7

101 19 0
                                    

Odama girdiğimde uyuyan Felix ile karşılaştım. Yalnız kalmak istemediğim için sessizce Felix'in yanına yattım. Beni anlamış gibi kolunu üstüme atmıştı.

Felix ile eğitimin orta kısmında tanışmıştım ve bir daha da ayrılmamıştık. İkimizin de küçüklüğünde iyi bir aile ortamı olmadığı için birbirimize destek olmuştuk.

Rahat bir pozisyonda yatarken eğitmen Wong ve eğitmen Kim'in konuşmalarını düşünüyordum.

Her şey beni Minho'nun dünkü sorusuna götürüyordu. 'Yaratıklar neden bana zarar vermiyor?'

Bu konu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Küçüklüğümden beri ormanla ve hayvanlarla iç içe olmuştum. Dış dünyadan korkmadığım için yaratıklara da daha rahat bir şekilde yaklaşıyordum. Daha doğrusu öyle sanıyordum.

Ama şimdi fark ediyordum ki bu benim cesaretimden kaynaklanmıyordu. Dış dünya bana izin veriyordu, onlara yaklaşmam için.

'Neden?'

Neden bana izin verdiklerini bilmiyordum, anlamıyordum. Bu yüzden bu konu hakkında ciddi bir araştırma yapmam gerekiyordu. Ortak kütüphaneye gidememiştim bugün. En yakın zamanda uğramalıydım.

Yarın cezam olmadığı ve derslerim erken bittiği için kütüphaneye gitmeye karar verdim. Açıkçası bir şey bulacağımdan emin değildim fakat şu anda yapabileceğim tek şey araştırmaktı.

Minho ve eğitmenlerin bir şeyler bildiğini anlamıştım. Eğitmen Kim'in beni bilerek yaratıklarla ilgili bir derse göndermesi her şeyi açıklıyordu.

Benden şüphelenen birileri vardı. Ve ben kimin şüphelendiğini, şüphelendikleri şeyin ne olduğunu bilmiyordum bile.

Eğitmenlere güvenemezdim. Onlar Kraliyet ailesi için her şeyi yapabilecek insanlardı. Ve kraliyeti de çok sevdiğim söylenemezdi.

Minho ise her şeyi daha da karmaşıklaştırıyordu. Ona da güvenemezdim en azından şimdilik.
İlk olarak nasıl biri olduğunu anlamalıydım.

İç çekip tavanı izledim bir süre. Göz kapaklarımın ağırlaşmasıyla Felix'e sarılarak kendimi uykuya bırkatım.

Uyandığımda saçlarımda hissettiğim ellerle  bir süre daha gözlerim kapalı  bekledim.

" Uyandın mı? Yemek yemeğe gidelim."

Felix'in kısık sesini duyduğumda kafamı sallayarak ayağa kalktım. Hava kararmıştı ve Hyunjin kendi yatağında sakince uyuyordu.

Çok ses yapmadan yemekhaneye doğru ilerledik. Bizim dışımızda birkaç kişi daha vardı. Onlardan uzak bir yere oturup sakince yemeğimizi yemeye başladık.

"Yarın kütüphaneye gideceğim, gelmek ister misin?"

"Yarın ufak bir işim var, bir dahakine birlikte gideriz."

Felix yurda geri dönerken uykum olmadığı için bahçeye çıkmıştım. Gece olduğu için kimse yoktu dışarıda. Boş banklardan birine oturduğumda bir süre yıldızları izledim.

Hayatım boyunca kendi halimde takılmış, riskli bir durumun içine düşmekten kaçınmıştım. Lakin en sonunda tuhaf bir durumum ortasında kalmıştım.

Cevapız sorulardan nefret ederdim ve şu anda hayatım cevabını bilmediğim bir soruya bağlıydı.

Kendi başıma birkaç araştırma yapacaktım. Eğer bir şeyler bulabilirsem bu benim şanslı olduğumu gösterirdi. Fakat bundan ümitli değildim. Çünkü kütüphane olsun okul olsun hepsi kraliyet ailesinin tarafındaydılar.

Kraliyeti neden  sevmediğimi bilmiyordum, şu ana kadar aile üyelerinden hiçbiri ile karşılaşmamıştım. Ama duyduğum dedikodular sayesinde düşüncelerim şekillenmişti.

Bu yüzden eğer şansım iyi gitmezse ve bir şey bulamazsam Minho'ya yaklaşacatım. Bir şeyler bildiğinden emindim. En azından öğrenebildiğim kadar bilgi öğrenmeye çalışırdım.

Çimenlerin üstüne sırt üstü uzandığımda gökyüzüne doğru dalmıştım. Duyduğum sesle birlikte irkilerek doğrulduğumda dikkat kesilerek bir şeyle daha duymayı bekledim. Ama duyduğum sadece sessizlikti.

Esen rüzgarla ürperdiğimde ayağa kalkarak yurda doğru ilerlemeye başladım. Karanlıktan korkmazdım ama yakınlardaki şey her neyse huzrusz ediyordu.

Bahçede yalnız olmadığımdan emindim. Ormanda yaşamaya alışkın olduğum için bazı hislerim beni uyarıyordu, yakındaki tehlike konusunda.

Dış kapıdan içeri girdiğimde vücudum kasıldığını daha yeni fark ediyordum. Bu korkudan olmamıştı, daha farklı bir sebebi vardı ama o sebebin ne olduğunu bilmiyordum.

Odama girip yatağıma yattığımda bile içimdeki huzursuzluk hissi geçmemişti.

" Geldin mi? Dışarısı soğuk olmalı."

Duyduğum sesle kalbim hızlı atmaya başlamıştı. İşte bu korkuydu.

" Uyuyamıyorum, tuhaf hissediyorum."

"Yanıma yatmak ister misin? Eskiden de böyle yapardık. Korktuğunda yanıma gelirdim."

Hyunjin'i uyandırmamak için sessizce kendi yatağımdan kalkarak Felix'in yanına uzandım. Elleriyle hafifçe sırtıma vuruyordu, ben buradayım demek istercesine. Şimdi daha iyi hissediyordum.

Gözlerimi açtığımda odada yalnız olduğumu gördüm. Diğerlerinin kahvaltı yapmak için yemekhaneye gittiğini düşünerek onların yanına gitmek için hazırlandım.

Bez çantamı da yanıma alarak yemekhaneye doğru ilerledim. Kalabalık olduğu için bir köşede durup bizimkileri ararken köşedeki bir masada oturan Felix'i görmeme oraya doğru dikkatli bir şekilde yürüdüm.

Fakat onlara yaklaşmamla masadaki diğer kişileri de fark etmiştim. Chan ve Minho onlara bir şey anlatan Hyunjin'i gülümseyerek dinliyorlardı.

O an aklıma gelen şey yüzünden olduğum yerde durdum. Minho ile Chan hyung bu kadar yakınken şüphelendiğim kişinin sadece Minho olması ne kadar mantıklıydı.

Yeniden onlara doğru ilerlemeye başladığımda sahte bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

Madem bana yakınlaşmak istiyorlardı ben de onlara izin verirdim. Yavaş yavaş onları tanımam gerekiyordu. Eğer şüphelerim doğru çıkarsa arkadaşlarımı onlardan korumalıydım.

" Jisung, uyanmışsın."

Felix'in seslenmesiyle düşüncelerim arasından sıyrıldım ve gülümseyerek yanına oturdum.

" Herkese günaydın. Beni neden uyandırmadınız?"

"Tatil olduğu için dinlenmem daha iyi olur diye düşündük."

Başımla onu onayladığımda elimdeki sandviçten bir ısırık aldım. Kahvaltı boyunca bir kaç bakışı üzerimde hissetsemde onlara karşılık vermeden sadece yemeğimi yedim.

" Kahvaltıdan sonra ne yapacaksınız? "
Chan hyungun gülümseyen yüzünü izlerken aklımdan geçen tek düşünce 'şüpheli' olmuştu.

"Bilmiyorum klasik takılırım."

" Benim de çalışmam gereken dersler var."

Bakışlar bana döndüğünde omzumu silerek Felix'e doğru döndüm.

"Dün kütüphaneye gidemediğüm için oraya gitmeyi planlıyorum. Gelmek isteyen var mı?"

Kimseden bir ses çıkmadığına arkama yaslanarak diğerlerinin gitmesini bekledim. Minho'nun bana baktığını hissediyordum ama ondan tarafa bakmadım. Birkaç gün boyunca ona karşılık vermeyi planlamıyordum çünkü.

" O zaman sana kolay gelsin. "

Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde her zamanki gülümsemesini gördüm. Onu taklit ederek aynı şekilde  kıvırdım dudaklarımı.

" Sağ ol."

Rare / Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin