"𝔥𝔬𝔰𝔢𝔬𝔨"

198 21 13
                                    

/yoongi/

dün gece çok geç yattım normalde yapacağım şey değil ama sevgilim Jeongguk onca şey yazmama rağmen asla cevap vermedi daha öncesinde kaç defa aradım emin değilim hiçbirini açmadı dolayısıyla ona ulaşamayınca uyuyamadım ve çalan alarmımın sesine uyanmadım bu yüzden evden aceleyle çıkmıştım ve şimdide hastaneye giriyorum.

odama çıkıp çantamı masanın üzerine rastgele bıraktım masamın üzerinde duran "Psy. Dr. Min Yoongi" yazısını düzelttim ve aynaya dönüp dağınık yakamı, saçlarımı elimle düzelttim ve sandalyeme oturdum

ilk mesaimde yeni danışanım gelicekti ve ben bırakın adını sıkıntısını bile bilmiyorum çünkü dosyasına bakmaya vaktim olmadı

telefonumdan saate baktım, 5 dakikaya gelirdi sonra ekranı kaydırıp dün geceden açık kalan mesaj kutusunu gördüm...
işte şimdi çok korkuyordum ve ellerim titriyordu
Jeongguk, yazmıştı..
düşünmeden tıklayıp açtım

Jeongguk'um: "yoongi yazmayı kes çünkü iyiyim ve hoşçakal, bitti."

hassiktir ne? bitti derken ilişkimizi kast ediyor oluşu ve sözü öylece kesip atması kalbime büyük bir yük indirmişti, sanki herşey anlamını yitirdi bir anlığına.. çünkü aramızda ne yaşandığının ne kadar süre yaşandığının bir önemi yoktu, bitmişti.

hiçbir şey yazamadım, önemi yoktu.

gergin ve sinirliydim, kendime kimsenin herşeyden çok isteyerek sahip olduğum mesleğimden önemli olmadığını ve sakin olup danışanımın dosyasına bakmam gerektiğini söylüyordum ama olmuyordu işte; Jeongguk'u çok sevmiştim birbirimizi çok sevmiştik, nasıl böyle bırakabilirdi beni veda bile etmeden..
gözlerim doluyor bense ağlamamak için direniyorum ağlamaya en çok ihtiyacım olduğu anda olsamda telefonu sertçe defterin üstüne atıp
ellerimi saçlarıma geçirdim kollarımı masama yaslamış topuğu hızla yere değip kalkan ayakkabıma bakıyordum
kapının açılma sesini duyduğumda kafamı hafifçe kaldırıp baktım.
Sekreterimiz Seokjin kapıyı açıp içeri girmiş ve kapının dışındaki şahsa sıranın onda olduğundan emin olduğunu söyleyerek elindeki defterini gösteriyor benimde kafama dank ediyordu Seokjin onu içeri buyur ederken ismini duydum "buyurun Hoseok Bey" ayağa kalkıp yanağımdaki ıslaklığı koluma sildim
Hoseok.. içeriye giren genç bedenle birlikte aydınlanmışa dönmüştüm, Seokjin'e mahçup bir anlamda gülümsemişti ve hala yüzünde olan gülümsemesi beni mest etmişti derken kapı kapandı, bana bakıyordu ve ancak konuşabilmiştim "otursana Hoseok"..
dikkatlice karşı sandalyeye oturdu ve yan duvardaki ilaç dolabına bakarken boğazını temizledi "merhaba"
"merhaba Hoseok"
ağzımdan çıkabilecek en normal şeyleri söylemeye özen gösterirken "tanışabilir miyiz?" diye sordum
"tanıştık işte adım Hoseok"
"hayır yani kaç yaşındasın gibi şeyler.."
"dosyamda yazıyor olmalıydı" evet üşengeç olmasından başka ne görebilirim onda?
"senden duymak istiyorum?"
"benden ne duymayı bekliyorsun anlamıyorum" hem ukala hemde salağa yatıyor cidden geriliyorum
"buraya konuşmak için gelmiş olmalısın dimi?"
"bak ben hocamın zoruyla geldim yani istemiyorum"
anlaşıldı, soru sormaya devam etmem gerek
"hoca'm dedin öyleyse okuyorsun hala?"
Hoseok göz devirdi ve derin bir nefes aldı
"son sınıfım seneye veteriner olacağım"
"güzel, neden buraya geldin?"
sonunda sorabildim sonunda diyorum çünkü Hoseok'tan biraz etkilenmiştim sonuçta kim onun ciddi bi ruhsal sorunu olduğunu düşünmek isterdi ki, mükemmelin tanımıydı Hoseok..
"Ne diyorum ben..?"
"Hm"
"Hiç birşey.. sen neden buraya geldin?"
"Söyleyeceğim ama başka soru sormayacaksın ve ben gideceğim"
ağzından lafta alamıyoruz naza bak..
"iyi peki"
"haptofobi*'m var" diyip bırakmıştı, bi süre bakıştık ve sonra elini masaya vurar gibi bırakıp "görüşürüz" dedi
konuşmadım ve gitti.

haptofobi: dokunma korkusu

Touch Me / sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin