10

91 18 2
                                    


"Günaydın."

Artık şaşırmıyordum. Sanırım alışmıştım Minho'ya. Hafif bir gülümsemeyle ona baktım. Böyle bir şey beklemiyor olacak ki bana tuhaf bir şekilde bakmıştı.

Sakince yolu izlerken diğerlerinin seslerini duyuyordum. Yavaş yavaş gözlerim kapandığında yeniden kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Felix'in kalın sesini duyduğumda korkarak gözlerimi açtım. Derin bir nefes alarak arabadan çıkan Felix'i takip ettim.

Dışarı çıktığımda gördüğüm ormanla gülümseyerek bir iki adım öne gittim. Gerçekten çok güzel bir yerdi, büyük ağaçlar neredeyse üç katımdı.

Ormanın büyük demir kapısından içeri adım attığımda diğer öğrencilerle birlikte kamp alanına doğru gidiyorduk.

Duyduğum fısıltıyla yanımdakine döndüm fakat o, yanındakiyle konuşuyordu. Çevreye kısa bir bakış attığımda kimsenin benimle ilgilenmediğini gördüm. O zaman az önce ne duymuştum?

Hyunjin'in yanında yürümeye başladığımda kısa bir an bana baktı.
Onunla konuşmam gereken şeyler vardı.

" Sana bir şey söylemem lazım. Önemli."

Her ne kadar kaşlarını çatsada başıyla onaylamıştı beni.  Herkes çadırlarını kurarken ben de Seungmin'in yanına ilerledim. İkimiz çadırımızı kurarken yanlış yaptığım için bana kızıyordu.

"Ama bu böyle olmalı."

Seungmin sabır dilenircesine yukarı baktığında elimdeki şeyi alarak kendi yapmaya başladı.

"Lütfen sadece izle."

Ona sevimli bir şekilde gülümseyerek çantamdan su ve meyve suyu almaya gittim. Geri geldiğimde çadırı kurmayı bitirmiş dinleniyordu. Elindekileri ona uzattığımda teşekkür ederek aldı.

Yanına oturarak başımı omzuna yaslandığımda yeniden aynı hissi hissetmiştim. Biri zihnime fısıldıyordu. Sadece sese odaklanmaya çalıştığımda kelimeler daha da belirgin olmaya başlamıştı.

" O..."

"... Burada"

Duyduklarına kendimi daha da zorlarken başıma hafif bir sızı girmişti. Ellerimi başıma götürürken Seungmin endişe ile bana dönmüştü.
Ben ise son duyduğum son cümleyi düşünüyordum.

"Efendimiz... gelmiş."

Başımdaki ağrı gittikçe artarken kendimi çimlerin üzerine bıraktım. İki elimle başımı sıkarken cenin pozisyonuna girmiş ağrının geçmesini bekliyordum.

Seungmin ise bir şeyler söyleyerek beni sarsıyordu fakat duyduğum tek şey çınlamaydı. Kulaklarımdaki çınlama gittikçe artarken kendimi sıkıyordum. Ellerimle sıkıca kulağımı kapatırken baş ağrısını unutmuştum bile. Lanet çınlama geçmiyordu.

Derin derin nefesler alırken yüzümü elleri arasına alan kişiyle gözlerimi açtım. Felix alnını alnıma yaslayarak gözlerimin içine bakıyordu.

"Sadece gözlerime odaklan."

Yarım yamalak anladığım cümleyle dediklerini yaptım, sadece gözlerine odaklandım.
Yavaş yavaş kendime gelirken ne kadar yorulduğumu fark ettim. Sırt üzeri uzanmamla göz kapaklarımın kapanması bir olmuştu.

Uykuya dalarken bu hissin çok tanıdık olduğunu düşünüyordum. Sonra kulaklarıma bir fısıltı daha uğradı.

" Efendimiz... o.... iyi mi?"

Rare / Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin