Yine gün aydı. Amına koyayım hayat.Götüme bir don geçirdikten sonra banyoya girip yüzümü yıkadım ve odama geri döndüm. Juyeon yine mahalleye gelecekti bu yüzden hazırlanmam lazımdı. Saçlarımı kendi haline bırakıp dudağıma çilekli lipbalmımı sürdüm.
Elime de bir kitap aldım. Jisung benim diğer erkeklerden ne kadar farklı olduğumu görecek ve anında şelale olacaktı.Siyah dar bir kot ve üstüne de beyaz bir tişört giyerek zahmetsiz şıklığımı aynadan inceledim. Yakışıklı olduğum için çuval giysem yakışırdı bu yüzden ne giyersem giyeyim bir şey fark etmiyordu. İşte bu yüzden çıplaklığı tercih ediyorum.
Telefondan Juyeon'un mesajını okuduktan sonra cüzdanımı göt cebime koydum ve evden çıktım. Felix'lere uğrayıp kahvaltı yapmam lazımdı.
Felix, Seungmin, Jeongin ve Changbin aynı binada, ben onların karşı binasında, Chan da benim karşı çaprazımda oturuyor. Hepimiz dolandırıcıyız evet. Aynı masada yemek yeme şakasını çok yaptık evet. Ama işlerimiz birbirleriyle bağlantılı olduğundan uzak oturamayız. Bir şey olursa diye telefonlarımıza acil durum tuşu koyduk, biri basınca hepimize bildirim gidiyor. Bir kere Seungmin halısına boya döküldü diye o tuşa basmıştı korkudan altımıza sıçmıştık. Zaten sonra hapse girdi kapak olsun.
Felix'lerin binasına geçip dairelerinin kapısını çaldım. Changbin kapıyı açmıştı.
"Hoş geldin paşam."
"Çekil." Omzundan ittirip direkt olarak mutfağa yöneldim. Annem neler yaptı acaba?
"Oooo bunlar ne Felix sultan? On parmağınızda on marifet valide hanım."
"Aynen amım da çilekli."
Sandalyeyi çekip oturdum ve arkama yaslandım. Vücudum gerilmiş biraz, götüm soğuk çekti galiba.
Changbin de gelip masaya oturunca arkasından da Jeongin çıkıverdi. Benden en uzak olan köşeye geçmişti. Üzerinde babaların giydiği türden olan beyaz bir atlet altında da dizleri çıkmış gri bir eşofman vardı ama şerefsiz bu haliyle de hala yakışıklıydı. Piç.
Saçlarını karıştırdıktan sonra uykulu gözleriyle dik dik bana bakmaya başladı. Ben de kafamı sallayıp "Hayırdır?" dedim.
"Rüyamda seni gördüm."
"Hayırdır inşallah." dedi Changbin yandan. Felix göz devirmişti masaya tabakları koyarken.
"Bir araban vardı, yolda gidiyordun ben de arkandan koşarak yetişmeye çalışıyordum elimde de bebek Jisung vardı. Sana sesleniyordum sesleniyordum ama duymayıp daha çok gaza basıyordun. Sonra yoldan Hyunjin çıkıp kakegurui mashoo, baka, ara ara, ereh falan demeye başladı. Dikkatim dağılınca bebek Jisung elimden düştü sen de arabayı durdurdun sonra beni ittirip Hyunjin'in saçını çektin ve Jisung'u alıp arabaya geri döndün."
"Sana kaç kere ormana havuz yapan hintli adamlar açıkken uyuma dedim bu ne Jeongin?"
"Araba ne renkti?" dedi Felix ağzına zeytin atmadan önce.
"Kırmızıydı.""Bu araba Minho'nun aşk hayatını temsil ediyor. Sen Jisung'un onunla uğraşması için çabalıyorsun çünkü Hyunjin'le beraber olmak istiyorsun ama Hyunjin'in aklı başka bir yerlerde, konudan çok uzak." Suratında rehberlik öğretmeniymişçesine garip ve rahatsız edici bir ifade vardı. O suratsız ama suratlı durulmaya çalışılan duruş. Tiksinti ama gösterilmeye çalışılan ilgi...
"Jisung neden bebek peki?" dedim mal bir ifadeyle.
"Zeka yaşına göre görmüştür rüyasında."
Changbin malı hemen gülmüştü tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
medyum' minsung
Fanfictionhan jisung, hwang hyunjin tarafından aldatıldıktan sonra onu geri döndürebilmek için bir medyuma yazar.