- Bölüm 2-

104 16 4
                                    

İçine düştüğüm bu durum bir korku romanının en can alıcı noktası ya da olsa olsa bir kabustur herhalde ve uyandığımda derin bir  nefes alıp oh!diyeceğim rüyaymış diyorum içimden.
Bir yandan da eğer bunlar gerçekse hemen bir şeyler söylemeli eğer kurtuluşum varsa bunun için debelenmeliyim diye düşünüyorum. Kendi kendimle konuşmam biter bitmez:
-Sen! ,siz ne yapıyorsunuz Selim?O adam kim zavallıya ne yaptınız, öldü mü?
Ellerimle yüzümü kapatıp suratımdan akan suyu sildim, yağmur azalıyordu.Bu şehirde, bu mevsimde bu kadar uzun süre yağan yağmur; olağanüstülüğün fragmanı gibiydi.
-Nil hanım sakin olun .Bizimle arabaya kadar gelin de konuşalım. Size her şeyi açıklayacağız .
-Hayır!"Gelmiyorum! Sizinle hiçbir yere gelmiyorum kendi arabama gideceğim ve derhal buradan gideceğim "
-Nil hanım lütfen bize yardımcı olun bu, bu olanlara şahit oldunuz ve ve...
Selim sözlerini bitiremeden katilsiniz siz !dedim. Sesim o kadar alçak çıkıyordu ki sanki yoldan geçen birine çelme takmışlar da ben de onları ayıplıyorum.
-Lütfen araba ileride !diye sesini yükseltti.
O an anladım ki onlarla gitmekten başka çarem yok silahli iki adamdan tek tanıdığım ve sadece Ziya denen o pos bıyığın çiftlikteki şoförü olarak bildiğim bu adamdan artık korkuyordum.Onun dediğini yapmaktan ve 100 metre kadar ileride olduğunu söyledikleri arabaya kadar sessizce yürümekten başka çarem yoktu.
El mahkum ben önde onlar arkamda arabaya kadar ölüm sessizliği havasında yürüdük. Araba sol taraftaki bağların bitişiğinde benim arabama ise 200 metre kadar uzaklıkta gelişigüzel parkedilmiş.
Selim arabanın arka koltuğunun kapısını açtı :
-Geçin ,oturun.
Şoför koltuğundan telefonunu aldı.Yağmur az evvel dinmişti ,adamın kollarından şelale gibi su akıyordu beni kovalarken onlarda yağmurdan nasibini almıştı. Selim, telefonu alır almaz ileriye doğru yürüdü ve birini aradı, diğer cellât da o sırada benim başımda bekliyordu.Sessiz tek kelime etmeden öylece açık kapıdan bana bakıyordu. Bıkkın ve öfkesini içine gömmüş bir hali vardı.
Az ileride telefonda konuşan Selim'in sesi daha gür gelmeye başladı :
-Tamam Ziya Bey ,siz merak etmeyin Veteriner hanım evet eminim Nil hanımı tanımaz mıyım?Halledeceğim efendim .Peki .
Telefonu kapatıp çamur da hızlı adımlarla arabaya doğru yaklaştı. (Neyi halledecek bu adam Allah'ım yardım et bana )diyorum içimden korkudan ve soğuktan tir tir titriyorum .Açık kapının önüne geldi ve:
-"Nil hanım önce halletmemiz gereken bir iş var sonra da sizi evinize bırakacağız merak etmeyin arabanıza bir şey olmayacak Ali onu yarın evinizin önüne bırakır".
( 'Ali', sessiz ve bıkkın katil) başını Selim'in söylediklerini onaylarcasına sallıyor...

GECENİN AYDINLIĞINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin