4

115 22 0
                                    


Dikkatli bir şekilde eğitmeni izliyordum. Bu ders bana sadece izlememi, cezamın dersten sonra başlayacağını söylemişti.

Kendini mukusla kaplayan yaratığı izlerken eğitmenin ne demek istediğini anlamıştım. Burayı temizlemek bana kalmıştı.

Suratımı buruşturarak mukusla kaplanan yeri inceledim. Ben bunu nasıl temizleyecektim? Üstelik kötü kokuyordu.

Eğitmen yaratığın özelliklerini anlatırken ben sadece durmuş yeşilimsi mukusla bakışıyordum.

Ders bittiğinde bazıları acıyarak bana bakıyordu bazıları ise destek olmak için sırtımı sıvazlıyordu.

Eğitmenin söylediği yerden temizlik malzemelerini alarak geri döndüğümde birkaç gün önce göz göze geldiğim kişiyi gördüm.

Meraklı bakışlarla ilerlemeye devam ettiğimde beni fark ederek hafif bir tebessümle el sallamıştı.

Şaşırsamda tepki vermeden yanına gittim. Gözlerim mukus kaplı yere kaydığında suratımı buruşturarak önüme döndüm.

" İşin zor gibi görünüyor. Bu arada ben Minho."

"Jisung. Sen neden buradasın yani bir şey mi oldu?"

Kaşlarım istemsizce çatılırken göz göze gelmiştik.

" Hayır, bir şey olmadı. Sadece yardım ister misin diye soracaktım."

Açıkcası ilk kez gördüğüm bir insana güvenemezdim. Derslerde bize ilk olarak kimseye güvenmememiz gerektiği öğretiliyordu.

" Sanırım kendim halledebilirim. Sağ ol."

Minho elleriyle saçlarını karıştırarak bilmiş bir şekilde gülümsedi.

" Burayı kendi başına temizlemen imkansız özellikle iksir yardımı olmadan. Üst sınıfın olarak yardım etmek istemiştim. Gene de sen bilirsin."

Kafamı sallayarak ona doğru el salladım. Ceza aldıysam yapmam gerekirdi. Yorulmak o kadar da önemli değildi.
Sessiz bir şekilde yerdeki mukusu temizlemeye başladım. Odaklanmış bir şekilde yerden aldığım mukusu kovaya dolduruyordum.

Temizlik bitmek üzereyken ellerimle saçlarımı düzelttim. Hava kararmaya başlamıştı ve ben kaç saattir mukus süpürdüğümü bilmiyordum bile.

Yorgunluktan dolayı kendimi yere bıraktığımda bir süre gözlerim kapalı bekledim. Kaslarım ağrımaya başlamıştı. Üstüne üstlük çok pis kokuyordum.

İzleniyormuş gibi hissettiğimde sakince gözlerimi açarak etrafa bakındım. Ama kimse yoktu. Biraz daha yatıp soluklandıktan sonra odama doğru ilerledim.

Yeşil renginden nefret etmeye başlamıştım artık.

Odama girdiğimde Felix elini burnuna götürerek pencerenin önüne doğru gitmişti. Gözlerimi devirerek banyoya doğru ilerledim.

Sıcak bir duşun ardından temiz kıyafetlerimi giyerek kendimi yatağa bıraktım. Acıkmıştım ama parmağımı kıpırdatacak gücüm yoktu. Kısa bir süre uyuduktan sonra Felix'in kalın sesiyle uyandım.

Gece yarısında dördümüz yemek yiyorduk, yemekhanede başka kimse yoktu.

Çocuklara bugün olanları anlatırken Seungmin, Minho'nun adını duyunca şaşırmıştı. Bakışlarım merakla yüzünde gezinirken konuşmaya başladı.

" Minho hyungu biliyorum, iyi biri ama durduk yere alt sınıfına yardım edeceğini sanmıyorum. Tanışmadığınıza emin misin?"

" İlk defa gördüm zaten yardıma ihtiyacım olmadığımı söyledim o da üstelemedi."

Hyunjin gözlerini ' klasik Jisung' diyerek devirirken Seungmin bakışlarını Felix'e çevirmişti.

" Chan hyungla arkadaşlar, genellikle ikisi takılır. "

Felix banane dermiş gibi omzunu silktiğinde gülerek yemeğimi yemeye devam ettim. Yarın cumartesi olduğu için boştum ve geride kaldığım dersleri tamamlamalıydım.

" Yarın kütüphaneye gideceğim, gelmek isteyen var mı? "

Hyunjin ve Felix aynı anda reddettiklerinde gülerek Seungmin'e döndüm. Biraz düşünüp beni başıyla onayladığında başımı omzuna yasladım.

" O zaman kahvaltıdan sonra birlikte kütüphaneye gideriz, olur mu? "

" Bana uyar. "

Ayağa kalkıp odamıza doğru giderken ilk Seungmin'i bıraktık. Sonra ise üçümüz ortak kaldığımız odaya ilerledik.

Sabah uyandığım halde gözlerimi açamıyordum. Cezanın uzun soluklu olması hiç iyi olmamıştı.
Hyunjin kendini üzerime bıraktığında bağırarak kenara kaydım yanıma yatması için. Zorla gözlerimi açtığımda bana sırıtarak bakan Hyunjin ile karşılaşmıştım.

" Ben de kütüphaneye gelmeye karar verdim."

Kaşlarımı kaldırarak nedenini soracakken odaya Felix girdi.

" Yalnız kalmamak için ben de geliyorum, hazırlanın kahvaltıya gidelim."

Ayağa kalktığımda banyoya ilerledim. Üzerimi değiştirdikten sonra yemekhaneye gittik. Yemeklerimizi alarak çoktan yemeğini yarılamış Seungmin'in masasına oturduk.

Konuşarak yemeğimizi yerken Felix'in arkamda bir yere takılan bakışlarımı farkettim. Yanımda oturan Hyunjin'in koluna vurarak Felix'i gösterdiğimde kaş göz işareti yaparak dikkatini üzerine çekmişti.

" Nereye daldın öyle?"

" Önemli bir şey değil."

" Arkada Chan hyunglar var ona bakmıştır."

Felix gözlerini kısarak Seungmin'e döndüğünde sevimli bir şekilde gülümsedi Seungmin.

Hyunjin ise gizlice arkaya bakmaya çalışırken su dolu bardağı üzerine devirmiş ardından bağırarak ayağa kalkmıştı.

Onun rezil olmasına gülerken bana sinirli bir bakış atarak bardağın dibinde kalan suyu suratıma fırlattı.
Bunu beklemediğim için kendimi geri iterek kaçmaya çalıştım fakat bu yere düşmemle sonuçlandı.

Hyunjin'in sesli kahkahası ile herkes bize dönerken hızlı bir şekilde yerden kalkıp kendi suyumu Hyunjin'e fırlattım. İkimizde birbirimize gözlerini kocaman açmış bir şekilde bakarken Felix ve Seungmin'in gülüşü kulağıma geldi.

Dayanamayarak ben de gülmeye başladığımda Hyunjin'de bana eşlik etti. Üzerimdeki bakışlardan habersiz yemeğe kaldığım yerden devam ettim. Daha sonra ise kütüphaneye doğru yürümeye başladık.

Rare / Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin