Jealousy

71 2 0
                                    


Aile buluşmasının akşamı Bill ve ben pek konuşamadık. Sadece yarın onun yanına gidecektim. Öncesinde toplantısı olduğu için biraz oyalandım. O sırada kahvaltı ettim ve hazırlandım. Saate bakıp çıktım.

Kısa süre sonra şirkete geldim ve arabayı bıraktım. Bildiğim kata doğru ilerledim. Diğerleri bana selam verirken bende gülümsedim ve yukarı çıktım. 

Onun odasına ilerlerken durdum. Derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. "Gir." Hiç beklemeden içeri girdim. Masada dosyalarla boğuşuyordu. "Kahve getirmek içinse-" derken bana baktı. Bakışları yumuşadı. "Kim, hoş geldin bebeğim." Kalktı ve yanıma geldi. 

Sarıldık. "Seni görmek çok güzel." dedim. O kapıyı kapattı. "Gel otur." O masasına geçti ve bende karşısındaki koltuğa geçtim. "Ne içmek istersin?" dedi. 

"Sadece su." dedim. Başını salladı. Bana su ve kendine de kahve söyledi. "Dünden sonra biraz sinirlendim. Kusura bakma annem bazen çok can sıkıyor." dedim. Geriye yaslandı. "Sorun değil. Anladığım kadarıyla beni oğulları olarak, Charles ise damatları olarak mı görüyor?" dedi. 

"Ah, hayır. Bence de o zorlanıyor. Dönerken konuştuk ve-" Elini sertçe masaya koydu. "Dün, evet. Onun hakkında bak ne gördüm." dedi ve yanından telefonunu alıp birkaç şey yaptı. Sonra ekranı bana çevirdi.

Bu ben ve o. Ama abartılmış bir haber. "Bill bu çok saçma. Ve yanlış." Yani gülmüşüz. Bu normal ve sadece beni eve bırakıyordu. "Biliyorum çok saçma. Yalan. Sorun da bu. Charles bunu biliyor." dedi sona doğru biraz bağırmıştı. "B-ben-" Yanıma geldi. 

"Bebeğim, üzülme. Bir şeyler düşünürüz." O sırada kapı çaldı. İçecekleri bırakıp gitti Bill'in asistanı. Kendi de karşıma oturdu. "Bill bence annemler bunu çok abartıyor. Charles ve ben olmaz." dedim.

Başını salladı. "Olmamalı." Ama tabii bizim aramızdaki olan şeye de bu durumda açıklık getirmek gerekirdi. "Evet, ama biz ne olacağız?" dedim. 

Kahvesini masaya bırakıp bana baktı. Elimi tuttu. Ve öptü. "Sen ne istersen?" dedi. "Sadece seninle olmak. Ama önemli olan sen ne istiyorsun ki?" dedim. Kalktı. Neler oluyor? Ceketini alıp yanıma geldi. "Ne yapıyorsun?" Bir şey demedi. Cebinden bir şey çıkardı. Bir kutu. "Bill?" 

"Pekala, buna hazırlanamadım. Ama olsun. Benimle çıkar mısın?" dedi. Siktir, ne? Kutuyu açtı. İçinde bir yüzük vardı. "Aman tanrım, bu da ne böyle?" Yüzük neden? Sanki evlilik teklifi gibi oldu bu çok.. çok fazla. "Ee, cevabın nedir?" 

"Evet ama bu çok-" Yanıma gelip beni kucağına aldı. "Ah, yavaş." dedim. 

"Yüzük olmaz Bill. Bu çok garip." dedim. Başını salladı. "Biraz öyle hissettirdi evet. Ama ben bunun hoşuna gideceğini düşündüm. Bu işlerden pek anlamam. Eğer beğenmediysen-" Onu öperek susturdum. 

Kutuyu köşeye bıraktı ve beni tuttu. Daha şiddetli öpmeye başladı. Geri çekildik. "Beğendim." dedim. Yüzüğü alıp parmağıma taktı. Kucağına sinip ona sarıldım. "Bu çok hoş. Ama lütfen bu kadar pahalı bir şey alma." 

"Bunu sonra düşünürüm." dedi. Saçımı öptü. Aslında onun soğuk görüntüsü içinde düşünceli ve sıcak yüreğini keşfetmek çok güzeldi. Ama sadece bana olmak şartıyla. 

Onunla burada oturmuş sarılırken kapı çalındı. "Bill?" Hemen kalktım ve üstümü düzelttim. "Annen." dedi kısık sesle. 'Hadi canım.' derecesinde baktım. Yerine geçti. "Girin." Bende geri yerime oturdum.

"Bill- Ah, Kim? Senin burada ne işin var?" Güzel soru anne. Ama sen neden buradasın? Bill ile bakıştık. "Konuşmak. Konuşmak ve iş." dedim. Panikledim. Annem karşıma oturdu. "Peki, sen ve iş. Neyse." dedi. Etrafına bakındı. 

in Love  : SkarsgårdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin