11.Yaban

69.4K 4.7K 595
                                    

" Hasretinden prangalar eskittim."
Ahmet Arif

Merhaba Şakayık ve  Yaban severler,
Nasılsınız bakalım? 🥰

Umarım, herkesin keyfi yerindedir. 🌺

Yepyeni, taptaze bir bölümle karşınızdayım. Bence güzel gibi bir bölüm oldu. 💫

⭐️⭐️Bu sebeple hikâyeye başlamadan yıldızı parlatmayı unutmayalım. Bu hem emeğe saygıdır hem de birkaç saniyenizi bile almaz. ⭐️⭐️
💫Bölüm bitince beğenmezseniz yıldızı geri alabilirsiniz. 😂

Yorumlarda buluşmayı da unutmayalım. 🌺

Yazarın okuyucuyu " Yeter bea açıklamalar hikayeden uzun" diye isyan ettiren ikinci açıklaması 😂 : Hikayeyi telefondan yazıyorum. Çoğunlukla da düzenlemeden hemen atıyorum. Bazı yazım hataları, harf eksikleri ya da fazlaları olabilir. Hikâyenin heyecanına kapılıp gözden kaçabiliyor. Fırsat buldukça düzenliyorum. Bilginize... 😊

Bir de şakayık çiçeği Anadolu'da yaban gülü olarak da bilinir. Bu bilgiyi buraya bırakıyorum. Belki lazım olur. 🙄😊

İyi okumalar... ❤️

                                     *

     " Kızım cenaze evi orası. Bak bir densizlik yaparsın. Her şeye tamam da bu sefer affetmem. Allah yarattı da demem Sevda bilesin. Milletin acısı var ha ona göre!"

Zor bir çocuktum. Annemi zaman zaman canından bezdirsem de kolumu kırdığım zaman bana sarılıp da ağlamasını unutamıyordum. Annem, içinden seven dışından döven annelerdendi. Aba altından sopa gösterir, diliyle döver ama asla incinmemize müsaade etmezdi.
Bir de incitmemize...

" Annecim, söz veriyorum. İnsanlar üzgünken ben hiç onları daha fazla üzer miyim? Benim de prensiplerim var sonuçta."

On iki yaşın, yani esasında ergenliğin zirve yaptığı bir dönemdeydim ve zavallı annem ve zavallı komşular çocukluğumdaki yaramazlıkları mumla arar olmuşlardı. Ama bunca hırçın, söz dinlemez, biraz dik bir karakterim olsa da biri ağlarken kalkıp da bir gözyaşı da benden sebep döksün istemezdim. İnsanları gerçek manada incitmek benim lügatımda yoktu.

Dün sabah babam, ekmek almaya çıkmış sonrasında da yüzü beş karış gelmişti eve.
Annem, ekmeği elinden alıp doğrarken yüzünü sıvazlayan babamı inceliyordu alttan alta. Bir karın ağrısı olduğu besbelliydi de bu düşünceli hâli bir parça anneme de sirayet etmişti.

" Hayırdır Ahmet?" diye sordu annem kaçamak bakışlarla benle Taylan'a bakarken. Duymamamız gereken bir şey olup olmadığının kontrolünü yapıyordu ama ben çoktan kulakları dikmiştim. Taylan, burnunun üstündeki gözlükleri düzeltip annemin kestiği ekmeğin ucunu kaparcasına aldı. Taylan ile her sabah ekmeklerin ucu için savaşırdık. Ama alan da tek başına yemez, yarısını diğerine verirdi. E o zaman niye savaşırdınız, derseniz kardeşlik kanunu derim. Dövüşmeden büyümek keyifli değildir. Her kardeş sahibi bunu iyi bilir.

Babam, dalgın gözlerle bize bakıp anneme döndü ve kaşlarını kaldırdı sadece. Annemin de yüzünden bir endişe dalgası geçti. Göz ucuyla bizi kontrol edip babama salonu işaret etti. Tabii ben bunların hepsini Taylan ile sözde ekmek kavgasında fark etmiştim.

YABAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin