Multimedya: "Amy Winehouse - You Know I'm Not Good"
Multimedya : Yakut ve TurkuazBu bölüm geçmişten geliyor. Biraz kısa oldu ama affedin.
İlk göz göze gelişleri, "Turkuaz ve Yakut'un ilk buluşması" diyelim tabiri caizse.
İyi okumalar 〰️Yazardan;
3 yıl önce -17 Aralık 2018-
Bugün diğer günlere nazaran oldukça kalabalıktı Sabiha Gökçen.
Yurt dışından, özellikle Balkanlardan gelecek olan gelişmiş inşaat firmalarının kalabalık heyetleri fazlasıyla göz dolduruyordu.
Hepsinin aynı gün gelmesinin sebebi de aşikardı; İstanbul'un Anadolu yakasında denizin burnundaki yalılardan biri mülk sahibinin isteği üzerine arazisiyle beraber hem restore edilecek hem de hastane haline gelecekti. Sadece Balkan ülkeleri de değil gerek Katar gerek Kuveyt'ten hatrı sayılır bir güruh oluşmuştu.
Ama tabii ki de hava alanındaki herkes bu ihale için gelmemişti. Masumane bir şekilde sevdiklerini, arkadaşlarını, ailelerini bekleyen insanlar da vardı.
Yakut da birazdan orada olacaktı. Belki de hayatının geri kalanında farkında olmadan sürükleneceği sonunun onu orada beklediğini bilseydi son taksiyi bilerek kaçırır arkadaşına 'yetişemiyorum sonra buluşuruz ' diye haber verirdi.Ama hayatın dikenlerinden biri de bu değil mi işte?
Ne olacağını bilmeden, bilinmezliklere yürümek...Taksiden indikten sonraki kısacık koşturmasında terlemişti. Nefret ediyordu bu işten. 'İyi ki çıkmadan önce duş aldım da kokmuyorum' diye aklından geçirirken koşar adım yoluna devam etti Yakut.
Aynı anda alnına yapışmaya başlamış küçük bebek saçlarını itiştiriyor, elleri boşta kaldıkça çantasından arkadaşının onu bulabilmesi için hazırladığı pankartı çıkartmaya çalışıyordu.
En sonunda başardığında bekleme alanına geldiğini de farkedip etrafına bakındı. Bir yandan da kuruyan dudaklarını ıslatıp yutkunarak susuzluğunu gidermeye çalışıyordu.
Onu izleyen bir çift mavi hareden habersiz.
Yaklaşık yarım saattir aynı yerde bekliyordu fakat ne gelen vardı ne de giden. Telefonunu almak için elini çantaya atarken aynı zamanda gözleriyle etrafı tarıyordu.
Sonrasında Yakut için sıradan ve bilinçsizce ama karşısındaki için " işte buldum!" dedirten anda göz göze geldiler. Hissedilmeyen, görülmeyen ufak çaplı fırtınalar savaşmıştı gözleri arasında. O güçlü bağı ilk koparan Yakut olmuştu.
Beş altı saniye sürmüştü ama bu O'nun için yetmişti hatta artmıştı bile. Uçaktan indikten sonra bir müddet bekleyeceği söylendiğinde sinirlenmişti. Ama şimdi halinden gayet memnundu ve beklediği her yıla, her saniyesine değmişti.
Elini hafifçe havaya kaldırıp arkasındaki adama 'gel' işareti yaptı ve gözleriyle Yakut'u gösterdi, hemen solunda onu umudu tükenmiş bir pişmanlıkla izleyen kadına rağmen .
Yanına çağırdığı adam 'Emredersiniz' manasında kafasını hafifçe aşağı eğip uzaklaşırken , alanın bir ucunda Yakut yine kendisine sorulmadan, kendisi için planlananlardan habersiz kalabalık çantasında telefonunu bulmaya çalışıyordu. En sonunda ulaşabildiğinde içinden ufak ufak söverek arama kısmına girdi.
Tam o sırada arkasından ona seslenen tanıdık bir haykırış duydu:
"YAKUUUT!" Arkasını dönüp özlediği yüze baktı Yakut.
Sessizce seslenecekken son anda vazgeçip o da bağırdı sevgisini,
"Ard-"
"ARDAA! " Abi...Aralarında yüz adımlık mesafeye rağmen sırıtan yüzlerle birbirlerini izlemeye başladılar yine onları izleyen gözlerden habersiz.
Yakut seviyordu bu çocuğu hem de pek anlatılacak gibi de değil. Gülüşünü görünce, içinde güneşin batmak üzereyken sahilde denize vurduğu, rahatsız etmeyen hafif rüzgarlı bir şehir kuruluyordu. Şehrin adını sormaya gerek yok "Arda " .
En sonunda aptal aptal sırıtıp bakışmaktan vazgeçmiş ve aralarındaki mesafeyi koşarak katetmişlerdi. Yeşilçam filmlerini kıskandıracak kadar büyük bir hasretle sarılan bu iki genç önceden olduğu gibi yine bir köşede onları artık sinirle izleyen gözlerden habersizdi.'Ne kadar da romantik!' diye düşünürken "Marko!" diye seslendi arkasındakine adam.
Bu sefer de Yakut'un kollarındaki genci gösterdi gözleriyle. Yine aynı şekilde baş eğmeyle uzaklaştı Marko. İçinde mavi alevler yanan adamı yersiz siniriyle baş başa bırakmıştı. En fazla 1 saat içinde edindiği bilgileri efendisine sunması gerektiğini bilerek koruma bölgesini bir başkasına devredip görevini yerine getirmek üzere işe koyuldu.
'Kim ki bu?' Soruları dönüp dolaşıyordu adamın aklında.
Sarılıyorlardı sadece, daha fazla bir yakınlaşmamışlardı birbirlerine. Ama edindiği tecrübelere göre Türkler genellikle ilişki konusunda biraz daha tedbirli ilerliyorlardı. Belki daha yolun başındalardı.
'Ne olduğu umurumda değil hem de hiç, onu alacağım. Ve bu baya kolay olacak .' diye düşündü, acımasızca.
〰️〰️
Lütfen oy, yorum ve eleştirilerinizi eksik etmeyin.Huzurlu günler🖤
07.05.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR KRAL [Vladimir]
Ficção AdolescenteKurgunun eski adı: SERBIAN Gerçek hayatla bir ilgisi yoktur. Kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür. Şiddet ve yetişkin içerik bulunabilir. _________________________________ Kör bir Kralın Küçük acemi bir tavşanla soluksuz mücadelesi... Kimsesiz...