Geri dönüş yolu boyunca Hyunjin'in sorularını bildiğim kadarıyla cevaplamıştım. Kafası karışmış olmalı ki akşam yemeği boyunca düşünceli bir şekilde durmuştu.Yemekten sonra eğitmen bizi gruplara ayırmıştı. Işık Ormanındaki yaratıklar geceleri ortaya çıktığı için güneşin batışını beklemiştik.
Benim planım ise diğerleri uyuyunca başlayacaktı.
Felix meraklı meraklı etrafa bakarken orman yavaş yavaş canlanmaya başlamıştı.
Lux perileri yavaş yavaş uykularından uyanırken parıltı saçan kanatları sayesinde orman aydınlanıyordu.
Küçük Luxlar ormanın ortasında duran dev ağacın yani ormanın ruhunun gövdesine konarak enerji toplamaya başladılar.
Zaman geçtikçe kanatlarındaki parıltı çoğalıyor ve çevresine toz saçıyordu. Bu tozlar ise bitkilerin ve yaratıklarım canlılığını, enerjilerini arttıyordu.
Karşımdaki manzarayla nefesim kesilirken derin bir nefes aldım. Kalbim hızlanmış ellerim hafif hafif titriyordu.
Luxları rahatsız etmemek için uzaktan sessizce izliyorduk. Tüm orman Luxlar sayesinde aydınlandığında herkes hayran hayran onları izliyordu.
Kanatlı yaratıklar diğerlerine oranla daha güzel ve naif oluyordu.
Yavaş adımlarla ilerlemeye başladığımızda ağaçların gövdesindeki Luxları daha net görebiliyorduk.
Hayranlıkla onları izlerken bazıları bize doğru dönmüştü. Yan tarafımdaki ağaçta duran Lux ile göz göze geldiğimde vücuduma dolan yabancı hisle titredim.
Kanatlarından çıkan tozlar üzerime doğru gelirken yerimden kıpırdamadan olanları izliyordum.
Saçlarıma gelen tozlar ile içim huzur dolmuştu. Gözlerimi kapayarak öylece bekledim. Felix'in koluma dokunmasıyla ona doğru dönerken diğer öğrencilerin gitmeye başladığını fark ettim.
Kendime gelerek Felix'in yanında yürümeye başladığımda dediklerini dinlemeye çalışıyordum.
"Çok güzeldi. Hayatıma gördüğüm en güzel şey olabilir."
"Sanırım favori yarattığım Lux."
"Bir kez daha onları görmek istiyorum."
Herkes kendi arasında konuşurken hiçbir şey düşünemiyordum. Mest olmuş bir şekilde kamp alanına doğru ilerliyordum.
"Jisung kendine gel."
Seungmin'in beni sarsmasıyla gözlerimi kırparak ona baktım.
"Sanırım fazla etkilendim."
"Etkilenmemek elde değil, çok güzeldi."
Onu onaylayarak koluna girdiğimde etrafa bakına bakına yürüyordum.
Tam o sıra artık alıştığım his yeniden vücudumu sardı.
Kulaklarım hafif çınlarken kelimeleri anlamaya çalışıyorum."Sizi... bekliyorduk.. efendim."
"Umarım.. peri tozlarımız..... sizi daha iyi..... hissettirir."
Bir elimle başımı tutarken diğer elimle sıkıca Seungmin'e tutunuyordum. Hyunjin endişe ile bana bakarken ona doğru hafifçe gülümsedim.
Anlattığım şeylerden sonra daha endişeli hissediyor olmalıydı. Felix esneyerek başını omzuma koyduğunda saçlarını karıştırdım.
Ay gökyüzünü hakimiyetini altına almıştı artık. Diğerlerine el sallayarak Seungmin ile çadıra girdiğimizde çok konuşmadan yattık.
Seungmin'in nefes alış verişi yavaşlarken dışarıdan gelen seslerde kesilmişti. Herkesin uyuması için biraz daha beklemem gerekiyordu.
Gözlerimi kapatarak az önce olanları düşünürken aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım.
Zihnimde yankılanan sesin Luxlara ait olduğunu anlamak zor değildi. Eğer onlar benimle konuşabiliyorsa benim de onlarla konuşma ihtimalim vardı.
