Bölüm 9

16 4 0
                                        

Ben bu çocuğun zekasına daha ne kadar hayran kalacaktım. Bilemiyordum. Bu sefer dediği komutlarla bezi elime aldım. 10 K, 5 E, 12 N, 4 D,.. Ben içimden hesap yaparken Umar ellerimi tutup gözümün içine baktı. Yazanları dudaklarının arasından çıkarken kalbim gümbür gümbür atıyordu.

"KENDİ YARATTIĞINIZ CEHENNEME HOŞGELDİNİZ"

...

Dakikalardır odanın bir köşesine oturmuş, ne yaşadığımızı anlamaya çalışıyorduk. Kaçırılmıştık. Üstüne üstlük psikolojik olarak hasar görmemiz için ellerinden her geleni yapan insanlar tarafından. Camsab'ın arkadaşı olduğunu söylemişti Aslı. O zaman efsanenin yaşandığı yılda yaşamış olması lazım. Çoktan toprak olmalı tabi. Ya da miras gibi bir durumda olabilir. Ama bu durumda efsaneyi gerçek kabul etmem gerekiyor. Hadi ama durumu açıklayacak daha mantıklı bir şeyler... Düşüncelerimi karşımdaki duvara oturmuş olan Umar'a anlattım.

-"Hayal gücü bilgiden daha önemlidir."

+Albert Einstein'ın bu sözünü durumumuz için özetlersek, sence de fazla hayal gücü olmadı mı?

-Sen bir dâhisin. Evet fazla daha doğrusu aşırı fazla!

Umar'ın sonunda delirdiğini düşünüyordum artık. Tek başıma bu yerden nasıl kurtulacaktım? Duvardaki çizikler ilişti gözüme. Kendi yarattığınız cehennem... Bir insan nasıl kendi cehennemini yaratabilir ki? Umar'a döndüm. Bir şeyler hatırlamaya çalışıyordu galiba. Kafasını eğmiş gülüyordu. Ah gitti güzelim çocuk! Sonra kafasını bana bakmak için kaldırdı. Gözümün içine çıldırmış gibi bakıyordu.

-Bu bir hastalık Elis! Mitomani hastalığı!

+Eee Aslı'nın hasta olduğunu tahmin ediyorduk zaten yeni bir bulgu değil ki bu.

-Hayır bak güzelim, bu hastalığa sahip insanlar kendilerine yalanlardan oluşan bir dünya yaratıyorlar.

+Sonra da aslında yaşamadıklarını gerçek kabul edip ona göre davranıyorlar!

-Aynen öyle. Yani Aslı hasta. Ve ne yazık ki ne yaptığının bilicinde olmadığı içi onu iyileştirecek herhangi bir durum yok. Tabi beynine elektroşok verebiliriz.

+Ya da daha insancıl bir şekilde, Sherlock Holmes olup tüm olaylardan kurtuluruz!

Umar gülümseyip oturduğu yerden kalktı. Yanıma gelip elini uzattı. "Benim fikrim daha iyi ama tabi nasıl isterseniz leydim!" deyip, beni ayağa kaldırdı. Beraber odadan çıktık. Bir cehennemde dedektifcilik oynayacaksak bunu en iyi şekilde yapacaktık. Hava hafiften kararmıştı. İnsanların çoğu evlerine gidiyorlardı. Yani sokaklar bomboş kalacaktı. Araştırma için en uygun zaman. Umar'la beraber caddede yol alırken bir at arabası önümüzde durdu. İçinden 40larında şişman bir adam elindeki bezle alnını siliyordu. Benim önümde durup yavaşça eğilip selam verdikten sonra konuşmaya başladı.

-Ah leydim, lordum ben uşak Tjener. Sizi her yerde arıyordum. Yemek başladı. Lord Hamlet ve diğer misafirler sizi bekliyor. Yalvarırım hızlı olalım hadi hadi.

Adının Tjener olduğunu öğrendiğimiz adam bizi at arabasına davet ederken bir nevi fırlattı. Yol boyunca ecel teri döküyormuşçasına alnını silip durdu. Umar ile bende içine çekildiğimiz senaryoda bir o tarafa bir bu tarafa sürükleniyorduk. Camdan dışarı baktığımda nerede olduğumuzu anlayamadım. Sonra Umar kulağıma eğilip, "Elsinore'dayız," dedi. Hamlet, Ofelya, Elsinore... Danimarka'daydık. Cidden buradaydık. Gördüğüm manzaraya hayretler içinde bakıyordum. Uzanıp Umar'ın elini tuttum. Tek başıma olmadığım için şükrediyordum. Sonra at arabası abidevi bir sarayın önünde durdu. Tjener 'in yardımı ile arabadan indim. Kocaman yapıya bakarken açılan gözlerimle o an hiç leydiye benzemiyordum. Umar ise kolundan tutmama izin vermiş bir halde etrafı inceliyordu. İçeri buyur edilene dek merdivenin her basamağındaki hizmetliler selam veriyordu. Gülümseyerek karşılık verdim. Sevmiştim ben bu leydi durumunu! İçeri girdiğimizde ise her yer altın süslemeler, şamdanlar bir sürü heykel ile doluydu. Tam bakmaya dalıp kendi etrafımda dönecekken Umar gülümseyip parmaklarımı hafifçe sıktı.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin