Aren' in beni köprü ile arasına sıkıştırması yüzünden kaçmaya çalışsam bile kurtuluşum yoktu.
"Aren kolyemiz birleşecek, birisi görecek ne yapıyorsun?"
"Zaten eşleştiğim birisine yakınlaşıyorum bunda ne var ki?" Bıyık altından gülüyordu.
"Areeen! ciddiyim ben" Yavru köpek bakışı yaparak tatlı olursam bir ihtimal benden uzaklaşır diye düşündüm.
"Duru?"
"Efendim?"
"Senin için ölüp bitmiyorum Duru." Bir yandan gülerken bir yandan da hemen sağ tarafıma geçip köprüye yaslandı. "Ama bir gerçek de var, biliyorsun" Yüzünü bana döndü, biraz daha uzansa burunlarımız birbirine çarpabilirdi. "Biz eşlendik, nasıl ve neden bilmiyorum ama eşlendik biz. Ve bu durumdan neden kaçıyoruz?"
"Aren, senin için ölüp bitmiyorum konuşması bir tık üzmüş ve kırmış olabilir ki ne tesadüf ben de senin için ölüp bitmiyorum." Biraz kendimi geri çekerek bedenimi köprüden ayırdım sadece elimle köprüden destek alarak devam ettim. " Eşlendiğimizin de farkındayım ama eşlenildiğinde gidilen bölme hakkında bir fikrim yok. Ve burada yapmak istediğim bir şey var. Evet kurtulmak istiyorum lafı sana biraz saçma gelebilir. Buradan kurtulsam bu kurtulma değil ölüm olur ama bu düzenden ayrılmak, kurtulmak istiyorum."
"Anlayabiliyorum."
"O kadar da anlayabileceğini düşünmüyorum. Yanlış anlama ama sen yeni uyandırılmışsın." Gözlerinin içine baktım, sanki en derinlerine inmişim, o sıcak kahve gözleri beni içine çekiyordu, 'İyi ki uyandırılmışsın'.
Tabii ki diyemedim. "Yeni olduğun için bilmiyorsun. Hayatının sonuna kadar saatli yemek, saatli içmek, hatta saatli eğlenmek. İstediğin yerde uyuyamamak. Burası benim evim ama bir çok yere giriş iznim yok gerçi bırak izni denemek bile yasak. Sen!, sen!, sen! girebilirsin deniliyor geride ki insanlar ne yapar bir düşünceleri yok."
"Deneyen olmadı mı hiç?"
"Oldu olmaz olur mu? Benim işyerimdendi ama bir kere bile konuşmuşluğumuz yoktur. Son zamanlarda biraz sorunlar yaşıyormuş. Dünyanın yok olmadığından, bir simülasyon içinde olduğumuzdan vesaire bahsediyormuş. 'Bir gün kurucuyu bulacağım, buradan çıkacağım' diyerek parmağını okuttu. Girişi yapılmadı tabii ki."
"Sonra ne oldu peki?"
"Aslında bir şey olmadı. Sakinleştirmek için yalnız başına odaya koydular. E tabii bütünlüğü de bozduğu için ceza da diyebiliriz. Parmak izi şuan onlarda olduğu için sistemden bakıldığında, dokunduğu her yer kırmızı olarak görülüyormuş."
"Şuan yaşıyor mu peki?"
"Bilmiyorum, en son bu olayda görmüştüm. Bir de açıklama yapılırken fotoğrafını yansıtmışlardı o kadar."
"Anladım."
"Sadece anlattığım kadarıyla anladın." Üzgün ifade ile kolunu tuttum. "Ben sadece gideceğimiz odayı beraber tutacak, içine istediğimiz eşyaları döşeyecek, istediğimiz fotoğraf makinesini alabilecek kadar özgür olmak istiyorum."
"Duru. Demek istediklerini az çok anladım ve inan bunları ben de isterim. Sadece şunu unutma ben buranın askeriyim. Burada senin dışında bunu düşünen herkes beni öldürebilme ve ayaklanma çıkarabilme potansiyeline sahip. Ama şöyle yapabiliriz..."
Elimden tutup köprüden indirdi.
"Ne yapabiliriz?"
"Sürpriz."
Beni çift sayılı çıkış kapılarına doğru yönlendirdi. 2 numaralı çıkış kapısından çıktık. Geminin diğer ucuna doğru gidiyorduk yani bölüm sınırı kapılarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
685
ActionBen Duru. Duru Aksöz. Kendimi, sevdiklerimi buradan kurtaracağım. Bu uzay gemisinden.