Meeting

190 5 2
                                    


Sabah gözlerimi araladığımda Bill bana sarılıyordu. Gidecektim ve büyük ihtimal uyuduğumu fark edince beni yanına yatırıp sarılmış olmalı. Yani onun için daha iyiydi sanırım. Bilmiyorum bende kalkmadım ve uyudum. 

Aslında bu garip. Onunla beni pek böyle düşünmezdim. Daha ilk karşılaşmamızda ona yanlışlıkla sarıldığımda bu aklıma gelmezdi. Yani şu halimize bakın. Hiç beklemezdim. 

Yerimden kalmaya çalıştım. Ama o mırıldandı ve geri yerime sindim. Ama kalkmam gerekiyordu. Yoksa geç kalacaktım. "Hey, Bill." dedim. Mırıldandı ve gözlerini açtı. Bana baktı ve gülümsedi. Bu da gülümsediği nadir anlardan. Gerçi tam bir gülümseme değildi ama olsun. "Sana da günaydın." dedi.

"Günaydın. Kalkmamız ve işimize bakmamız lazım." dedim. Doğruldu ve yorganı açtı. "Evet iş." dedi. Kalkınca bende kalktım. "Kahvaltı yok. Ben genelde gevrek yerim." dedim. "Sorun yok. Ben böyle kahvaltı edemem." dedi. Acaba nasıl ediyor? Ama bunu sormayacağım. "Tamam ben hazırlanıyorum. Sen de yap bir şeyler. Yeni bir gömlek istersen. Dolapta olması lazım." dedim. Başını salladı.

Ben odama gittim. Yüzümü yıkadım ve saçımı taradım. Dişlerimi fırçaladım. Makyaj yapmadan nemlendirici sürdüm. Orada yapıyorlar. Sonra mavi askılı dar elbisemi giydim. Çıktım ve onun kapısını çaldım. Ses olmayınca içeri girdim. Ama yoktu. "Bill?" Seslendiğimde de cevap yoktu. Aşağı indim. Mutfaktan sesler gelince oraya yöneldim. 

Bana krep yapıyordu. En azından kendime olduğunu düşünüyorum. Çok vardı. "Ne yapıyorsun?" dedim. Üstünü giymemiş ve hala aynıydı. Tanrım bu görüntü bir filmden çıkmış gibi. Onu süzdüğümde Ağzımdan "Güzel." lafı çıktı.

Bana döndü. "Ne?" dedi. "Lezzetli dedim. Yani şey bundan bahsediyorum." dedim. Başını salladı. Aferin Kim, aferin. "Anladım. Sana krep yapmam istedim. Gevrek yapmak fazla basitti." dedi. Tabii ama benim kahvaltımdı. Sağlıklı?

"Al bakalım." dedi. Tabağı elime verdi. Tam konuşacakken araya girdi. "Bir saniye." Üzerine çilek koydu ve balı döktü. Aman tanrım bu cidden çok hoş. "Teşekkür ederim." dedim. İçeri geçtik. Birlikte yerken saate baktım. "Hayır hayır. Geç kalıyorum. Hemen çıkmam lazım." dedim. "Tamam istersen sen çık. Ben toplar çıkarım."

Ona baktım. Bunu yapar mıydı? "Emin misin?" Ve bende ona güvenecek miydim? Başını salladı. "Tamam ben çıkıyorum o zaman?" dedim. Yanıma yaklaştı ve yanağımdan öptü. Tamam bunu beklemiyordum. "Şimdi gidebilirsin." dedi.

"Peki o zaman iş yerinde görüşürüz." dedim. Çantamı alıp çıktım. Arabama bindim ve Jack ile konuştum. Yapacaklarımızı anlattı. 

Vardığımda tekrarca çekim için konuştuk. Makyaj ve saçımı yaptıktan sonra üstümü giydim. Başladık. Fotoğraflar için biraz uğraştık ama beni eğlendirmişti. İşimiz yaklaşık üç saat sonra bitti. Arada mola vermiştik. Yemek yedik. Abur cubur. Ama onun yaptığı krepler hala güzeldi. 

İşimiz bitince Jack ile vedalaştım. "Akşam uğrayıp fotoğrafların ilk halini getirebilirim belki." dedi. "Önemli değil sonra da konuşuruz. Ben beğendim hepsini." dedim. O da başını salladı ve arabama bindim. Öncesinde makyajımı biraz temizledim. Sonra telefonuma baktım. Ondan da mesaj gelmişti.


Bay Skarsgard : İşin ne kadar sürüyor?

Bay Skarsgard : Hey, bebeğim?

Bir kere de aramıştı. 

Bay Skarsgard : Sanırım hala işin var.

Bay Skarsgard : Mesajlarımı görünce beni ara.

in Love  : SkarsgårdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin