DORUK'TAN
Bulut'un sesiyle kafamı çevirdim. her şey ağır çekimde ilerliyordu sanki. adamın ve Utku'nun o tarafa dönmesi, Utku'nun adamı farkedip boğazına sarılması, çıkan silah sesi ve Bulut'un yere düşmesi... kendimi büyük bir boşluğun içerisinde hissediyordum. dizlerim boşalıp yere düşerken tek yapabildiğim şey adını haykırmak oldu. kulağım sağırlaşmış, duyduğum sesler bir uğultu halini almıştı. omzumdan sarsılmamla kafamı kaldırdığımda kaşlarını çatmaya başladı. sesler yavaş yavaş netleşirken adımı söylediğini farkettim.
''Doruk...Doruk kendine gel! Bulut'u buradan götür.ÇABUK!''
zor bela kafamı sallayarak düştüğüm yerden kalkmaya çalıştım ama dizlerim yere yapışmıştı sanki. Ateş beni kaldırıp ileriye doğru ittiğinde kendimi toparlayarak Bulut'un yanına koştum. yanına çöküp başını dizlerimin üzerine alırken gözümden düşen yaşlar onun da yüzünü ıslatıyordu.
''Bulut.... güzelim aç gözlerini.. buradayım, yanındayım.''
ölü gibi yatıyordu.üzerindeki kanı farkedince nefesim kesilmeye başlamıştı. tişörtümün kenarından büyük bir parça yırtıp yarasının üstüne bastırdım ancak bu yeterli değildi. çok fazla kan kaybediyordu. birisi yanıma gelip beni kenara ittiğinde elimi yarasında tutarak sol tarafa döndüm. Utku elini Bulut'un boynuna götürdüğünde onu bir hışımla iterek gözlerine öfkeyle baktım.
'' DOKUNMA ONA!''
''Doruk saçmalama! nabız alamıyorum. Bulut ölüyor! sen onu dikkatlice al ben arabayı getiriyorum. hastaneye yetiştirmemiz lazım.''
belli belirsiz kafamı salladım. bir kolumu başına , bir kolumu bacaklarının altına koyup kaldırdığımda sanki çok ağır bir şey taşıyormuşum gibi hissettim. kollarımda güç kalmamıştı. sanki bütün gücümü, varlığımı ondan alıyormuşum da, o gidince hiçbir şey yapamıyor muşum gibi hissediyordum.
Utku arabayı yanımda durdurduğunda aceleyle inip arka kapıyı açtı. ben kucağımda Bulut ile arka koltuğa binerken o da sürücü koltuğuna binip arabayı çalıştırdı ve son hızla o lanet yerden ayrıldık.
''Doruk, Bulut'un telefonunu bul. hastanedeki iş arkadaşını ara. neydi adı?... Oğuz?''
başımı sallayıp telefonu aramaya başladım. normalde telefonu elinden düşürmezdi ama şuan etrafta yoktu!
''lanet olsun yok!''
''bana haber vermek için aradığı sırada yakalandı. sesi uğultulu geliyordu. muhtemelen üzerindedir.''
''sana o mu haber verdi? ben Ateş-''
''Doruk şuan bunu konuşmanın sırası değil! şu çocuğa haber ver çabuk ameliyathaneyi hazırlasın. ''
başımı sallayarak telefonu aradım. sonunda bulduğumda rehbere girip çocuğun numarasını buldum. ilk çalışta açmıştı.
''ooo küçük anne-''
''ben Doruk. Bulut vuruldu acilen ameliyathaneyi hazırla ve bir cerraha haber ver. sizin hastaneye geliyoruz''
cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp koltuğa fırlattım. elimi tekrar yarasının üstündeki beze bastırırken içimdeki korku daha fazla yükselmişti. Bulut'un rengi git gide daha fazla soluyordu ve bu bez parçasını şimdi sıksam su gibi kan akacaktı. böyle giderse hastaneye yetiştiremeden onu kaybedecektim. kalbim yerinden çıkacak gibi çarparken bir şey yapmam gerek diye tekrarlıyordum kendime. Bir şeyler yapmam lazım...aklıma gelen fikirle Utku'ya döndüm
''Utku! Bulut her zaman yanında ilk yardım malzemeleri bulundurur. bak bir etrafa, bir şeyler bulabilecek misin.''
Utku aceleyle etrafa bakarken bulabilmesi için dua ediyordum. sonunda torpido gözünden çıkan gazlı bez ve bantları arkaya fırlatınca acele edip tişörtünü yukarıya sıyırdım. karnından akan oluk oluk kana bakınca kendimi daha kötü hissediyordum. elimdeki gazlı bezlerin hepsini yaranın üstüne bastırıp üstüne bant yapıştırdım. bu onu hastaneye kadar idare eder diye umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST 2
Teen Fictiontam da işler yoluna girdi derken bu da neyin nesi? mutlu sonun mutsuz hikayesi yeniden karşınızda. SADİST2