Sonunda büyük gün gelmiş, balo için hazırlanıyorduk. Seungmin elindeki kıyafetler ile içeri girdiğinde Hyunjin oflayarak Seungmin'e doğru döndü."Sence siyah takım mı yoksa gri olan mı?"
Seungmin elindeki kıyafetleri en toplu olan yere yani yatağıma bırakırken bir süre Hyunjin'in gösterdiği takımkarı inceledi.
"Gri olan. Şimdi sen seç beyaz mı yoksa lacivert olan mı?"
Seungmin elindeki kıyafetleri üstüne tutarak bize gösterdi.
"Kesinlikle beyaz."
Gülümseyerek bana baktığında göz kırptım. Hyunjin de beni onayladığında bakışlarım Felix'e kaydı.
Birkaç gündür çok sakin duruyordu. Şu anda en çok heyecanlanması gereken kişi oydu fakat o sessizce kıyafet seçiyordu.
Ona anlattığım şeyler yüzünden böyle olduğunu biliyordum. Bu yüzden yanına giderek sıkıca sarıldım ona.
Anında bana karşılık verirken sadece ikimizin duyabileceği şekilde kulağına fısıldadım.
"Bugün sadece eğlenmeye odaklanalım. Daha sonra ne olacağını bilmiyoruz çünkü."
Tam gözlerimin içine bakarken saçlarını karıştırarak gülümsedim. İkimizde birbirimizden bir şeyler saklıyorduk. Ve ikimizde bunun farkındaydık.
"Baloya Chan hyungun da geleceğini biliyorsun değil mi? Fazla sakinsin."
Gülerek kendi yatağımın yanına giderken konuşmaya başlayan Felix'e doğru baktım. Eliyle havalı bir şekilde uzun saçlarını geriye savururken bize doğru döndü.
"Her halim mükemmel olduğu için fazla endişe etmiyorum. Her şey bu bakışlarda saklı."
Bize gözlerini göstererek kıyafetlerine döndüğünde başımı iki yana sallayarak giyinmeye başladım.
Felix dudaklarını büzerek 'hangisi daha iyi olur' sorularına başladığında Hyunjin kahkaha atmıştı.
Siyah, zincir detaylı takımı giydiğimde aynada gri saçlarımı düzelttim. Ben aynanın karşısında oyalanırken diğerleri de giyinerek yanıma gelmişti.
"Bence çillerini kapama, böyle daha güzel. "
Elimle çillerine dokunurken ona baktım. Felix kararsız bir şekilde bir süre bekledikten sonra beni onaylayarak saçlarını ve lacivert takımını düzeltmeye başladı.
Her şey güzel gidiyordu. Balo saati yaklaşırken yavaşça okulun büyük ortak salonuna ilerliyorduk.
Kulağıma dolan keman sesiyle dudaklarım hafiften kıvrılırken girişteki büyük heykellerin yanından geçtik.
Köşedeki boş masalardan birine doğru ilerlerken Felix'in koluma girmesiyle ona döndüm.
Bize el sallayan Chan hyungu gösterirken oraya doğru ilerlemeye başladık.
Giydiği kırmızı detaylı takımı görünce Felix'in tepkisine bakmak için bakışlarımı ona çevirdiğimde gördüğüm manzarayla hafif bir kahkaha attım.
Ben Felix'in haline gülerken göz göze geldiğim kişiyle sakince Minho'ya bakmaya başladım. İkimizde siyah giymiştik.
"Hepiniz çok iyi görünüyorsunuz."
Chan hyunga teşekkür ederken etrafı inceliyordum. Öğrenciler dışındakilerin çoğunu tanımıyordum.
Herkes bügun için baya özenmişti. Eğitmenleri ilk defa bu kadar şık görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rare / Minsung
Fantasy"Görüntü değişiyor..... Bu sefer kendimi görüyorum.....Her zaman ilk olarak kahramanları gören ben bu sefer kendimi görüyorum...."