Birçok teknik asker, bir uçağa pilotluk yaparken kesici sızmasına dayanamamıştı. Bununla birlikte Heine Burton sadece beynine sızılması engellemekle kalmamış, aynı zamanda güdümlü bir füzeden kaçarak imkânsız bir görevi tamamlamıştı.
Xiao Yan onun önündeyken karınca bile değildi.
Xiao Yan ilk kez kalbinden kontrol edilemeyen bir arzu taştığını hissetti. Bu adamın ona bakarken soğuk bakışları altında alay ve küçümseme ile dolu olmasını durdurmak istedi. Reeve ve Mark'la arasındaki büyük uçurum bile ona küçümser bakılmasından daha iyiydi.
Xiao Yan alayla gülümsedi.
Ne düşünüyorsun ki Xiao Yan? O Heine Burton. Onun dünyasına asla giremezsin.
O gece Yarbay Raven ve Heine üs içindeki bir restorantta karşı karşıya oturmuş, akşam yemeği yiyorlardı. Bu görüntüye alışkın olmayan insanlar ara ara dönüp bakmadan duramıyorlardı.
"Gözlerim beni yanıltıyor mu? Yarbay Raven ve Albay Burton beraber yemek mi yiyor? Yarbay genelde Albay Burton'u sevimsiz bulmaz mıydı?"
Xiao Yan refleks olarak dönüp baktı. Heine yine aynı görünüme sahipti, çekici ama ulaşılmazdı.
"Merak ediyorum... O öğrenciyi kişisel olarak geri getirecek kadar özel kılan şey neydi?"
Heine yemeğini yerken sağır gibi duruyordu. Ama dinlediği belliydi, kafasını kaldırdı ve gözlerinde bir nezaket belirdi.
"O sünger gibi, etrafındaki tüm suyu emiyor. Kendine bir şeyler katmayan araştırmacılarla arasında büyük bir fark var."
Heine bir parça ekmek koparıp yavaşça çiğnedi.
Xiao Yan onun toleransına hayretle baktı. Çünkü bu ekmek üsten geliyordu. Hayatı boyunca yediği en kötü şeydi. Kuru, sert ve yutulması zordu.
Yarbay Raven, Heine'nin yüzünde en ufak bir duygu bile olsa yakalamaya çalıştı ancak hiçbir şey alamadı. Heine'nin söylediklerinden hiç etkilenmediğini fark etti.
"Az daha unutuyordum. Xiao Yan, o günkü uçuşunuzu simüle etti ve %94 benzerliğe ulaştı. Terminal tarafından veritabanı yardımıyla yapılan bir simülasyon değildi ayrıca, tamamen insan beyni ile oluşturulan simüleydi. Görünüşe göre, ikinizin beyni gerçekten de uyumlu."
Heine ayağa kalktı ve yemek tepsisini çöp kutusuna götürdü. Yarbay Raven alnını hafifçe ovuşturdu, öyle veya böyle akşam yemeğinde kendi kendine konuşan biri olmuştu.
Bu arada birisi Xiao Yan'ın önüne geldi "Hey, burada oturabilir miyim?"
Melodik bir sesti, kısık bir tonu vardı. Xiao Yan başını sese kaldırırken, kalbi titredi. Önünde gündelik kıyafetler içerisinde büyüleyici bir kadın subay vardı.
Bu üssün içindeki herkes askeri birlikteydi. Önündeki güzel varlık, omzunu geçen koyu kırmızı dalgalı saçlara sahipti. Güzel parlak gözleri Xiao Yan'ın kalbini çarptırıyordu.
"Ah... Tabii ki..."
"Üste günler çok sıkıcı geçiyor ama senin sayende biraz keyiflendim." diyerek saçlarını parmaklarının etrafında döndürdü ve Xiao Yan'a göz kırptı. "Bu arada, söylemeyi unuttum. Adım Maya."
"Maya..." Üzerinde üniforması olmadığı için bugün izinli günü olabileceğini düşündü Xiao Yan. Uçuş simülasyonundaki performansı olmasaydı, muhtemelen Maya onu ömrü boyunca fark etmez, yanından geçip giderdi.
Birdenbire Xiao Yan her şeyin yavaşladığını hissetti. Sanki Maya bunu hissetmiş gibi gülümsemesini daha baştan çıkarıcı ve büyüleyici hale getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thrive in Catastrophe
General FictionÇin BL noveli Thrive in Catastrophe (Felaketin Gelişi) çevirisidir. Sakin hayatları bir virüs ile değişen, çeşitli katiller ve zombilerle yüzleşmeye zorlanan, her zaman ölüm eşiğinde olup, hayatını riske atan ve sonunda herkes tarafından alkışlanan...