8.Bölüm

2.1K 106 125
                                    


''Defibrilatörü getirin çabuk HASTAYI KAYBEDİYORUZ''

''Bulut...''

yeniden oluyordu. dizlerimin bağı çözülürken yanımda ki hasta yatağından destek aldım. sesler uğultu gibi geliyordu. kulağımda yüksek, karıncalı bir ses yankılanırken ellerimle kulaklarımı kapattım. bitsin istiyordum bu ses,  kesilsin. o cihaz değip vücudu her kalktığında kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu.

''ölüm saati ... ''

bitmişti işte. sesler kesilmişti. odada duran insanları gözden geçirdim. Bulut'un başında bekliyorlardı. yarı üzgün, yarı çaresiz bakıp bir şeyler söylüyorlardı ama ses yoktu. sesler kesilmişti.sağır mı olmuştum? yoksa o teselli kelimelerini duymak mı istemiyordum? 

nefes alamadığımı fark edip odada ki tüm havayı içime çekmek istercesine derin bir nefes aldım. yetmiyordu. sanki ciğerlerim göğüs kafesimde devasa bir boyutta şişmiş, dışarıya çıkmak için can atıyordu. gözümden firar eden bir damla yaşla yatağa yaklaşmaya başladım. her adımımda Bulut biraz daha uzaklaşıyor gibiydi. sonunda yatağın yanına geldiğimde elini avuçlarımın içine aldım. bütün hatıralarımız  gözümün önünden şerit gibi geçerken gülümsedim. ne çok şey atlatmıştık beraber. Ama şimdi... hiç yıkılmaz sandığım duvarlar paramparça olmuştu. duvarların ardında saklanan o küçük kız çocuğu ise yıktığım duvarların altında can vermişti. onu kendimden bile koruyacağıma dair bir söz vermiştim ancak sonunda en büyük zararı ben vermiştim ona. bu düşünce beynime zehir gibi yayılırken kulaklarımda bir ses yankılandı. küçük, zayıf ama ritimli bir ses. etraftaki sesler belirginleşirken önümü bile göremediğim dolu gözlerimle kafamı kaldırdım. ekranda görünen düz çizgiler yeniden dalgalı bir hal alırken kahkaha atıp hıçkırarak ağlamaya başladım. alnına eğilip defalarca kez öperken içimden teşekkür ettim ona. beni böyle bir acıyla yalnız bırakmadığı için. beni duymuştu, içimi okumuştu,  beni hissetmişti.

doktorlar aceleyle beni geri çekip Bulut'un etrafında toplanırken Selin hanımın yanına gidip her şeyi anlıyormuş gibi bakan kızımı kucağıma aldım ve öptüm. Selin hanım zar zor ayakta duruyor gibiydi. bu olaylar onu o kadar yıpratmıştı ki; sanki on yaş yaşlanmıştı.

''Selin hanım siz evinize gitseniz iyi olur. ben buradayım merak etme-''

'' hayır Doruk. kızımın yanında kalacağım. sen bütün gün uyumadın ve Dünya'nın yanında birisi olmalı. haydi evinize gidin. itiraz istemiyorum ''

kafamı sallayıp Dünya ile , annesine son bir kez bakarak odadan çıktık. bu ne bitmez bir gündü böyle. sanki hayatımın tüm zorluklarını bir günde yaşamıştım. bütün duygular bir güne sığar mıydı? bir günde hem öfkelenmiş hem korkmuş hem üzülmüş hemde mutlu olmuştum. arabayı çalıştırıp yola koyulurken tek düşündüğüm sıcak bir duş alıp uyumaktı.

**

kapının önüne geldiğimde ceplerimi arasam da anahtarı bulamamıştım. kendimi kötü hissetsem de mecburen zile bastım. saat ikiye geliyordu. beni şaşırtacak bir hızda açılan kapıyla gözlerimi kırpıştırdım. kapının önünde mi bekliyordu bu kız? üzerinde ki ince geceliğe bakınca bir gariplik hissetmiştim. daha önce hiç bu şekilde evde dolaşmamıştı. 

''ah hoşgeldiniz Doruk bey. ''

kaşlarım çatılsa da fazla kurcalamamaya karar verip kafamı salladım. elime uzanıp kucağımda uyuyan Dünya'yı almaya yeltendiğinde refleks olarak kendimi geri çektim. bu kızı geldiğinden beri hiç sevmemiştim. 

''gerek yok ben yatırırım. sen odana gidebilirsin.''

''aa şey... acıkmışsınızdır ben bir şeyler hazı-''

SADİST 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin