Justin Bieber'Anyone''That you are the only one I’ll ever love
Yeah, you, if it’s not you, it’s not anyone''Hayat gerçekten çok garipti. Bir saniye sonrasını tahmin edemediğimiz yaşantımızın bize neler göstereceğini asla tahmin edemiyorduk. Yıllar önce terk edildiğim mekanda, aynı kişiyle, aynı zamanda dillerimiz birbirine karışmıştı.
Beni dağıtıp gittikten sonra zincire vurduğum kalbimin kapısını elinde anahtarıyla gelen bir adam tekrar içeri girmişti. İtiraz edemedim.
Zincirlerimi kırdığında içimdeki öfke ve kırgınlık, ona olan aşkımın yanında bir söz sahibi olamadı.
Bana göre böyle olması gerekiyordu, en başından beri olması gereken buydu. O kadar benimsedim ki onu hiçbir şekilde yanlış gelmiyordu. "Hemen affetmişsin." sitemlerini göz ardı ediyordu kalbim.
Affettim mi? Bunun cevabını verecek kişi ben değildim. Olmamalıydım. Ona yaşattıklarımın yanında asıl affedilmeyi bekleyen taraf ben olmalıydım. Bilemiyorum belki de kendimi hiç düşünmüyorum, onsuz geçen zamanlarımda yaşadığım zorlukları bir ben bir de arkadaşlarım biliyordu.
Gözlerinin önünde mum gibi eriyip bittiğim günleri ben sineye çeksem de onlar çekmemişti işte. Yapacak bir şey yoktu. Bu benim elimde değildi, onu hala ilk günkü gibi seviyordum ve isteyerek bana geldiğinde elimin tersiyle itemezdim. İtemedim.
Ben Jeon Jungkook'a karşı her zaman zayıftım. Şimdi onu tekrar kazanabilme şansım varken bunu heba edemezdim. Söylenecek bir söz yoktu. Onu seviyorum ve yanımda kalması için elimden geleni yapmaya da hazırdım.
İşte bu yüzden göğsümü gere gere tuttuğum eliyle çıktık annemin odasından. Saçlarımız darmadağın, tıpkı hayatımız gibi. Dudaklarımız kızarmış, hafif kan toplamıştı. Kırmızı en çok ona yakışıyordu dedim gözlerim dudaklarında sabitlenirken. Kemerini takmaya zahmet etmemişti. Kırışmış tişörtlerimize bakarken gülümsedim. Yerde bulduğum ilk tişörtü kafamdan geçirdiğinde onunki olduğunu fark edememiştim. "Yakışmış." dedim üzerine bol gelen tişörtüme bakarak.
"Yarın zor bir gün evimize gidelim." demiştim en son, sonrası pek konuşmamıştık. Çıkışta Jimin ve Yoongi'yi gördüğümüzde bizden farkları yoktu. Dördümüzde birbirimizi inceledikten sonra sadece gülmüştük.
Çok başka bir gülümsemeydi bu. Biz... mutluyduk? Yaşananlar o kadar doğru geliyordu ki birisi halimizi öğrense "Delirmiş bunlar." derdi. Ardından bir de buna gülerdim.
Deliyiz biz.
Yol boyunca vücudu bana dönmüş bakışları üzerimden hiç çekilmemişti. Dudaklarının kenarından şarkı mırıltıları dökülürken yıldızlardan parça topladığım göz bebeklerine bakışlarımı çevirdim. Bazen bir hayal gibiydi yanımda oluşu, gerçek olamayacak kadar güzelliği ve saflığı ile tamamen kendini bana adaması bir hayalden öte değildi benim için.
Trafik ışıklarında durduğumda sadece birbirimizi izledik. Konuşmamıza gerek yoktu. Kafamı yana yatırmış tebessümle yüzünü izlerken elim istemsizce uzandı yanağına. Hayalime dokundum.
Korna sesleri kulağımıza gelirken ben baş parmağımla yanağına ovaller çizmekle meşguldum. "Dövecekler bizi." dedi kıkırdarken. Omuz silktim. Yanına yaklaşan araç camını indirdiğinde aynı şekilde camı indirdim. Elinde sopasıyla küfür savuracakken kaşlarım havada yüzüne baktım. "S-sen kusura bakmayın." diyerek camını indirdi ardından hızla uzaklaştı. Yüzümden silinmeyen gülümsememle Jungkook'a döndüğümde ağzı o şeklini almış kaşları havada omzumu çekiştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Motorcycle club |Taekook
FanficDaegu'yu yaptığı silah ticareti ile hakimiyeti altına alan çete lideri Kim Taehyung, çetesi ve sevgilisi Jeon Jungkook arasında kalmıştı, seçim ise ona ait değildi. "Sevişip dünyayı verdik ateşe." [Argo, cinsellik ve şiddet içeriklidir] ৳10.05.21৳ ৳...