7

4.1K 203 394
                                    

[Kageyama]

Aniden beni itip tuvalete gitmesiyle endişelendim. Bide üstüne bir aydır böyle olduğunu söylemesi beni daha fazla korkutuyordu. "Ya gerçekten hamileyse o zaman ne yapıcaktık?"
Aklımdaki sorular çoğaldıkça çoğalmıştı bu yüzden yatmaya gittik. Ona sıkıca sarıldım ve uykuya daldık.

Sabah güneşin yüzümüze vuran ışığıyla uyandım. Uyanır uyanmaz ilk gördüğüm şey sevgilimin yüzüydü. Uyurken bile nasıl bu kadar tatlı olabilirdi bi insan. Elimi turuncu saçları arasında gezdirip alnına bir öpücük bıraktım. Ardından kalkıp elimi yüzümü yıkadım.

Mutfağa gidip yemek yapmaya başladım. Kahvaltıdan sonra birlikte hastaneye gideceğimiz için biraz tedirgindim.

[Hinata]

Burnuma gelen güzel kokularla uyandım. Yatakta biraz oturduktan sonra ayağa kalktım. Kageyamanın pijaması bol geldiği için çıkarıp kenara attım. Sessiz adımlarla sevgilimin yanına gittim ve arkasından sıkıca sarıldım.

"Oh, uyanmışsın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Oh, uyanmışsın."

"Günaydın~"

"Günaydın sevgilim."

Bana dönüp sarıldı ve yanaklarımı öptü.

"Hadi birazdan hazır olur kahvaltı o yüzden masaya geç. Beraber yemek yedikten sonra hastaneye gidicez."

Kageyamanın neden bu kadar endişelendiğini anlamıyorum. Sanırım gerçekten bana çok değer veriyo.

Birlikte yemek yedikten sonra üzerimizi giyindik. Ele ele tutuşup hastaneye doğru yürüdük. Sonbahar olduğundan hava serindi. Belkide o yüzden üşütmüştüm. Önemli bişey olduğunu düşünüyorum ama Kageyamanın endişelenmemesi için gidiyorum.

"Kageyama biz hastaneye gidince hangi bölüme gidicez?"

"Acile gideriz sanırım. Bir aydır kustuğunu söyleriz ve test isteriz. Kan testi sonucunda ne olduğunu anlarlar heralde."

Dediği gibi yaptık ve şuan sıra bekliyoruz. Hastaneye kokusu midemi iyice bulandırıyor.

"Kageyama midem... tekrar bulanıyo."

Midem yetmezmiş gibi birde başım dönmeye başladı.

"Gel sora bize gelene kadar lavaboya gidelim."

Kolumdan tutup oturduğum yerden kalkmama yardım etti. Fakat kalkar kalkmaz gelen bi baş dönmesi ile sendeledim. Ardından gözlerim karardı , duyduğum tek şey ise kageyamanın "hinata "diye bağırmasıydı.

Gözlerini açtığımda beni beyaz tavan karşıları. Aşım ağrıyordu ve bi hastane odasındaydım. Etrafa bakındım ama kageyama yoktu. Biraz bekledikten sonra içeri girdi.

" Uyanmışsın. Üzgünüm teyzemi arıyodum. O bu hastanede çalışıyor. Birazdan gelip bize sana ne olduğunu anlatıcak. Kendini nasıl hissediyorsun?

"Yorgun ve başım ağrıyo."

Kageyama yanıma yanaşıp, yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Eğilip alnıma bir öpücük bıraktı sonrada sıkıca ellerimi tuttu. Çok geçmeden Kageyama'nın teyzesi geldi. Suratındaki ciddi ifade ile hiç bozmadan konuya girdi.

"Ne zamandır böylesin Hinata? "

"Bir ayda yakındır ama sadece kusuyorum hiç bayılmamıştım."

"Anladım. Kageyama? "

"Efendim teyze? "

"Siz birlikte misiniz?"

"Evet."

"Anladım. Direk konıya giricem ikinizde iyi dinleyin. Hinata bir resesif omega yani normal omegaların yaptığı bazı şeyleri yapamaz. Bazen böyle durımlar olur ama tehlikelidir. Senin kusmaların bu durum için normal.

" Daha açık konuş teyze."

"Hinata bir resesif omega olmasına rağmen bir aylık hamile. Bunu şimdilik ailedekilerden saklicam dikkat edin."

"Ne?!? Ben... hamile miyim?"

Aklım durmuştu sanki. Daha 17 yaşındaydım ama şuan hamileyim hemde Kageyama dan. Yüzündeki ciddiyeti hiç bozmadan devam ediyordu konuşmaya.

"Dediğim gibi sen resesif bi omegasın. Böyle durumlar çok görülür ama senin başka bi dezavantajın daha var. Sen erkek bir resesif omegasın. Eğer bebeği aldırmazsan doğum yaparken ikizden biri ölür yada ikinizde. Bu yüzden çok düzgün bi şekilde karar vermen gerekiyo. Doğurmayı seçsen bile hamilelik dönemin aşırı tehlikeli geçicek. Sürekli dinlenmen ve kendine dikkat etmek lazım. Şimdilik bu kadar kararınızı verince bana haber verin. "

Konuşması bitince odadan çıktı bende yüzümü kageyama ya döndüm. Yere bakıyodu. Kuşa sessizlikten sonra ilk o konuştu.

"Hinata bebeği.... aldıralım."

"Ne? "

"O şeyi aldıralım. Lütfen. Ben seni seviyorum onu değil ve senin ölmeni istemiyorum."

"Ben.. Ben burda seninle bir bebeğimiz olduğu için sevinirken sen bebeğimizi aldır diyosun. O şey dediğin seninde bebeğin. Sana inanamıyorum. Burda olmayı o değil biz seçtik. Onu biz yaptık ve şimdi hiç bir şeymiş gibi bebeğimi aldırmamı istiyosun. Ben hıc- onu hıck- asla aldırmicam."

Kageyamanın böyle konuşması beni gerçekten kötü hissettiriyor. Kalbim sanki milyonlarca bıçak ona saplanmış gibi acıyordu. Bir elimle karnımı tutarken diğer elimle kalbimin olduğu yeri sıkıp ağlıyordum.

Kageyamanın teyzesine bebeği aldırmicağımı söyledim ve ondan ikimizin ailesine de bi şey söylememesini rica ettik. Zamanı gelince biz söylicektik. Hastanenin kapısından çıkarken bi anda durup kageyama ya döndüm.

"Benim senin gibi korkak bi eşe ihtiyacım yok. Bebeğiminde senin gibi korkak bi babaya ihtitacı yok. Ayrılalım. Bitti. "

Dediklerim biter bitmez bana seslenmesini aldırmayıp hızlı asımlarla uzaklaştım. Bi parka geçip oturdum. Göz yaşlarımı daha fazla tutamadım ve ağladım. Biraz sakinledikten sonra telefonumu çıkarttım. Kageyama bin kere aramış ve mesaj atmıştı. Hepsini görmezden gelip listenin en başımdaki kişiyi "Atsumu" yu aradım.

-Selam portakallı kekim. Nasılsın?
- Kötüyüm.
-Ne? Sesinin neyi var? Nir kötüsün? Dur dur şuan nerdesin söyle geliyim tamam mı?
-*adres*

Atsumu beni her zaman destekledi ve arka çıktı. Ben onu çok yakın bi arkadaş gibi görsem de o beni asla öyle görmedi.

Geri Dönüş Yok   { Kagehina }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin