Sakin olmaya çalışarak az önce aldığım hançeri kavradım sol elimle. Ani bir hareketle arkamdaki kişiyi iterek kendime biraz alan sağladıktan sonra hançeri boğazına yasladım karşımdakinin.Ama o an beklemediğim bir şey oldu. Bakışlarımı yeşil saplı hançerden çekip Minho ile göz göze geldiğimde hissettiğim hava dalgası ile gözlerimi kapamak zorunda kaldım.
Şu an ise gözlerimin üstündeki el yüzünden neler olduğunu göremiyordum. Minho elini belime atarak beni kendine çektiğinde istemsizce kaşlarım çatıldı.
" Sana her şeyi anlatacağımı söylemiştim."
"Dinliyorum."
Bir adım geri çekilmeye çalışmıştım fakat karşılığında belimdeki tutuşu daha da sıkılaşmıştı.
Kulağımda hissettiğim nefes ile başımı diğer tarafa çevirdim. Hiçbir şey görememek canımı sıkmaya başlamıştı. Bu yüzden gözlerimi kapatan elini tutarak çekmeye çalıştım. Ellerimizi birleştirdiğinde ilk olarak beni dikkatli bir şekilde izleyen Minho ile karşılaştım.
Işığı yadsıyan gözlerim birkaç kez kapanırken en sonunda normale döndüğünde ilk olarak bulunduğumuz yeri inceledim. İncelenmelik bir şey yoktu aslında gri bir alanda - sanki gri bir sis duvarıyla kaplı- yaşlı ağaçların olduğu bir yerdeydik.
"Burası neresi?"
Minho zaten olmayan mesafeyi biraz daha azaltarak sessizce fısıldadı.
"Burası benim yerim, sadece ikimize özel."
Şaşkınlığım yavaş yavaş geçerken şu anki durumumuzu idrak etmem ile sahte bir öksürükle bir kaç adım geri çekildim.
Sessiz geçen saniyelerde Minho'yu şöyle bir süzdüm. Kesinlikle onda bir tuhaflık vardı. Özellikle bakışlarında, yeni bir parıltı eklenmişti gözlerine.
"Evet, seni dinliyorum."
Anlık olarak samimi bir şekilde "Tamam" diyerek gülümseyip eski haline geri döndüğünde, onda bir tuhaflık olduğuna emin oldum.
Bakışmamızı bozmadan sol elini kaldırmış ve sislerin koltuk haline gelmesini sağlamıştı. Şaşkınlık içinde bakakalırken benim içinde bir koltuk yapmış eliyle oturmamı işaret etmişti.
Gördüklerimin etkisiyle biraz korkarak oturdum sisten oluşan koltuğun üzerine. Sanki aniden sis kaybolacak ve düşecekmişim gibi hissediyordum.
"Sen.. sen bunu nasıl yaptın? Tam olarak neler oluyor?"
"Şş sakin ol Jisung, sana her şeyi anlatacağımı söylemiştim."
Onu başımla onaylarken bakışlarına karşılık verdim. Eminim ki şu an ürkmüş görünüyordum.
"Minagia'dan haberim var ve gördüğün gibi ben de o soydan geliyorum."
Bu dediğine şaşırmamıştım açıkçası, özel gücünü açıkça göstermişti.
"Ama küçükken o soydan biriyle hiç karşılaşmadım. Benim için efsane gibiydiler, hepsi annemin anlattığı gece masallarıydı. Ta ki gücüm ortaya çıkana kadar."
Soğuk bir tebessümle bir süre bekledi öylece. Sanırım bir şeyler düşünüyordu, kötü bir şeyler. Aniden kararan hava ile kısaca çevreye baktım. Neredeyse her yeri sis kaplamıştı, insanın içini ürküten sisten bir perde.
" Annem bunu çok olumlu karşılamadı ve bana gücü kullanmamı yasakladı. O hiç olmamış gibi yapacaktık. Ama bilirisin onun tavrı içimdeki merakı açığa çıkarmıştı ve araştırmaya başladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rare / Minsung
Fantasy"Görüntü değişiyor..... Bu sefer kendimi görüyorum.....Her zaman ilk olarak kahramanları gören ben bu sefer kendimi görüyorum...."