Genç arabanın yolunu kendi istediği gibi değiştiriyordu. Sırf eğlenmek için Sota 'ya araba sürdürüyordu.
Biraz daha ilerledikten sonra uzun bir arazinin içinde toprak yolun sonunda kaleden bir ev göründü.
-Ahh işte benim evim dedi.
Sota ve ben artık bir şeylere şaşırmıyorduk. Tepki veremiyorduk. Kalenin kapısına geldiğimizde kale kapısı yavaştan açıldı. Bizi içeri buyur etti.
İçeri girdiğimizde bakımlı bir bahçe bizi karşıladı. Bahçenin çoğu kısmını beyaz ve kırmızı güller kapsıyordu. Araba biraz daha ilerledikten sonra durdu. Genç sakince kapısını açarak dışarı çıktı. Kale kapısına yönelerek içeri girdi. Sota ve ben birbirimize bakarak kaçmak için fırsat bakışı attık ama boşunaydı. Kolumuzdaki saatler vücudumuza hükmediyordu. Bizi istem dışı kaleye götürdü ve kendimizi küçük bir odada bulduk. Kilitli değildik ama kaçamıyorduk da.
Sota ve benim için iki yatak, dışarıya bakan bir pencere, yatakların arasında bir komodin ve ayak uçlarımızda iki gözlü iki ayrı dolap vardı.
Bizi ayrı odalarda hapsetmemişti. Kendisi kaleyi istediğimiz kadar dolaşabileceğimizi ama kaçamayacağımızı açıklayıp istirahate çekileceği söyleyip gitmişti.
Artık bir tutsaktık. Neyin içindeydik bulamıyorduk.
Sota 'yla önce bir keşfe çıktık. Odanın çıkınca soldan ikinci kapı mutfağa çıkıyordu sayılamayacak kadar oda vardı. Çok fazla merdiven çok fazla kapı vardı. Kalenin içi dışı labirenttendi.
Hava kararmaya başlamıştı. Mutfak kapısından ses gelmiyordu ama güzel yemek kokuları geliyordu.
İkimizde çok açtık düşünmeden mutfak kapısına gittik ve masanın üstünün yemek dolu olduğunu gördük. Yemekler iki kişi için hazırlanmıştı dayanamayıp hepsinden yemeğe başladık. Karnımız doyunca odamıza döndük.
Sota hiç konuşmadan yatağında uzanıyordu. Arada uyuyor mu diye bakış atıyordum ama duvara gözlerini sabitlemişti. Sota;
-Söylemek istediğin bir şey mi var? dedi gözleri tavandaydı hala...
-Korkuyorum diyebildim.
O anda bana döndü. Yatağından doğruldu bana bakarak
- korkma ben yanındayım dedi.
-Hep burada mı kalacağız artık dedi. Ağlamak üzereydim.
Sota iç çekerek,
-Bilmiyorum dedi.
-Saatler de bize yardım etmiyor. dedim kısık sesle
Sota o anda saatine bakarak anlamsız bir bakış attı. Belki ediyordur dedi.
-Nasıl yani dedim biraz heyecanla.
-Nasıl çalıştığını hatırlıyorsun değil mi? dedi. Hani bizim sorularımıza cevap veriyordu.
-Evet ama o sırada Miya Hina bizi yönlendiriyordu belki dedim.
-Denemekten ne çıkar dedi. Saatine Miya Hina kim diye sor bakalım dedi.
Düşünmeden direk saatin ekranına dokundum yeşil ışığı yandı soru sormamı bekliyordu.
- Miya Hina kimdir ? dedim hemen.
Saatin ekranına yazılar dökülmeye başladı. Yazıları hızlı okumalıydık çünkü ekrandan çabucak kayboluyorlardı.
Miya Hina Kayıp Kralın yedinci oğludur. Kral bir gün savaşa gitmiş ve dönmemiştir. Annesi kralından acısına dayanamayıp bir sene sonra vefat etmiştir. Kralın altı oğlu yedinci oğlanı hiç sevmemiş onu kabul etmemişlerdir. Yedinci oğlanı sürekli öldürmeye çalışmışlar her defasında kardeşlerin arasından birisi ölmeye başlamıştır. Altıncı oğlan duruma artık katlanamaz olmuş kardeşlerinin ölümünün hepsinden yedinci oğlanı sorumlu tutmuş ve onun eşyalarına kara büyü yaptırmıştır. Büyücüye gidip Yedinci prensi sevgi açlığa mahkum ettirmiştir. Prens, büyücünün lanetli büyüsü yüzünden ölememektedir ve sevgi gördüğü anda acımasız bir avcıya dönüşmektedir. Sevgi dolu kalpleri yiyerek hayatına devam eder. Ancak günün birinde kendisi severse ve sevdiği tarafından kalbinden yaralanırsa ölümü tadabilir.
Sota ve ben asıl şoku yaşamıştık. Hana ve Yoshi' yi gömmüştük ama kalplerini Miya Hina' nın yediğini bilmiyorduk. Dehşete kapılmıştık. Kurtulmamız ancak ölümle olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEĞİN KOKUSU
Ficção AdolescenteAnime içeriklidir. Üniversite hayatı bekledikleri gibi olmayan gençlerin hikayesi. Etrafında tuhaf olayların yaşanması hiç birinin tercih etmeden değişen yaşam biçimleri. Gençleri bekleyen zorluklar, kurtarılması gereken başka bir genç... Ya sevgi d...