"İstek onaylandı."
Kaosun ortasında, General Xi işkence gücündeki ofisinden holografik ekrana bakıyordu.
"Demek bu gün, nihayet geldi."
Gri trençkotlu orta yaşlı bir adam Sorgulama Biriminin salonuna girdi, arkasında savaş üniformalı birkaç suikastçı vardı. Adamın dudakları nazik bir gülümsemeyle kıvrıldı ve onlardan biri yoğuşma tabancasını doğrulttu.
Adam yana doğru hareket etti ve arkasındaki suikastçı ileri atıldı. Suikastçı, yoğuşma tabancasını sonuna kadar kullanmakta tereddüt etmedi. Askeri daha karşılık veremeden donakaldı ardından ve kendi kan havuzuna düştü.
"Sen... kim... kimsin?"
"Valentin Sheehan."
Valentin bacağını kaldırdı ve askerin üzerine basarak içeriye girdi.
Hücrede tutulan kadın şokla içeriye giren adama baktı.
"Tatlım... Bana öyle bakma. Eskiden en sevdiğim kızım Claire. Jean'in nerede olduğunu söylersen seni buradan çıkarırım."
Claire'in gözlerine korku yayıldı ama başını salladı.
"Tıpkı senin gibi, ben de Jean'in ne düşündüğünü bilmiyorum." Claire omuzları korkuyla sallanırken yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirdi.
"Ah. Görünüşe göre çocuklarımın hepsi büyüdü... Evden ayrılmak ve kendi özgürlüklerinin peşinden gitmek istiyorlar. Ama dünya korkunç bir yer çocuğum, sandığınız kadar harika değil." Valentin uzanıp Claire'in yanağını okşadı.
"Zihnime girebilir ve anılarımı okuyabilirsin." Claire dokunuşundan uzaklaşmaya çalıştı ama Valentin onu saçından tuttu.
"Aslında Xiao Yan'a ulaşabilirsem planım mükemmel olacaktı ama Xiao Yan tüm silahlı kuvvetlerin yardımına sahip. Sen farklısın... ve Jean... o çocuk... Göründüğü gibi değildir. Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi davranır ama aslında çok duyarlıdır. Birinin ondan beklentileri varsa, bunu kendi sorumluluğu olarak görür. Bu yüzden çok yorgun bir hayat yaşıyor, asla istediği gerçek özgürlüğü elde edemiyor. Ve sen de, onun sorumluluklarından birisin." Valentin suikastçılardan birinden bir bıçak aldı ve Claire'in bacaklarını titanyum zincirinin hemen üzerinden kesip kopardı.
"Ahhh!!" Claire, kanı yere dökülürken korkunç bir çığlık attı.
Valentin hareketsiz kaldı ve sonra parmağını burnuna bastırmak için eğildi. "Bu senin cezan Claire. Jean'i takip ettiğini biliyorum. Şimdi... Ünlü Tümgenerali ziyaret etme zamanı."
Valentin'in bahsettiği ünlü Tümgeneral Xi'di ve ofisine doğru yürüdü. Orkestra müziği salondan içeri sızdı ve kahve kokusu havayı doldurdu. General, başını hafifçe Valentin'e doğru eğmişti ve masasında huzur içinde oturuyordu.
"Sorgu Birimine hoş geldiniz."
"Charles'ta bana 'hoş geldin' diyen ilk kişisiniz. O yüzden bende size uygun bir şekilde davranmaya karar verdim. Umarım General Xi ile arkadaş olabiliriz." Valentin, Xi'nin masasının önünde duran sandalyeye oturdu.
"Beni Tides'a katılmaya mı davet ediyorsunuz?" Xi'nin gülümsemesi sakindi, yüzünde korkuya dair hiçbir iz yoktu.
"Sana hayranım ama yeteneğin çok büyük, korkarım ki ben..."
Valentin aniden uzanıp Xi'nin boynunu tuttu. O anda Xi tamamen dağıldı. Valentin gözlerini kırpıştırdı ve karşısındaki adamın yalnızca holografik bir görüntü olduğunu anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thrive in Catastrophe
General FictionÇin BL noveli Thrive in Catastrophe (Felaketin Gelişi) çevirisidir. Sakin hayatları bir virüs ile değişen, çeşitli katiller ve zombilerle yüzleşmeye zorlanan, her zaman ölüm eşiğinde olup, hayatını riske atan ve sonunda herkes tarafından alkışlanan...