14.Bölüm

1.4K 68 50
                                    

"yanlış duydum değil mi? Doruk, caner amca az önce ne dedi?"

"Ateş sakin ol.."

"SAKİN FALAN O-"

Doruk hızla Ateş'in üstüne atılıp ağzını kapatırken, telaşla Nazlı'ya baktım. yerinde hafifçe kıpırdansa da uyanmamıştı. 

"terasa. hemen!"

sözümü dinleyip terasa doğru çıkarlarken Nazlı'nın kapısını kapattım ve onları takip ettim. sabahın ayazı yüzüme vururken hafifçe titredim. ancak bu ayaz bile az önce duyduğum şeyden daha fazla üşütmüyordu. Ömer; Nazlı'ya tecavüz eden, beni kaçırıp sözde nişanlıma satmaya çalışan, benim bıçakladığım, Doruk'un malum yerini kestiği kişiydi. onun hep öldüğünü düşünürdüm. ama karşımıza çıkmıştı işte, üstelik korkutucu bir güçle.

"bırak beni Doruk! o şerefsiz Nazlı'nın korkulu rüyası. sen ya da Utku yanında değildiniz, bilmiyorsunuz. o it yüzünden her gece kan ter içinde uyanıp saatlerce ağlıyordu. senelerce böyle oldu. Kaç kere kendini öldürmeye çalıştı haberiniz var mı?"

Utku elini ağzına kapatıp sessizce ağlarken gidip ona sarılmak istedim. gençliğinde yaptığı hatalardan dolayı suçluluk duyuyordu. belki de yapamadığını düşündüğü abiliğinden utanıyordu. hepimiz öyleydik.. Doruk'un sessizce dökülen göz yaşları, Utku'nun kendini zorlayarak tuttuğu hıçkırıkları ve Ateş'in elinden şekeri alınmış küçük bir çocuk gibi ağlaması her şeyi özetliyordu. bu teras şuan pişmanlıklarla, acılarla ve hatalarla doluydu. Ve onlara bakmak kalbimi acıtıyordu.

"Ateş-"

"BİLMİYORSUNUZ! HİÇ BİRİNİZ BİR ŞEY BİLMİYORSUNUZ! ona ulaşmam çok zamanımı aldı... şimdi tekrar kaybedemem..."

son sözleri dizlerinin üstüne çökerek ve sessizce, sanki kendine söylüyormuş gibi söylemesi... tutmak için çabaladığım göz yaşlarımı harekete geçirmişti. 

"ATEŞ BENİ DİNLE!"

Artık konuşmuyordu. hala dizlerinin üzerindeyken, kendini tutmadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Utku derin bir nefes aldıktan sonra Ateş'e yaklaşıp, onun gibi dizlerinin üstüne çökerek omzuna dokundu.

"Ateş... Nazlı'nın bunu bilmemesini sağlayacağım. sana yemin ederim... o piç, kardeşimle aynı havayı solumadan geberecek."

"çok geç... artık onunla boy ölçüşecek seviyede değiliz. Bize bak Utku, hala eski bizi mi görüyorsun? artık kaybedecek çok şeyimiz var... savaşı her zaman kaybedecek bir şeyi olmayanlar kazanır. biz o namlunun ucunda,  ölürsem aileme ne olur diyen tarafız artık."

artık soğuğu hissetmiyordum, gerçek anlamda yanıyordum. söyledikleri o kadar doğruydu ki... kaçtığım sene böyle bir şey olsaydı, buradaki hiç kimsenin kaybedecek bir şeyi olmayacaktı. sadece dört korkusuz ergendik. ama şimdi...

"hepimizi teker teker avlayacak. konu sadece Doruk değil... Sen, ben, Bulut, Nazlı, Beril... hatta çocuklarımız bile. o örgüte girdiyse, her yerde bir adamı var demektir."

Doruk ileri atılıp Ateş'i yerden kaldırırken bir yandan da hırpalıyordu. 

"KENDİNE GEL! BUGÜN KİMİN İNİNE GİRDİN HA? KİMİN İTLERİNİ APTAL YERİNE KOYDUN? ORADA KAÇ KİŞİ VARDI ATEŞ? SEN KAÇ KİŞİYLE YÜZLEŞTİN?"

Ateş'in nefes alışları yavaşlarken Doruk'a baktı.

"onları zekanla bitirdin sen. anladın mı? önemli olan kaç kişi oldukları değil. isterlerse tüm dünyayla gelsinler bizi öldürmeye."

işaret parmağıyla Ateş'in kafasını gösterdi ve sonra şefkatle başını okşadı.

" hepsi toplansa bile senin zekanla boy ölçüşemez. ayrıca... asıl kaybedenler hiçbir şeye sahip olamayanlardır. onları hiçbir şey mutlu edemez. En azından bizim uğruna savaşacağımız kişiler var. işte en büyük zafer bu."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SADİST 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin