episode 24

1.2K 109 149
                                    


Söz verdiğim gibi erken gelemedim üzgünüm bu sıralar hiçbir şey yolunda gitmediği gibi kendimi berbat hissediyordum. Uzun zamandır yazmayı bırakmıştım açıkçası sanki gittikçe mahvediyormuşum gibi hissediyorum ama içim yarım bırakmaya da el vermiyor. Kurguyu en güzel şekilde bitireceğim merak etmeyin 🦋 final yakındır kurabiyelerimm, güzel okumalar❤️

Üç bes yorum isterim agliom cok üzgünüm napim az moral olsun








"You can be the boss, daddy
You can be the boss."


"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Başımı, yasladığım koltuktan ağır çekimle havalandırarak uyarılarıma rağmen susmayan arkadaşlarıma kısık gözlerimi diktim. Yorgundum. Öyle yorgundum ki gözlerimi kapatıp açmak bile bir yük gibiydi. Parmağım kıpırdamıyor, hiçbir şey istemiyordum.

Sadece dinlenmek istiyordum, uzun bir süre belki beş yıl yeterli olurdu.

Yaşamanın herhangi bir değeri olduğunu düşünmemeye başladığım her saniye düşüncemden haberdar oluyormuş gibi Jungkook'un yüzü belirirdi. Evet derdim, değecek biri var.

Tanırdı beni, herkesten çok daha iyi bilirdi huyumu suyumu. Tek bakışıyla çözerdi ne halde olduğumu. Bunca şeye rağmen, yaşadıklarına rağmen hala daha kafamda bir ses neden diyordu. Bu kadar mı bağımlı sana? Bu kadar mı bağımlısın ona? Yetmediği mi çektirdiğin acı? Niye hala elinden tutmaya devam ediyor?..

Omzuna dokunsalar yıkılacak, öyle kıyısında yaşıyor her şeyi. Ne diye hayatını berbat ediyorsun Taehyung? Hakkın var mı gülüşünü soldurmaya, uykularını çalmaya, iştahını kesmeye, gözlerini doldurmaya. Yaptığım ve yapacağım şeyler dolaylı olarak gözümü kırpmadan canımı vereceğim kişiye dokunuyordu, biricik Jungkook'uma. Gözümden sakınmak istediğim adama.

Rüyalarımda çıkıveriyor karşıma. Öne çıkık dişleriyle kocaman gülümseyerek tutuyor ellerimden, hep hayalini kurduğu müstakil eve doğru koşuyoruz. Çiçeklerin arasında rüzgara karşı savruluyoruz. Kendi elleriyle diktiği çiçekleri anlatıyor bana, karşılık bağdaş kurmuşuz yanımızda bize eşlik eden küçük bir köpek. "Sen bu işleri bırakacaksın ve ben artık hiç üzülmeyeceğim." Tıpkı beş yıl önce kurduğu sözleri sıralayarak gülüyor. "Artık üzülmüyorum." İstediği evin bahçesinde, herkesten ve her şeyden uzakta o hiç üzülmüyor.

Sonra uyanıyorum, öyle üzülüyorum ki... Onu sadece rüyalarda mutlu ediyordum belki de, kendimi uzun bir süre affedeceğimi sanmıyorum.

Önümden geçerek oraya buraya koşturanları gözlerimle takip ediyordum. Sesim çıkmıyordu, elim yanağıma yaslı öylece olan biteni izliyordum. Namjoon beyle konuşmanın sonunda olaysız dağılarak mekana geri dönmüştük. Bir karşılaşmaya hazır olmamız gerektiğini söylediğinde ne demek istediğini çok net anlamıştık. İki çete karşı karşıya gelecekti, bir nevi güç gösterisi. Büyük balık küçük balığı yer meselesi.

Motorcycle club |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin