+Bak şimdi abla dün gece ben uyurken kapımın önünden biri geçti.
-Yorma kendini. Devamını anlatamadan bayılmış olursun.
+Ne?
...
Gözlerimi açtığımda, sert bir yatağın üzerindeydim. Etraf zifiri karanlıktı. Ayağa kalktığımda ki öyle bir şey olamadı debelenmemle kaldım. Ellerim ve ayaklarım bağlı değildi. Beni yerimde tutan şey üzerime yığılmış bir vücuttu. Şu ahir hayatımda korkudan bayılmak neyse onu yaşamama çok az kalmıştı. Üzerimde yatanın bir ceset olmamasına dua ederek üzerimden yavaşça ittim. Yatağın geniş olma avantajı ile yere atmamıştım. Sonra eğilip el yordamıyla yatanın yüzünü buldum. Yanağımı ağzına yaklaştırarak nefes alıp almadığını kontrol ettim. Şükür ki bir ceset değildi. Yaşıyordu. O kadar karanlık bir yerdeyim ki, yatağın etrafı cesetle dolu olsa gidip tek tek kontrol etmem gerekirdi. Yanımda yaşayan kişi doğruldu. Kafasını deli gibi sağa sola döndürmeye başladı. Her şey tamdı da panik atak biri eksikti. Elimi sırtına koydum.
+Korkma yalnız değilsin. Fakat ben varım diye de güvene değilsin.
-Elis!
Belime iki kol dolandı. Ses çok tanıdık geliyordu. Aynı o evime çat kapı giren çocukta...UMAR! Bana sarılan Umar'dı. Kollarımı boynuna dolayıp sarılmasına karşılık verdim. Karşılık verdikten sonra ellerini üzerimden çekip yüzümü tuttu.
-Hatırladın mı beni?
+Evet adının Umar olduğunu söyleyen evime gizlice giren çocuk değil misin?
-Ha o şekilde hatırladın. Ama bana sarıldın.
+Evet, çünkü daha önceden gördüğüm biri yanımda. Şey ben karanlıktan korkarım da ondan yani.
Cümlem bittikten sonra yüzümden ellerini çekti. Üzülmüştü galiba. Etrafa bakıp ayağa kalkmaya çalıştı ki büyük bir acıyla geri yatağa düştü.
+Umar iyi misin?
-Evet iyiyim sadece sırtım ağrıyor.
+İzin verirsen bakiyim. Yaralar konusunda bilgim var.
-Bu karanlıkta şifacı değilsen hiç bir yardımın dokunamaz.
Bunu söylerken gülüyordu. Bende farkındayım karanlık olduğunun ama yardım etmek istemiştim. Ve de edecektim izin almakla yeterince kibar davrandım bence. Elimi sırtında gezdirdim. Olmaması gereken bir ıslaklık vardı. Sonra üzerindeki kazağı yukarı doğru sıyırdım. Elimi tekrar gezdirirken irkildi. Galiba soğuktu ellerim. Kaslıymış değilmiş tam dikkatim bozulacakken elime bir sıvı geldi. Kanın kokusunu evimizde ölü bulduğum kuşlardan biliyordum. Eski evimizde kuşlar delirmiş gibi vücutlarını camımıza fırlatarak kendilerini öldürüyordu. Neyse konumuza dönelim çünkü azımsanmayacak kadar çok kan kokusu vardı. Ellerimi biraz daha gezdirdim. Açık bir yara vardı. Hem de çok büyük bir yara. Yara kapanmasa daha çok kan akacak. Ellerimi vücudundan çekip karanlığın verdiği düzeyde yüzüne baktım.
+Çok kan akıyor. Yarayı sarmam lazım.
-Önemli değil. Çok ağrımıyor.
Yani kabul etsen ne olur ki aynı yara bende olsa bırak doğrulmayı sessizce ölmeyi beklerdim ki çok beklememe gerek kalmazdı. Aklıma gelen dâhiyane fikir sonra beni ne kadar utandıracak olursa olsun birinin canı söz konusuydu. Ve yalnız kalamazdım. Bir canlı yanımda olmasa çığlık atarak başıma herkesi toplardım büyük ihtimalle. Etrafın karanlık olduğuna şükrederek üstümü bir çırpıda çıkardım. Atletimi kafamdan sıyırdıktan sonra üstümü aceleyle giydim. Umar ise bu sırada emin olduğum kadarıyla ağzı açık benim ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Üstünü çıkarıp, atletimi başından geçirdim. Vücudu gelişmiş olduğu için atlet daracık oldu ki bu durum avantajlıydı, yarayı sıkması açısından. Yaranın tam üzerine katlaya katlaya getirdim atletimi. Sonra tekrar üstünü giymesinde yardımcı oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
Ficção AdolescenteSabahın ilk ışınlarında uyanıp misler gibi güne başlamak yerinde bir anda çakan şimşek sesiyle uyandım. Etraf zifiri karanlıktı. Saat 4:30'du. Kolyemde elimi gezdirirken bir anda odamın kapısının önünden bir gölge geçti. Umursamadım. Ta ki evde yaln...