Kapı, duvarın içine monte edilmişti.
Xiao Yan etrafını inceledi ve binanın kontrol panelini buldu. Tides Örgütü bu binayı güçlendirmek istese bile tüm bu devreyi yenilemek imkânsız olurdu. Xiao Yan bu düşüncesini sağlamlaştırmak için test araçlarını çıkardı.
Beklendiği gibi, tüm devre çalışıyordu.
Xiao Yan yalıtım tellerinden birini kopardı ve küçük bir hileyle binanın elektriğine kısa devre yaptırdı. Sadece rüyalarında göreceği ve 200 yıl önce filmlerde geçen bu sahneyi canlandırma şansına bir gün sahip olacağını hiç düşünmemişti.
Xiao Yan bir anlığına eski şeylere böyle sevgi duyduğu için gururlandı.
Diğerleri onu izliyordu. Xiao Yan kapıya geri döndü ve Mark'a "Şimdi açabilirsin, gücünü göz önüne alırsak açmakta sorun yaşamazsın." dedi.
"Ha?" Mark, Heine'ye baktı. "Hepsi bu mu?"
Heine başını salladı.
Başta, kapıyı zorla açarlarsa alarmın çalmasından endişe etmişlerdi. Alarmı kapattığı halde niye huzursuzluk yapıyordu ki? Güç gösterisini cidden çok seviyordu.
Mark söyleneni yaptı. Kapıyı tüm gücüyle itti ve neredeyse parçalanmasına sebep oldu. Takımın öncüsü olan Reeve içeri giren ilk kişi oldu, Xiao Yan onun pusuya düşmesinden endişe duyuyordu.
Diğerleri de yakın takipteydi. Maya, Xiao Yan'ın yanında durdu. Görünüşte amacı onu korumaktı ama açıkçasını söylemek gerekirse böyle bir durumda bile aklındaki şey onu taciz etmekti. Ancak Heine'nin sebebini bilmediği baskıcı bakışları altında buna cesaret edecek değildi. Hemen diğerlerinin peşinden koştu.
Heine gözlerini Xiao Yan'a kaydırdı, kısa bir bakıştan sonra binaya girdi.
Binayı kaplayan toz, yaşama dair iz taşımıyordu.
Xiao Yan, Heine yüzüne bir maske bastırana kadar içine öksürmekle meşguldü. Soğuk bakışları, bir ses çıkarmaması için onu uyarıyordu. Dile dökmesine gerek yoktu, gözlerindeki ima netti. Ses çıkarırsan, ölürsün.
Hepsinin adımları hızlı ama aynı zamanda inanılmaz derecede sessizdi.
Binanın derinliklerine doğru kat kat ilerlediler ve en sonunda bodrum katına geldiler. Daha önce yaptıkları tarama, rehinenin burada tutulduğunu gösteriyordu.
Xiao Yan yutkundu. Bur dijital tuş sistemli bir kapıydı, sadece doğru şifre girildiğinde kilit açılırdı. Moası geçmiş bir sistem olması ayrı, oldukça zahmetli bir işti.
Heine, Xiao Yan'a doğru hafifçe çenesini kaldırdı. Bu "Aç." demekti.
Sessizce iç çeken Xiao yan, portatif terminali dikkatlice kapı paneline bağladı. Şifreyi ayrıştırdı ve sisteme girdi. Kapı tık sesiyle açıldı. Ancak tam o anda Heine, Xiao Yan'ı yakasından tutup arkasına çekti.
Düzinelerce zombi kapıdan dışarıya fırladı. Özel Kuvvet Askerleri katliama başlamıştı.
Tides Örgütü onların geleceğini biliyordu ve özel bir karşılama hediyesi bırakmışlardı.
Bodrumun sonunda, metal bir kafes içinde sandalyeye zincirlenmiş orta yaşlarda bir adam oturuyordu. Sayısız zombi, kafesin etrafına toplanmış, ona ulaşmaya çalışıyordu. Kollarına kafese uzatıyorlardı, adamı her an tutup çekecek gibilerdi.
Heine, Xiao Yan'ın omzuna ellerine bastırarak destek aldı ve zombilere tekme attı. Duvara yapışan zombilerin kafalarından sarı sıvı sızmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thrive in Catastrophe
General FictionÇin BL noveli Thrive in Catastrophe (Felaketin Gelişi) çevirisidir. Sakin hayatları bir virüs ile değişen, çeşitli katiller ve zombilerle yüzleşmeye zorlanan, her zaman ölüm eşiğinde olup, hayatını riske atan ve sonunda herkes tarafından alkışlanan...