02

2.1K 80 7
                                    

Düşüncelerinizi yazmayı, vote atmayı unutmayın.
{⚜}

Lydia Martin'den,

Malia ile kavga etmiştik. O başka bir yere, ben başka bir yere ayrılmıştık. Evimiz yeni satılmıştı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Hafiften yağmur yağıyordu. Ben ise boş sokakta küçük adımlarla yürüyordum. Üzerime bir şey almamıştım. Üşüyordum vs bunu unutmaya çalışıyordum. Aklımdaki tek soru 'acaba geri dönsem mi?'

Yağmurun hızlanmasıyla bende adımlarımı hızlandırdım. Beacon Hills'ten ayrılmak en iyi karar olmuştu. Artık yeni bir hayat kuracaktım. Kurtlar, sürüler olmadan. Tabii benim bir ölüm perisi, Malia'nın bir çakal olduğunu saymazsak.

Sokaktan sesler gelmeye başlamıştı. Sessizce dinlemeye başladım. "Bitirin işini." birini öldürüyorlardı. Ama ben hissetmiyordum. Yüzlerini tam olarak göremiyordum. Adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım. Adamın hızlı ayak seslerini duyunca koşmaya başladım. Adam aniden önümde belirdi. Çığlık attım.

"Kayıp mı oldun küçük kız?" kafamı kaldırdığımda gözlerim büyüdü. Bu Klaus Mikaelson'du. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Hemen arkamı döndüm.

"Büyük Kötü Melez.." gülmeye başladı.

"Beni böyle mi tanıyorsun, Lydia Martin?" adımı biliyordu. Adımı nereden biliyordu? Korkmaya başlamıştım. "Kardeşin elimizde küçük kız. Benimle gelmek zorundasın."

"Malia! Ona bir şey yapmayın sakın!" beni belimden tuttuğu gibi bir yere götürdü. Başım dönmüştü, vampir hızını kullanmıştı. Vazgeçtim birazdan kusacaktım. Klaus ellerimi arkadan bağladı. Ne yapıyordu? Ellerimi çekmeye çalıştım. Boynumdan tuttu, beni kendine yasladı. "rahat durursan iyi olur." boynumu bırakınca yürümeye başladı. Malikane gibi bir yere girmiştik. Merdivenlerin yukarısından bir kaç kişi belirdi.

"Malia nerede!" diye bağırdım. Klaus ağzımı kapattı. Kafamı bir oraya, bir oraya savurdum. Beni çok sıkı tutuyordu ama canım çok acımıyordu. Merdivenden biri indi, sarı saçlı. "Freya, Rebekah nerede?" dedi Klaus. Ağzım hala kapalıydı. "Elijah ile odasındalar, Rebekah!"

Rebekah denilen kişi hemen yanımızda belirmişti. İrkilmiştim. Gülümseyerek bana baktı. Tatlı bir kişiye benziyordu aslında. "Merhaba," dedi.

"Rebekah, Lydia'yı Malia'nın yanına götürmeni istiyorum."

"Memnuniyetle." elimden tuttu ve beni yavaş yavaş götürdü. Hiç konuşmadı, Klaus yanımızdaydı. Bir zindan gibi yere gelmiştik. Malia burada mıydı!? "Beni kandırıyor musunuz?"

"Seni neden kandıralım tatlım?" dedi Rebekah. Sessiz kalmayı tercih ettim. Hapisane gibiydi burası. Bir kapıyı açtı, beni içeri soktu. Malia'yı görmüştüm. Koşarak yanına gittim, sarıldım. "Bebeğim.." sarılmama karşılık vermişti. Aniden arkadan bir ses gelmesiyle arkamızı döndük. Kapı kapanmıştı, kaşlarım çatıldı. Tabii ya, düşünmeliydim!

Ne kadar aptalım!

Ayağa kalkıp hemen kapıya vurmaya başladım. "Açın şu kapıyı!" bakana kadar vuracaktım. "Açsanıza!" kollarımı kapıya yasladığımda bileklerime bir şey bağlandı. Canımı acıtıyordu. Malia koşarak yanıma geldi. "Kurtulacağız buradan, korkma." bileklerimdeki şeyleri çıkarmaya çalıştı. Canım çok fazla yanıyordu. Çığlık atamıyordum, bir şey olmuştu. Bana ne yapmışlardı?

"Canım acıyor!" dedim bileklerimdeki şeyleri çıkarmaya çalışarak. Sanırım bu şey benim güçlerimi alıyordu..

𝐁𝐚𝐝 𝐇𝐲𝐛𝐫𝐢𝐝 ༄ 𝘒𝘭𝘢𝘶𝘴 𝘔𝘪𝘬𝘢𝘦𝘭𝘴𝘰𝘯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin