2021
"Bunun işi bitti sevgilim."
Önce yerde yatan cansız bedene, sonra da Jin'e bakıp gülümsedim.
"Seni seviyorum bebeğim. Artık eve gidelim."
Hafif bir tebessüm ile başımı salladım. Depoda hiçbir iz bırakmadığımıza emin olduktan sonra arabaya binip eve gittik.
"Ahh çok yorgun hissediyorum sevgilim. Bir öpücük bütün yorgunluğumu alır sanki? "
Hafifçe gülümseyip, elimle Jin'in yanağını okşadım ve dudağının kenarına minik bir öpücük bıraktım.
"Az önce karakoldan mesaj aldım gitmem gerek sevgilim. İyice dinlen birazdan geleceğim."
Jin'i başımla onaylayıp, kendime sıcak bir kahve yapmaya gittim.
Balkona oturup insanları izlerken bir yandan da düşüncelere dalmıştım.
Jin'in sevgisinin içtenliğini hissedebiliyordum. Sarıldığımızda hissettiğim o huzur inanılmaz rahatlatıyordu. Gözlerimin içine bakarak "seni seviyorum." dediğinde ayaklarım yerden kesiliyordu. Mutlu olduğunda mutlu oluyor, gözünden bir damla yaş düştüğünde kalbim parçalanıyordu. Aşk bu muydu gerçekten? Tarifi olmayan bu mükemmel his? İki beden tek bir ruh. Aşk böyle bir şey miymiş? Jin beni sevginin en mükemmel hali ile tanıştırdı. Çok şey öğretti bana. Geçmişimdeki kötü olan her şeyi yok etmek için nasıl çırpındığını görebiliyorum.
Aklımdan geçirirken bile istemsizce gülümsememi sağlayan bu düşüncelerin büyüsünü çalan telefonum bozmuştu.
Özel numara diye açmadım.10 AY SONRA
Bu akşam Jin ile evliliğimizin beşinci ayını kutlayacağız. Bütün hazırlıkları yapmıştım..
Mumlar sayesinde oluşan romantik ortam, eski kasetten gelen kısık piyano sesi, lezzetli bir yemek, güzel bir sunum ve masanın ortasında; içinde henüz bir bezelye tanesi kadar küçük bebeğimizin fotoğrafının bulunduğu ufak ahşap kutu.
...Jin'in gelmesine yarım saat kala yine bir özel numara tarafından aranıyordum. Merak edip telefonu açtığımda konuşan adamın robotumsu sesinden, ses değiştirme cihazı kullandığı anlamakta zorlanmadım.
"On dakikan var aşağıda seni bekleyen arabaya bin."
"Kimsiniz?"
"Beni tanıyamamana üzüldüm Mia. Oysa nasıl da iyi tanıyorduk birbirimizi."
"Sen kimsin?"
"Eski çatlak Mia öldü mü yoksa? Bak üzülürüm... Arabaya binecek kadar cesaretin yok mu?"
Telefonu kapatıp Jin'i aradım. Bana sonu sürprize bağlanan bir şaka yapıyor olabileceğini düşünüyordum.
"Sevgilim niye gelmedin hala? Seni özledim."
"Mia özür dilerim işlerim uzadı yarım saate anca çıkabileceğim. Affet sevgilim telafi edeceğime söz veriyorum."
"Peki görüşürüz."
Telefonu kapatıp cebime koydum. Balkon kapısından insanları izlemeye başladım. İçeriden gelen ses ile irkildim.
"Sevgilim?"
Yatak odasına doğru adım atmamla birlikte yediğim yumruk bilincimin kapanmasına neden oldu.
(KARAKOLDA JİN'DEN)
İşlerim tahmin ettiğimden daha uzun sürmüştü ne yazık ki. Mia'yı arayıp ne yaptığını soracaktım fakat açmadı. Telefonundan konumuna baktığımda hareket halinde olduğunu gördüm. Hemen arabaya atlayıp takip etmeye başladım.
...
Başım çatlayacak gibiydi ve soğuktan donmak üzereydim. Kendime gelmeye başladığımda, bir sandalyeye bağlı ve en ufak hareketimde uçurumdan düşecek bir vaziyette olduğumu fark ettim. Rüzgar deli gibi esiyordu. Kendime gelmeye başladığımda bana doğru gelen iri yarı birkaç adam olduğunu fark ettim.
"Yüksekten korkmuyorsundur umarım. Aksi takdirde birazdan düşeceksin."
"Beni öldürmeye çalışırsan ölürsün! Ölümden korkuyor muyum sanıyorsun."
Hafif sırıtıp konuştu.
"Senin için ölmek sorun değil. Bunu biliyorum. Ama hatırlatmak isterim ki senin ölmen henüz karnında taşıdığın bebeğinizin de ölmesi demek. Jin peki? Herrşeyi olarak gördüğü sen ve çocuğunuz ölünce o yaşamak isteyecek mi sanıyorsun? Komik olma Mia. Akıllı bir kadınsın sen. "
Nefes alamıyordum. Göğsüm daralıyor üstüme bir yük binmiş gibi hissediyorum. Gözlerim doldu.
" Ne istiyorsun orospu çocuğu!? "
" Ölmeni. Ölmenizi. "
Ayağını kaldırıp dizime koyduğunda kendimi daha fazla tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yirmi sekiz yıllık hayatım üç saniyede gözümün önünden geçip bitti.
"Haha korkusuz sanırdım seni. Üçe kadar say hadi!"
Ciddi ciddi saymamı bekliyordu. Gözlerinin içine nefretle bakarken, akan gözyaşlarım rüzgarın şiddetinden daha yanağıma değmeden uçup gidiyordu.
"Peki.. Ben sayarım o halde."
"Bir..."
"İki."
Üç diyemeden yaklaşık altmış metre ileriden Jin adama ateş etti. Ama adamın cansız bedeni üzerime yığıldı ve uçurumdan düşmemize sebep oldu.
Duyduğum son ses Jin'in acı içinde bağırması oldu.
Aklımca, karnıma sarılmış bebeğimizi korurken" Düşmüyoruz, uçuyoruz. " dedim meleğime.
Bu dünyayı görmeni isterdim bebeğim. Çünkü senin hayatın benimki gibi olmazdı asla. İzin vermezdim bunu. Baban ve ben kanatlarımızın arasına alacaktık seni. Öyle büyüyecektin sen. Kafana takacağın bir şey olmayacaktı. Kimse üzemeyecekti seni. Çünkü biri canını yakarsa öldürecektim onu. 6-7 yaşında yetişkin gibi olmak zorunda kalmayacaktın. Ben saçını yapıp, gömleğini ütüleyecektim. Karnını doyurmadan göndermeyecektim okula. Okuldan babanın elini tutarak hoplaya zıplaya geldiğinde mis gibi kek kokacaktı ev.
Özür dilerim miniğim. Özür dilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GOOD KILLER | KIM SEOK-JİN
FanfictionGeçmişinden bir türlü kurtulamayan duygusuz bir seri katil, yeni hayatını büyük sırlarla inşa etmişti. Geçmişinden kaçmaya çalışırken karşısına çıkan adam, ona şu anda sahip olduğu hayatı geçmişinin yönettiğini, bu yüzden geçmişinden asla kurtulamay...