Bölüm 2

18 3 0
                                    

Evet evet bu bir rüyaydı. Birazdan uyanacağım ve ne kasvetli hava olacaktı ne de kolumdaki tuhaf saat. 

Hadi uyan artık uyan kızım neden uyanmıyordum ki...?

Hava hiç durmayacak şekilde yağıyor rüzgar kulaklarımda uğulduyor sanki birisi boğulur gibi çığlık atmaya çalışıyordu. 

Vücudum uyumuyordu bunu kabul etmek zordu ama bu bir rüya değildi. Kolumdaki sıcaklık yavaştan soğumaya başlamıştı. Kolumu soğutan yağmur damlaları değildi saatin kendisiydi. Saat artık derimle bir olmuş varlığıyla yokluğu birdi. Dikkat çekmeyen, göze batmayan, sıradan bir saat gibi görünümü vardı bakır ve gümüş arası bir renkteydi sanki biraz antika ve yeni tasarım karışımı gibiydi.

Kolumun soğumasıyla hava sanki daha da durgunlaşıyordu. On dakika önceki kasvet, karanlık, uğultulardan eser kalmamıştı. Sakin ve huzur verici şekilde yağmaya başlamıştı  yağmur. 

Peki ben ne yapacaktım bu saatle? Nerden gelmişti ve kimindi? En önemlisi geri isterse ben nasıl derimden çıkaracaktım bunu. Çok can sıkıcı bir hal almıştı bu durum.

Tam çukurdan çıkmaya niyetlenmiştim ki baktığım yere iki kere hatta üç kere bakmak durumunda kalmıştım. Çukur yoktu. 

Neden çukur yoktu. Burada kocaman bir çukur vardı içi çamur dolu bir çukur hatta ayakkabım bile çamur olmuştu. Ama şuan yok. Hayal görmediğime emin olmak için direk koluma bakmış bulunmuştum ama saat net bir şekilde derime işlemiş, kolumdaydı.

Gördüklerimden sonra iyice başım dönmeye ve midem bulanmaya başlamıştı. En iyisi sınıfa gitmekti. Bu yaşadıklarımı birine anlatsam bana ne derdi acaba? Deliriyor muyum ki?

Öğretmen gelmeden sonunda sınıfın kapısını bulabilmiştim. 30 kişilik bir sınıftı. Kırmızı katlanır koltuklar, kimisinin üzeri kitap dolu sıralar, perdeleri olmayan pencereler ve  yağmurluklar ve şemsiyeler dolu askılıklar. 

Öğrencilerin bir kısmı sanırım tanışmışlardı hatta bazıları kendilerine sıra arkadaşları bile bulmuştu. İlk hafta çoğu kimse ders olmadığı için gelmemişti bende öyle tabi ki. Ama ikinci hafta çoğu öğrenci gelmişti ve herkes bana sıradan öğrenciler gibi gelmişti. Kimse tuhaf durmuyordu sadece ben tuhaf bir an yaşamış gibiydim.

İlk güne göre biraz yoğun ders işlemiştik. Sürekli bir şeyleri not almakla meşguldüm. Bu bana sabahki yaşadıklarımı ve kolumdaki saatin varlığını unutturuyordu. Altı ders işlemiştik ve benim artık kalem tutmaya bile halim kalmamıştı. Dinlediğim çoğu şeyi unutmuştum hatta tanıştığım bir iki kişinin ismini bile unutmuştum.

Ders kitaplarımı ve notlarımı toplamaya başladığımda sınıfın çoğunluğu gitmişti. Son kalan ben olmuştum. Son notumu da çantama koyduğum sırada sınıfın kapısında bir genç belirdi. Bana bakıyordu. Herhalde bizim sınıftan deyip omuz silktim ve çantamı omuzuma alıp kapıya yöneldim. Hiç hareket etmeden öylece bana bakıyor ve beni bekliyor gibiydi. Acaba tanışmış mıydık ? İsmini  unuttuğumun kişilerden biri miydi?

Tam kapıdan çıkmak istediğimi belirtircesine yönelmiştim ki...

- Adın Asuka Ameya mıdır dedi?

Birden adımı hatırladım kimseye adımı söylememiştim evet bir kaç kişiyle tanışmıştım ama onlar bana direk isimlerini söyleyip başka konulara girmişlerdi. Bana kimse adımı sormamıştı. Peki bu genç adımı nerden biliyordu?

- Şey evet benim. Diyebildim.

-Yarın okul çıkışında ön bahçede beni bul dedi ve koridora doğru yöneldi.

Afallamış bir şekilde arkasından bakakalmıştım. Sadece arkasından seslenebildin.

- Siz kimsiniz? neden sizi bulacakmışım diye de çıkışta bulunmuştum.

Cevap ise daha ürkütücüydü.

-Yaşamak istiyorsan dedi ve kolundakinden dolayı diye de ekledi.

Ben kimseye saatten bahsetmemiştim. Acaba sabah beni görmüş müydü. Ne demek yaşamak istiyorsan. Ben bir tehdit mi almıştım! Ne! yoksa saat bir saat değil de başka bir şey miydi. 

İstemsizce kolumu yukarı kaldırarak saate bakmıştım. Gayet sıradan duruyordu gayet basit , tehlikesiz.

Okuldan çıkmıştım artık eve gitmek için hiç bu kadar acele ettiğimi hatırlamıyordum sanki her an birisi saldıracakmış gibi kendimi savunma halinde buluyordum. Sonunda tramvaydan inmiş evime on dakika yürüme mesafem kalmıştı.

Emin olamıyordum ama sanki takip ediliyordum sanki arkamdan biri beni gözetliyor gibiydi. Deli gibi koşmayı düşünüyordum ama etraf da evine giden bir kaç öğrenci daha gördüğümden kendi kendimi kandırdığımı düşünmeye başlamıştım.

Sonunda evimin kapısına gelmiştim ayak sesleri kesilmişti, ortalık sessiz sakin kalmıştı. Anahtarımı çantamdan bulup hemen eve girmiştim. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. Ellerim terden sırılsıklam olmuşta, soğuk havada terlemiştim.

Tek yapabildiğim şey çantamı sırtımdan atıp üzerime pijamalarımı giyip yatağıma yatmak olmuştu. Direk uyuyacağımı düşünmezdim ama hemen uykuya dalmıştım ve rüyadan rüyaya koşuyordum.

GELECEĞİN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin