(jisung)
Kral ve Kraliçe odaya girdiğinde durduğum yere iyice sinmiştim. İkiside dehşet derecede sinirli görünüyorlardı.
"NE?! SİZ, SİZ NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ?! JİSUNG'A ZATEN HİÇ ŞAŞIRMADIM. İBNELİK TAM ONUN YAPACAĞI BİR HAREKET. FAKAT RYUJİN SEN NEDEN ONUN GİBİ OLMAK İÇİN UĞRAŞIYORSUN?! SENİ TEDAVİ ETTİRECEĞİM. SEN JİSUNG GİBİ OLAMAZSIN! JİSUNG SENDE DEFOL GİT! RYUJİN'İN AKLINA NELERİ SOKMUŞSUN. İĞRENÇSİN. SENİ TEDAVİ ETTİRMEKLE UĞRAŞMAYACAĞIM. KENDİ BOKLUĞUNDA BOĞUL."
Kraliçe'nin böyle konuşmasına şaşırmamıştım. Alışmıştım zaten, fakat yinede bana dokunan sözlerdi. Her zamanki gibi gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
"Kraliçe'm siz ne dediğinizin farkında mısınız?! O benim kardeşim. Ayrıca o hastalıklı değil bende. Bu gayet normal bir şey. Neden bunu bu kadar abartıyorsunuz anlamıyorum! Ve eğer Jisung yoksa bende yokum. bunu böyle bilin lütfen."
Kraliçe tam bağırmaya başlayacaktı ki Minho konuşmaya başladı.
"Kral'ım, size telefonumdan bir şey göstermek istiyorum." odadaki herkesin aksine aşırı sakin söylemişti.
Minho Kral'ın yanına gidip fotoğrafları gösterdiğinde aydınlanırcasına gözlerim parladı. Tabi ya! Kraliçe Lee ile ilgili mektupları gösterecek! Galiba benim aksime Minho'nun aklı çalışıyordu.
Kral'ın yüzü fotoğrafları gördüğünde mağlup olmuş gibi bana ve Minho'ya bakmıştı. Minho'nun yüzünde ise zafer gülümsemesi vardı.
"Ne dersiniz Kral'ım, bunu Kraliçe'ye göstermelimiyim sizce?" Minho ima ile konuştuğunda gülümsedim.
Kraliçe ve ryeji çifti anlamsız bir şekilde bakarken, Kral'ın sinirlendiği her halinden belliydi.
"Saygısız! Seni hapse tıktırırsam ne olacağını öğrenmek ister misin?!"
"Ah, peki buyrun Kraliçe'm" Minho telefonu Kraliçe'ye verirken, bende Minho'nun yanına gidip onun elini tutmuştum.
Aradan yaklaşık 5 dakika geçmişti ve kimseden çıt çıkmıyordu. Sadece Kraliçe sessiz bir şekilde ağlıyordu. Bu fazla zalimceydi, fardındaydım fakat o ikisini bu halde görmek nedensizce mutlu olmama neden olmuştu.
En sonunda Kraliçe konuşmuştu. Fakat ağzından çıkan tek şey, "Neden?" olmuştu.
"N-neden? N-neden onu tercih ettin ki? Sana yetemedim mi?! O benden daha mı güzel?! Konuşsana! İnkâr dahi etmiyorsun yaptığın iğrençliği. NEDEN-"
"TANRIM SUS LÜTFEN! Senin çeneni çekmek zorunda mıyım ben?! Seni sevmiyorum tamam mı?! Ben Cho Hee'yi seviyorum! O da beni seviyor!" donup kalmıştım. Aslında sadece bir heves olduğunu düşünüyordum. Fakat görünen o ki değilmiş.
Odada suskunluk hakimdi. Kraliçe ağlayarak odadan çıkmıştı. Kral ise Minho'ya öldürücü bakışlarını atıyordu.
"Sana bunu yapmanın bedelini ödeteceğim. Hemde en ağır şeklinde!" sinirle bağırıp odadan çıktığında korkmaya başladım.
Korku içince Minho'ya döndüğümde o da bana üzgün gözlerle bakıyordu.
"S-sana bir şey olmayacak, değilmi? Sana daha yeni ulaştım! Seni hemen kaybetmek istemiyorum!" ben ağlayarak konuşurken Ryujin ve Yeji beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Minho ise gözleri dolmuş bir şekilde öylece suratıma bakıyordu.
Çünkü o da biliyordu ki, Kral gerçekten istediği bir şeyi, iyi kötü farketmeksizin yapardı. Zamanında sırf başkaları ile dedikodusu çıktığı için, bu konuda kim ne söylediyse idam ettirmişti. Şimdi kim bilir bize ne yapmazdı.
Tam bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki, göz kapaklarımın ağırlaştığını, vücudumun beni taşımayı reddettiğini hissetmiştim. Dayanamayıp kendimi bıraktığımda ise son duyduğum şey Minho'nun attığı çığlık olmuştu.
༆
🥺🥺🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom of Han, minsung
Fanfiction"Önemi yok, bunlar için üzülme. Siyah gülün anlamını biliyor muydun, Lee Know?" Minho, Jisung'a bakıp gülümsemişti. İkiside aynı anda konuştular. "Siyah güller ölümü ve imkânsız aşkı temsil eder." Tabi ikiside bu cümleyi söylerken, kendi aşklarının...