Bölüm 13 - An

363 212 417
                                    

Medya: Çağın
---

Çağın'ı öpmenin bu kadar iyi hissettireceğini tahmin edemezdim.

Bir süre sonra öpmeyi durdurmuştu ama dudaklarını çekmemişti. Yanaklarımı okşayıp gülümsediğinde ben de gülümsedim.

Yüzünü benden çok az ayırıp "Tokat atmayacaksın sanırım." dedi. Öpmeden önce onu affetmemi söylemişti. Bense affetmem gereken şeyin bu olduğunu aklımdan bile geçirmemiştim.

Kurduğu cümlenin ardından gülüp "Ona henüz karar vermedim." dedim. Ona tokat atamazdım çünkü hayatımda belki de ilk kez bu kadar güzel hissetmiştim.

Çağın bir süre durdu ve ardından dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Seni buldum mu sonunda?"

Kafamı aşağı yukarı sallayıp gülümsedim. Beni bulmuştu ve ben de onun sayesinde yıllardır aradığım o yeri bulmuştum.

Bedenini benden ayırdığında göz göze geldik. Ne yapmam gerektiğini veya ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Gerçek anlamda nasıl davranmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Buraya gelirken beni affetmesini dilemiştim. Oysa beni öpmüştü. Hatta ben de onu öpmüştüm. Gerçeğin farkına vardığımda ellerimle ağzımı kapattım. Çağın'la gerçekten öpüşmüştük.

Çağın ellerim ağzımdayken ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Normal gözükmeye çalışıp elimi indirdim. Hızlıca arkama dönüp elimi kapıya götürdüm. "Benim şu an aklıma geldi. Benim çok acil bir..."

Tam kapıyı açıp çıkacakken beni tuttu ve kendine doğru çevirdi. Allah'ım. Çok utanıyorum.

"Nereye kaçıyorsun şimdi?"

Nereye mi kaçıyorum? Söyleyeyim. Odama gidip bağıra bağıra yatağın üzerinde tepinmek ve aynı sahneyi yüzlerce kez düşünüp sindirmek istiyordum.

Çağın ona ait olan gülüşünü yüzüne yerleştirdiğinde gözlerimi kaçırdım. Aklıma öpüşmüş olmamız geldikçe odadan kaçıp gitmek istiyordum. Sevgili olmuş sayılır mıydık?

Buraya gelirken hiçbir şeyin böyle olacağını tahmin etmemiştim. Elimi tutup beni salona doğru çekerken hala içimden kaçıp gitmek geliyordu.

Bir süre sonra geniş salona girdiğimizde gözlerimi büyüttüm. Salona nereden bakarsam bakayım abimle kaldığımız evin tamamı kadardı. Ben salona bakarken o ise sadece bana bakıyordu. "Otursana."

"Ha?" Gözlerimi ona çevirir çevirmez tekrar utanarak önüme döndüm. Çenemi tutup kendine doğru çevirdi ve ardından bırakıp kahkaha attı.

Koltuğa doğru yürürken "Sen benimle ilgili sapık bir hayal falan mı kurdun?" dediğinde gözlerimi büyüttüm. Ne?

Arkasına dönüp kolumdan çekti ve beni tek seferde koltuğa oturttu. Ardından o da yanıma oturup güldü. "Sakinleş. Sadece şaka yapıyorum. Şu gerginliğini at üstünden. Benim Şimşek."

Hızla "Sakinim ben." dediğimde onu daha çok güldürdüm. Evet haklıydı. Sakinleşmeliydim. O şimşekti. İlk aşkım.

Bana doğru dönüp içtenlikle gülümsedi. Gözümün önündeki saçımı kulağımın arkasına geçirirken "Kahve ister misin?" dedi. Kafamı hızlıca aşağı yukarı salladım. Hala olayın şokunu atlatamamıştım.

Kahve yapmak için yanımdan kalktığında ben de etrafı incelemeye başladım. Evi gerçek anlamda çok güzeldi. Genel olarak koyu yeşilin hakim olduğu bir salondu ve çoğu eşyası ahşaptandı. Sol taraftaki büyük kitaplığı gördüğümde gözlerimi büyüttüm. Zeki olduğunu anlamamak zor değildi. Bu zeki adamın ise beni bu denli heyecanlandıracağını asla düşünmezdim.

İçeriden Daha İçeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin