Bölüm 16

1 1 0
                                    

Pencereden içeri sabahın ilk ışıkları süzülüyordu. Yatağıma yatmış başıma kadar yorganımı çekmiştim. Keşke yaşanılan her şey rüya ya da oyun olsaydı demekten kendimi alamıyordum. Karşı yatakta Sota'nın nefes alış verişini duyabiliyordum. Sakinleştiren bir ritim gibiydi.  Onun nefesi beni burada tek huzur verendi.

Mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Anlaşılan birileri mutfakta kahvaltı hazırlığındaydı. Yatağımdan yavaşça kalkıp mutfağa gittim. Robota benzer bir kaç minik cisimler kahvaltı hazırlığındaydı. Mutfak enfes yemeklerle kokuyordu. Hayır demek imkansızdı. Birden ensemde bir nefes hissettim. Refleks olarak arkamı döndüğümde Miya Hina ile burun buruna geldik. Ufak bir çığlık atarak geri adım attım. O ise gayet halinden memnun gülümseyerek,

-Acıkmış olmalısın diye mutfaktaki ahşap masanın etrafından geçerek baş köşeden sandalyesini çekti ve oturdu. Eliyle karşı sandalyesini gösterdi

-Oturmalısın ayakta yememelisin dedi.

Tek kelime etmeden oturma durumunda kalmıştım. Korkuyordum, itaat etmezsem belki benim de kalbimi yerdi. Ama gülümsemesi bile tüylerimi ürpertiyordu.

İçeriden Sota'nın sesi duyuldu nefes nefese kalmış

-Ameya Ameya diye sesleniyordu. 

-Buradayım dedim hemen.

Öyle rahatlatıcı bir nefes aldı ki sanki hiç nefes almamış gibiydi.

-Ben, ben, ben seni arıyordum diyebildi.

-Korkma onu yemem dedi. Miya Hina sırıtarak.

Yüzünü tuhaf bir şekil almıştı Sota'nın

-Acıkmışsındır dedi Miya Hina gel sandalyemiz çok dedi. Yüzünden biran bile sırıtması düşmüyordu.

Benim karşımdaki sandalyeye oturdu Sota. Sanki herhangi bir olayda hemen müdahale edebilecekmiş gibi bir hali vardı.

Yemekler minik robotlar tarafından önümüze dağıtıldı. Her yapılan yemek şahane bir koku yayıyordu. Sota ile göz göze geldik. Ne kadar emin olamasak bile birbirimize başımızla onay verip yemekleri yemeğe başladık. Miya Hina sadece kahve içiyordu ya da kahve sandığımız bir şey.

Benim bakışlarımı bardağında yakalayan Miya Hina daha da geniş bir gülümseme yayarak yüzüne Kolombiya'dan toplanmış taze kahve dedi. İsterseniz size de ikram edilsin. Sabahları içmeden kendime gelemem diye de lafını bitirdi.

Sota istemeyiz deyip geri çevirdi. Ama yüzüne dik dik bakmaya da devam etti.

Miya Hina ilk defa rahatsız olmuşa benzer bir tavırla bir şeyler mi söylemek istiyorsun Sota? dedi Sota' ya bakmadan. Sota hemen;

-Evet sana sormak istediklerim var dedi.

-Dinliyorum.

-Neden bize gerçek kimliğini göstermedin kalp yiyen bir canavar olduğu söylemedin!?

Bu bir soru değildi. Sota iyi miydi?

-Hmm. Söylesem evimde rahat edemezdiniz ancak öğrenmişsiniz dedi. Küçük bir gülümseme yaparak bu beni sevindirdi ki hala karşımda oturabiliyorsunuz dedi.

Sota iyice huzursuzlanmıştı.

-Sizi yemek olarak tuttuğumu mu düşünüyorsun. Ah! hayır! Görmüyor musunuz koca kale de yalnızım. Normal insanlar gibi yemek yiyebiliyorum ama sevgi çok başka bir şey daha leziz hayır diyemiyorum diye lafını bitirdi.

-Bu kadar sohbet yeter deyip yanımızdan kalkıp gitti.

Yine kalmıştık Sota ile yan yana. Ne yapacağımızı bilmez halde öylece oturduk. Robotlar mutfağı toplamakla meşgullerdi acayip gürültü yapıyorlardı dayanamayıp kalkıp gittik. Holden sağ yaparak bahçeye çıktık. kırmızı güller ve beyaz güller hiç solmayacak gibi dimdik duruyorlardı. Nasıl bu kadar canlı kalabiliyorlar. Merdivenlerin basamaklarından indik son basamağa ikimizde çöktük öylece havayı bahçeyi seyre durduk.

İkimizde umutsuz vakaydık ne korkunç son. Canavarın arkadaşları.



GELECEĞİN KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin