Bölüm 8

13 3 0
                                        

Az önce kalp atışlarımla düzensiz olan nefesimi tuttum. Sakinleştim ve bebeğin etrafında bir şey var mı diye yokladım. Bebeğin yastığının altında bir hançer çıktı. Onu elime alıp Umar'a döndüm.

+Şimdi ne yapacağız biz?

-Elis kolyen parlıyor.

Dönüp kolyemi ellerime aldım. Sonra kafamı çevirip aydınlattığı yere baktım. Duvarda bir karartı belirdi.

...

Duvardaki karartı yavaş yavaş birbirinden ayrıldığını gördüğümde Umar'ın elini tutuyordum. Başımıza bir sürü gelecek kıyamet senaryosu olsa bile biz el ele tutuşuyorduk. Umar'dan aldığım destekle karartıya yaklaştım. Duvarda karışık bir biri içine giren simgeler belirmeye başladı. Ama okuyamadık. Umar'ın okuyup okuyamadığını anlamak için ona döndüm. Bir şeyler anlamaya çalışıyordu. Sonra elimi bırakıp etrafta bir şeyler aramaya başladı. Ben de yere oturup, yapacaklarını izledim. Dolabı açıp içini karıştırmaya başladı. Sonra eline bir parça bez almış sabırsızca bana bakıyordu.

-Kalem bulmam gerekiyor.

+Bulunduğumuz devirde kalem bulamayız. Ama mürekkep bulabiliriz.

Heyecanla ayağa kalktım. Dışarı çıkacakken Umar'da bana yetişti. Ve etraftaki dükkanlara baktık. Bir sürü dükkan vardı. Birbirleriyle alış-veriş yapan insanlar vardı. Ama biz tam olarak nereye girmeliydik? Biraz dolaşmaya karar verdik. Etraftaki insanlar üzerimize bakıyordu. Benim üzerimde gri bir üst, siyah kapüşonlu ve kot pantolon vardı. Saçlarımın durumundan ise bir haberdim. Büyük ihtimalle kafam gibi o da karman çorman olmuştu. Umarın üzerinde ise mavi bir gömlekle kot pantolon vardı. Ve onunda saçları iyice dağılmıştı. Halimiz aslında saçlarımızı saymazsak çok normaldi. Umar ile göz göze geldik. Birbirimize bakıp güldük. Ben onun karışmış saçlarına bakıyordum o da benimkine. Normal bir durum da değildik. Niye normal davranalım ki? Sonra ellerim saçlarına gitti. Pasaklı diyerek düzeltmeye çalıştım. O da beni izliyordu. Saçlarının rampa modeli olduğunu fark ettim. Ve asla teyit etmeyeceğim bir ses çok güzel olduğunu söylüyordu.  Gözlerimi gözlerine diktim. Her şey bir yana Umar'ın beni eskiden üzmüş olduğuna inanmıyordum. Daha doğrusu inanamıyordum. Ama bir şey yapmıştı. Her gözümün içine baktığında mahcup olacağı bir şey hem de. Ellerimi saçından çektim. Gereksiz yakınlaşma olduğunu hissetim. Hala bana her şeyi açıklamamışken, onun tabiriyle eskisi gibi davranamazdım. Sırtımı dönüp bir ara sokağa girdim. Sevimli bir kadın yerde oturmuş, köpeği ayağının ucunda ona bakarken çiçekten taç yapıyordu. Bitkilerle, hayvanlarla ilgilenen birinin kötü olabileceğine inanmıyorum. Ki karşımda bu düşüncelerimin kombinasyonu dururken hiç durmadım. Gülümser bir yüzle kadına yaklaştım. Önünde diz çöktüm.

+Merhaba teyzeciğim, size bir şey sorabilir miyim?

Cümlemi dinlerken gözlerini bana çevirmemiş olan tatlı teyze, kafasını salladıktan sonra dinlemeye devam etti.

+ Biz mürekkep arıyoruz da burada nereden bulabiliriz?

Bu sefer kafasını kaldırıp bakmıştı. Hayatımda gördüğüm en acı gözlere sahipti. Bir insanın gözlerinde nasıl bu denli acı olup yaşayabilir diye düşündüm. Sonra elini bir dükkana doğru uzattı. Dilsizdi galiba. Teşekkür edip, yanından ayrılacakken bileğim bir anda tutuldu. Yaşlı bir insanın gücü bu kadar yerinde olamazdı. Umar ise  tam karşımdaydı. Korkuyla kafamı çevirdim. O yaşlı teyzenin içinden Herkül çıkmıştı. Eminim tuttuğu yer moraracaktı. Soran gözlerle teyzeye bakıyordum. O ise boynumdaki kolyeme. Ellerim kolyeme gitti. Kalpli olan ucunu elimin içinde sıktım. Bir şey vardı bu kolyede ama hayırlısı. Ve sonunda dilsiz dediğim teyze ağzını açtı.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin