Otursan mı sen bi acaba? 

-Sen bunları iç bi oturum ben.

+Hayır içmeyeceğim.

Elindeki tepsiyi sehpanın üzerine bırakıp korku dolu gözlerle bana baktı.

-Neden bu senin ilacın. İçmelisin.

Bunu söylerken sesi mi titremişti. Bu kadın gerçekten beni seviyor. Ödü koptu resmen. Gülümseyip ellerini tuttum.

+Beni dinledikten sonra ilaçlarımı içeceğim.

-Peki bir su alıp geliyim de güzel kızımı dinliyeyim.

Bende koltukta rahat bir halde İrem ablayı beklerken kafamda söyleyeceklerimin sırasını düşünüyordum. İrem abla elinde iki bardak vişne suyuyla gelmişti.

-İnadın yüzünden ilaçlarını sana zamanında içtiremeyeceğim belli oldu. Bari benimle bir bardak vişne suyu iç.

+Peki peki içeyim ama sonra beni pür dikkat dinleyeceksin.

Gülümseyip içmemi bekledi. Bardaktan biraz içmiştim. Tam bırakacakken İrem ablanın gözlerinin bardakta olduğunu gördüm. Yok bu kadın bu içecek bitmeden odaklanamaz bana. Bir dikişte bitirdim tüm bardağı. Sehpaya uzanıp bardağı bıraktıktan sonra İrem ablaya döndüm.

+Bak şimdi abla dün gece ben uyurken kapımın önünden biri geçti. 

-Yorma kendini. Devamını anlatamadan bayılmış olursun.

+Ne? 

Bu bölümde bitti! Bu bölüm biraz kısa oldu farkındayım. Fakat karakterin biraz hayatından bahsetmem gerekiyordu. Diğer bölüm pazar günü gelecek. Okuduğun için teşekkür ederimmm. Düşüncelerini benimle paylaşmayı unutma ^-^ 

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin