İt Feels Wrong

101 4 0
                                    

Çok canlı bir müzik ile kalktım. Hala küvetteyim. Ve su ılımıştı. Hatta soğumuş. Kalktım ve telefona baktım. Bir sürü arama vardı. Telefon susunca hızlıca temizlendim. Ve bornozuma sarılıp aşağı indim. Güzelce yayıldım. Bakalım neler oldu.

Annem aramış ve mesaj atmıştı. Ona hemen mesaj ve ses attım. Onluk bir sıkıntı yoktu. Ama şöyle ki Charles.. O bolca mesaj atmış ve aramış. Ona da cevap verdim ve işimin olduğunu yazdım. Ama beni yine kendine çeken o kısa mesaj..

Bay. Skarsgard : Kimberly, nasılsın?

Bay. Skarsgard : Merak ettim.

Beni merak etmiş. Mesajına görüldü attım. Mutfağa inip yiyecek bir şeyler aldım. Yemekleri masaya çıkarttım ve yemeğe başladım. Biraz yemeğe başlamıştım ki kapı çaldı. Kapıya gittiğimde direkt açtım ama beklediğim bir isim değildi. "Bill?" dedim. Beni süzdü ve içeri gir di. "Evet, merhaba bebeğim." dedi. 

"Ee şey merhaba ama beklemiyordum. Kusura bakma." dedim. Üstümdeki havluyu sıkılaştırdım. "Yemek yiyordum." diye ekledim. "Kapıya böyle mi çıkıyorsun?" dedi. Bir şey diyemedim çünkü açmasam bu şekilde daha iyiydi. "Neyse tekrar yapma." dedi. Net ve otoriter konuşması yüzümde değişik bir ifadeye yol açtı. Ve hisse. "Sanırım telefonun bozulmuş." dedi masadaki telefonuma bakarak. Ne, hayır! "Bakayım ver şunu." dedim. Alıp bakınca bana dönüp sırıttı. "Ne olmuş ki? İyi durumda." dedim.

"Ah, hayır. Bir sorun olmalı. Çünkü kendi iradenle mesajıma bakmaman pek imkanlı değil." dedi. Ya gerizekalı bu adam. Değil de, sinir bozucu işte! Yerinden kalktı. Yanıma doğru yaklaştı. "Ne-" elini dudağıma koydu. Ne demem gerekiyor?

"Bunu yapma. Ben sana bir şey açıklamak zorunda değilim. Ama bak ben geldim ve açıkladım. Çünkü böyle biri değilim." dedi. Hafif geri çekildiğinde geriye doğru adım attım. "Evet değilsin. Ben de aynı şekilde. Ama bence sen buna daha çok uygunsun. Çevrende bir sürü kadın-" derken burun buruna gelecek kadar bana yaklaştı. O yüzden sustum. Ben gide gide duvara yaslanmıştım. Bu pek hoş değildi. Hem iyi hem de kötü bir his. 

"Evet, var." dediğinde gerildim. Hem fazla yakındık hem de bu beni kötü hissettirdi. "Başkası-" derken araya girdi. "Başkası yok. Bu benim tarzım değil." dedi. "Sekreterimle yatmam. Yatacaksam sekreterim olmaz."  Evet tabii. Bende nereden tanıdık diyordum. Geçen gün tuvalette gördüm. Sanırım göğüslerine bakıyordu. Düzeltiyordu. Garip şeyler yapıyordu bilmiyorum. Neyse.  Ama güzel bir kadındı. Belki de daha olgun seviyordu. "Tabii genelde hep tam tersi olur." dedim. Zaten o kabul etmese de hayatında birçok kadın olduğuna eminim. İlgilenir ilgilenmez bilemem.

"İnanıyorum. Ama zaten hayatında bir çoğunun yeri var. Yani ne istersen yaparsın." dedim. "Ah, hayır. Böyle söyleme bebeğim. Önemli. Sen önemlisin." dedi. "Ve her ne kadar bu görüntü beni rahatsız etmese de giyin. Üşütme." dedi. 

"Tamam. Şey ben-." dedim. Aradan çıkmaya çalıştım. Göz gözeydik. Biraz bekledi ve geri çekildi. Yukarı çıktım ve hızlıca üstümü giydim. Önemli olduğumu düşünüyordu. Kendi kendime gülümsedim. Sonra daha fazla oyalanmadan aşağı indim.

"Evet. Bay Skarsgard, aç mısınız?" dedim. Masaya oturmuştu. Bende karşısına geçtim. "Bay- ne?" dedi. "Şey hoşuma gitmişti. Söylemek istedim. Sıkıntı olur mu?" dedim. Önümdeki yemeklere tekrar döndüm. "Hm olur. Hoşuma gitti. Ama her yerde olmaz." dedi. Göz kırptı. Pislik. Göz devirim ve önüme döndüm. "Aç değilim." dedi. İyi zaten ben tek yemek istiyordum. 

"Bak ben seni cidden merak etmesem neden buraya geleyim? Salak mısın?" dedi. Ne? Bu merak etmiş hali ise sıkıntı. Yani pek öyle durmasa da.. neyse. Kısacası pek belli etmiyordu işte. "Bu mudur yani? Cidden odun bir insansın. Ben bu önemseme belirtilerini görmüyorum. Ama olsun." dedim. Gülümsedi. "Zaten göremezsin. Yine de sen böyle düşünme." dedi. 

in Love  : SkarsgårdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin