Beş dakikanın sonunda yine sadece bir çizgi vardı. Sanki bana sırıtır gibi duruyordu, küçücük plastiğin içinde. Lavaboya fırlatıp ellerimle lavaboya dayandım. Yine olmamıştı. Bir damla göz yaşı aktı gözümden.
"İrem..." Barlas'ın sesini duyunca elimin tersiyle sildim.
"Çıkıyorum." Diye seslenip yüzüme su çarptım.
Banyodan çıkıp, geniş gömme dolabın içinde bir şeyler arayan kocama baktım.
"Nerede bu?"
"Ne arıyorsun?"
Benden tarafa dönüp güldü. "Yeşil kravatımı."
Yanından geçip, rulo şeklinde sıra sıra dizilmiş kravatların arkasında kalan yeşil kravatı çıkarıp ona uzattım. Az önce aradığı yerden çıkarınca gülüp yanağıma öpücük kondurdu. Sonra yüzüme daha dikkatli baktı. O bakınca arkamı dönüp bende giyecek bir şeyler aramaya başladım.
"İrem."
"Evet." Dedim arkamı dönmeden.
Kolumdan tutup kendine çevirdi. Çenemi tutup tekrar inceledi yüzümü. Gülmeye çalıştım.
"Sen ağladın mı?"
Çenemi elinden kurtardım. "Hayır."
Kollarını önünde bağladı. "Gözlerin niye kırmızı o zaman?"
"Yeni uyandım Barlas." Deyip tekrar arkamı döndüm.
"Test mi yaptın?" Cevap vermedim. "İrem niye yapıyorsun bunu? Konuşmadık mı?"
"Geciktim." Dedim ama oflama sesi duydum. "İnanmıyor musun?" Dedim ona bakıp.
Omuzlarımdan tuttu. "Canım inanıyorum. Ama bir iki gün geciktim diye test yapmanı istemiyorum. Her seferinde bu hale geliyorsun."
"Vaz mı geçeyim?" Yine dolaba döndüm.
"Vazgeçme. Ama kendini böyle yiyip bitirme de. İrem lütfen. Bana söz ver. O testleri gerçekten şüphelenmedikçe yapma." Yine sessiz kaldım. "İrem biraz akışına bırak lütfen."
"Tamam." Başımın üstünden öpüp kravatını bağlamak için aynanın karşısına geçti.
🥀
Kahvaltısını yapmak yerine tabağındakilerle oynadı. Çok sert mi çıkmıştım? Üzülmesini istemiyordum ama o testleri ne zaman yapsa böyle oluyordu. Daha çok erken olduğunu kabul etmiyordu. Bunun tek sebebi de evliliğimizin ilk yılı yaşadığı dış gebelikti. Tekrar hamile kalamamaktan korkuyordu.
İşin kötü yanı gerçekten de olmamasıydı. Testlerimiz temiz çıkıyordu. Onda da bende de bir sorun yoktu. Doktor acele etmeyin diyordu ama İrem her geçen gün daha da umutsuz oluyordu.
"O tabaktakiler bitmezse seni hastaneye götürmem." Dedim.
Bana önce anlamamış gibi baktı sonra güldü. "Gerek yok zaten. Arabayı alacağım bugün."
"Bitmiş mi işi?"
Omuz silkti. "Usta öyle dedi."
"Tamam. Servise bırakayım." Başını salladı. "İrem." Bana baktı, ela boncuk gözleriyle. Elimi ağzıma götürüp, dudaklarımı yukarı iter gibi yaptım.
Çok az da olsa güldü. "Ben iyiyim." Deyip tabağına geri döndü.
Elini tuttum, çünkü ona destek olmam, güç vermem, yanında olduğumu hissettirmem gerekiyordu. Önce elime sonra bana baktı. Kısa, dalgalı, karamel renkli saçları, ela gözleri, bebeksi yüzü. İlk gördüğüm günden beri aşıktım ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANETİN GÖLGESİNDE
RomanceAşk ihanet'te ne kadarını affeder? Her şeyi unutmak o kadar kolay mıdır? Ya da her şeyden vazgeçmek. Onların çok mutlu bir evliliği vardı. Ilk görüşte aşık olmuşlardı. Bu evliliğin üstündeki tek gölge, bir bebeklerinin olmamasıydı. Şimdi ise bir b...