(jisung)
Masamda duran bardağın yere düşmesiyle birlikte irkilip bir anda uyanmıştım. Hızlıca etrafa baktığımda ise Lee Know'u görmemle tek kaşımı kaldırarak ona bakmıştım.
"Sabah sabah neden geldin ki?"
"Ah, öncelikle bardak için özür dilerim Prens'im. Bildiğiniz gibi korumalar Prenslerinin her daim yanında olmalıdır. Sabah gizlice birinin saraya girip size saldırmayacapı ne malum??" dediğine sırıtmıştım. kendini ele vermişti.
"Dün herhangi bir işte çalışmadığını söylemiştin sanki? Bugün birden birşeyleri mi hatırladın yoksa?" dediğime yüzündeki gülümsemesi bir anlığına solmuştu.
"Yani izlediğim dizilerde öyle oluyordu Prens'im. Öyle olmuyor muymuş?" cümlesini dile getirirken gerçekten şaşkınlık doluydu sesi.
"Neyse boşver. Senin için çok erken değil mi? Ben günün yarısında uyanırsın diyordum kendi içimde."
"İlk defa güzel bir iş buldum Prens'im. Bu işimi kaybetmek istemem şahsen. Ve sizi tam olarak tanımıyorum. Yani ne yemeği yiyiyorsunuz, nelere karşı alerjiniz var gibi şeyleri bilmiyorum. Öğrendiğimde ona göre size hizmet edebilirim Prens'im." Gayet istikrarlı duruyordu. Lee Know şimdiden hoşuma gitmeye başlamıştı.
Aslında dediği mantıklıydı. Yavaşça başımı salladım. "Tamam bunları sarayın bahçesinde konuşabiliriz. Şimdilik odadan çıkabilir misin? Üzerimi değiştireceğim." dediğimde hemen önüme eğilip odadan çıkmıştı.
Lavaboda hemen hızlı bir şekilde yüzümü yıkayıp, geceliklerimden kurtuldum. Yine birazcık makyaj yaptım ve saçlarımı taradım. Odadan çıktığımda Chaeryeong ve Yeji'ye selam verdikten sonra Lee Know ile sarayın bahçesine çıktık.
"Prens'im, galiba o iki kız koruma ile iyi anlaşıyorsunuz?" diye sorduğunda başımla onayladım.
"İkiside benim kız kardeşlerim gibi. Bence sende onlarla iyi anlaşabilirsin."
"İlk başta sadece sizi tanısam yeter Prens'im."
"Ah, peki. Adım Han Jisung. Bu sene 20. yaşıma girdim. Çilek ve baharatlara alerjim var. Dolayısıyla onları yiyemiyorum. Fakat arada çilek kaçamakları yapıyorum. Midem çok hassastır. Et gibi ağır ve ya yağlı yemekleri kardıramam. Pembe güllere bayılırım. O yüzden odamın penceresinin baktığı yer pembe güllerle dolu. Hepsini ben diktim. Şarkı besteleyip sözlerini yazıyorum. Changbin söz konusunda gerçekten çok iyi. Bana yardım ediyor. Şu anlık bunları bilmen yeterli bence. Ayrıca bende seni tanımak istiyorum."
Lee Know, "Changbin?" sorarak konuştuğunda cümleme başladım.
"Aslında kendisi hem çocukluk arkadaşım hemde terzim. İki işte de çok iyi."
"Anladım Prens'im." derin bir nefes aldı.
"Adım Lee Know. 23 yaşındayım. Çok fazla yemek seçen bir insan değilim. Bende mavi güllere bayılırım. Ayrıca pembe gülün simgesi inceliktir Prens'im. Gerçekten çok incesiniz. Dün daha beni ilk defa görenize ramen asla kibirli davranmadınız ve bana yardım ettiniz. Size çok minnettarım doğrusu Prens'im."
"Senin yerinde kim olsa aynı şeyi yapardım. İnsanları küçümseyince kendinim ne kadar cahil olduğunu kanıtlıyorsun." durdum ve kafamı Lee Know'a çevirdim. "Ayrıca mavi gülün simgesi de sıra dışı güzellik ve gizemlilik. Ve ben sana her baktığımda bunları görebiliyorum." cümlemi bitirdiğimde gülümsemiştim. O da aynı şekilde karşılık vermişti.
Uzun zamandır Ryujin hariç ilk defa kendi isteğimle gülüyordum.
O an her zaman için Lee Know ile gülmek istemiştim. İlerde olacakları hiçe sayarak.
༆
EHEHEH😼💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom of Han, minsung
Fanfiction"Önemi yok, bunlar için üzülme. Siyah gülün anlamını biliyor muydun, Lee Know?" Minho, Jisung'a bakıp gülümsemişti. İkiside aynı anda konuştular. "Siyah güller ölümü ve imkânsız aşkı temsil eder." Tabi ikiside bu cümleyi söylerken, kendi aşklarının...