(jisung)
Dün Minho ile birbirimize kendimiz hakkında her şeyi anlatmıştık. Şu anda birbirimizden sakladığımız bir şey yoktu.
Minho ile, Kral Han ve Kraliçe Lee'nin yasak yaşadıkları duyguları nasıl ortaya çıkarabileceğimizi düşünmüştük.
Çok klasik bir plandı tabiki, fakat daha mantıklısı da yoktu.
Minho'nun çektiği fotoğraflarda Kral Han'ın ve Kraliçe Lee'nin mühürleri gözüküyordu. Bu mühürler kraliyet aile bireylerine özel olarak tasarlanan mühürlerdi. Bir başkasında yoktu. Doğal olarak onu suçladığımızda inkâr edemeyecekti.
Fakat bu planı sonraya bırakmıştık. Çünkü son günlerde Ryujin çok farklı davranıyordu. Odasından bir türlü çıkmıyordu. Ne zaman kafasına bir şey taksa, birden fazla düşünce olsa ve o düşüncelerin içinden çıkamadığında odasına kapanır, kimse ile konuşmazdı. Hatta Ryujin ile göz göze dahi gelemezdiniz.
Minho'ya bunları söylediğimde o da endişelenmişti.
Minho'ya, Ryujin'i ziyarete gideceğimi söyleyip odadan çıktım. Ryujin'in odasına gidecekken kapıda nöbetçi koruma olarak sadece Chaeryeong vardı. Yeji'nin hiç görevini aksattığknı görmemiştim. Alışılmadık ve garip gelmişti.
"Chaeryeong, Yeji nerede? İlk defa onu burada görmüyorum."
Chaeryeong telaşlanmıştı.
"A-ah, Prens'im. Yeji kendini pek iyi hissettmiyormuş da, odada dinleniyor şu an. Siz nereye gidiyorsunuz Prens'im?"
"Öyle mi? Aslında Ryujin'i merak etmiştim. Onun odasına gidiyordum. Fakat ilk önce Yeji'ye uğramam lazım sanırım." dediğimde Chaeryeong hemen önüme geçmişti.
"A-ama Prens'im dedim ya biraz rahatsız diye. Uyuyor şu anda. Uyandığında ilk iş onu sizinle görüştüreceğim. Ve şey ııı.. Prenses Ryujin'in odasına da gitmeyin bence." kulağıma eğildi ve fısıltı ile konuştu. "Bugün biraz sinirliydi. Odasına kimsenin girmemesini emretti." kaşlarımı çattım.
"Ne? Ryujin mi emretti? O asla emretmez ki? Demek ki gerçekten canını sıkacak bir şey olmuş. Chaeryeong, çekil. Ryujin'in odasına gidiyorum."
"A-ama Prens'im, lütfen gitmeyin. Hem-" Chaeryeong'a sinirli bakışlarımı gönderdiğimde susmuş ve ağzından çıkan kısık sesle özür dilemişti.
Sarayın üst katına çıktığımda Ryujin'in kapısının önüne gelmiştim. Korumaları yoktu. Büyük ihtimalle onlara izin vermişti.
Tam kapıyı çalacaktım ki içerden gelen sesle duraksadım. Elim havada kalmıştı.
"Ryujin, bunu bu kadar kafana takmana gerek yok bebeğim. Hem Prens Han Jisung çok anlayışlı biri. Eminim ki seni yargılamayacaktır. O ve sen, siz Kral ve Kraliçe gibi değilsiniz. Sen Prens Han Jisung'un sana karşı çıkacağını düşünüyorsun fakat tam aksine o sana destek olacak. Şu ana kadar hep senin yanındaydı. İyi gününde de kötü gününde de. Sende hep onun yanındaydın. Bir nevi aynı acıları yaşadınız. Birbirinizin halinden kendiniz anlayacaksınız, eminim. Lütfen artık bunu kafana takma. Sağlığın için endişeleniyorum." Yeji konuştuğunda kaşlarım istemsiz olarak çatıldı.
Chaeryeong, Yeji'nin rahatsızlandığını ve odasında uyuduğunu söylemişti. Öyleyse neden Yeji, Ryujin'in odasındaydı? Ayrıca ona 'bebeğim' demiş ve onun için kaygılanmıştı.
Havada olan elimi harekete geçirip kapıyı tıklattım. İçeriden 'gel' sesi gelmeden kapıyı açtığımda şoka girmiştim. Ryujin ve Yeji.. öpüşüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom of Han, minsung
Fanfiction"Önemi yok, bunlar için üzülme. Siyah gülün anlamını biliyor muydun, Lee Know?" Minho, Jisung'a bakıp gülümsemişti. İkiside aynı anda konuştular. "Siyah güller ölümü ve imkânsız aşkı temsil eder." Tabi ikiside bu cümleyi söylerken, kendi aşklarının...