Kendi kendime içimden konuşurken herhangi bir cevap alamadığım için bunu sonra denemeye karar verdim. Sanırım bazı şeyler için erkendi.
Herkesin uyuduğuna emin olduktan sonra sessizce çadırdan çıkarak etrafı kontrol ettim. Dışarıda kimse görünmüyordu.
Yavaş adımlarla ormanın derinliklerine doğru ilerlerken Luxların parıltılarını görmeye başladım.
Karanlık yerini ışığa bıraktığında derin bir nefes alarak ormanın ruhunun yanına ilerledim. Dev ağacın gövdesine dokunduğum anda birkaç Lux'un bakışı bana dönmüştü.
Onlara gülümseyerek kocaman gövdenin ortasındaki oyuğa doğru ilerledim. Yaptığım şeyin tehlike seviyesini bilmiyordum. Sadece kötü bir şey olmamasını dileyerek oyuğun içine girerek sırtımı ağacın gövdesine yasladım.
Kalp atışlarım hızlanmıştı. Gözlerimi kapatarak sakinleşmeyi beklerken umduğum şey oldu.
Aynı his, hatta daha kuvvetli bir his tüm vücudumu sardığında derin bir nefes verdim.
Kendimi akışına bırakırken hayatımda ilk defa yaşadığım bir şey oldu.
Zihnim berraklaşmış ve tasvir edemeyeceğim bir manzara ile karşılaşmıştım. Daha doğrusu tam olarak ne olduğunu bilmediğim için sadece bakakalmıştım.
Zihnimde yankılanan seslerin şiddeti artarken, görüntüler netlik kazanıyordu.
Bunların hepsini kaldıramamış olmalıyım ki kendime geldiğimde tam olarak bir şey hatırlayamıyordum.
Sabahın ilk ışıkları ağacın gövdesinden zorla geçerek yüzüme vururken kendime gelmek için biraz bekledim.
Başımdaki ağrı kendini belli ederken kaşlarımı çatarak ne olduğunu düşünüyordum fakat her şey bulanıktı.
Zorla ayağa kalktığımda gövdeye tutunarak oyuğun içinden çıktım.
Güneşin doğmasıyla birlikte Luxlar gizlendiği için hiçbir yaratık yoktu çevrede.Kuşların sesleri kulağıma dolarken kısaca etrafa bakındım. Kendimden geçtiğim için planı tam olarak uygulayamamıştım. Gece kampa geri dönmem gerekiyordu.
Ellerim ile saçlarımı düzelterek hızlı adımlarla kamp alanına doğru ilerledim. Tek dileğim daha kimsenin uyanmamış olmasıydı.
Bugün geri dönmemiz gerekiyordu bu yüzden kahvaltıdan sonra yola çıkacaktık.
Kamp alanına yaklaşırken kimseyi görmemiştim. Diğerlerinin hala uyuduğunu fark ettiğimde rahatlayarak sakince yürümeye başladım.
Kendi çadırıma yaklaşırken dün ne olduğunu düşünüyordum. Huzurlu hissettiğim için aklıma kötü bir şey gelmiyordu.
Tam günün güzel başladığını düşünürken düşüncelerimi bölen sesle derin bir nefes alarak arkama doğru döndüm. Sanırım erken konuşmuştum.
" Biraz geç kalmadın mı?"
Minho oturduğu daldan gülerek bana bakıyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda sevimli bir şekilde el salladı.
"Neden her yerden çıkıyorsun?"
Oturduğu daldan atlayarak ellerini çırptığında omuzlarını silkti.
"Çünkü seni takip ediyorum."
Dediği şeyle şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdığımda yanıma gelmiş hatta kolunu omzuma atmıştı. Ardından sanki bir sır verecekmiş gibi kulağıma doğru eğilerek fısıldadı.
"Merak etme. Bu sadece sana özel."
********
Hikaye nasıl gidiyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rare / Minsung
Fantasy"Görüntü değişiyor..... Bu sefer kendimi görüyorum.....Her zaman ilk olarak kahramanları gören ben bu sefer kendimi görüyorum...."