Bugün ki derslerim sonunda bitmişti. Buse Burak'ın yanına gitmek için yanımdan ayrıldı. Tek başıma ne yapsam acaba? Bir taksiye bindim. Kısa bir süre düşündükten sonra alışveriş merkezine gitmekte karar kıldım. Eskisi gibi mağazaları dolaşmak iyi gelebilir. Biraz sonra geldik. Parayı ödeyip indim. Alışveriş merkezine girdikten sonra hemen ilk mağazadan başladım.
Saatler sonra elimde poşetlerle son mağazadan çıktım. Yürürken birine çarpmamla elimdeki poşetlerle kendimi yerde buldum. Hemen poşetleri toplamaya başladım. Uzanan eli tuttum ve ayağa kalkmamla Ayazla karşılaştım.
"Daha dikkatli olmalısın. Mesela yürürken önüne bak." dedi.
"Ben mi çarptım sanki. Şuna bak ya hemen bana suç atıyor."
"Biliyor musun? Küçük çocuklar gibisin."
"Ne küçük çocuk mu öküz hem bana çarpıyo hem beni suçluyor hemde küçük çocuk diyor. Nerden çıktın sen gene karşıma ya."
"Kader ufaklık."
"Hem ne işin var senin burda ben Ceo'ların alışveriş merkezlerine geldiklerini hiç görmedim. Genelde alışveriş merkezlerini ayaklarına getirirler."
"Hmm haklısın ama ben arkadaşıma hediye almak için gelmiştim."
"Senin arkadaşların yok sanıyordum."
bana yaklaşıp kulağıma fısıldayarak "Evet bunlar yalancı arkadaşlar." dedi. Ne demek istediğini anlamadan suratına bakıyordum. Elimdekileri aldı ve kolumdan tutarak peşinden sürüklemeye başladı.
"Napıyosun ya sen ?"
"Hediye konusunda bana yardım edecekesin."
"Hani bu cümlede kibarlık odun musun sen? Hem ben istemiyorum belki."
"Birincisi kibarlık göstermem genelde ikincisi istiyorsun." sinirden ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir mağazaya girdik. Görevli hemen "Hoşgeldiniz Uğur Bey" diyerek selam verdi.
Ayaz birşey demeden adama "kapatın" dedi. Neyi kapatın dedi ben anlamadım ama görevli anladı ve başıyla onaylayıp yanımızdan ayrıldı.
"Neyi kapatın dedin?"
"Mağazayı?"
"Neeee?" bu adam ne kadar zengin ya altı üstü bir hediye için mağaza kapattırıyor.
"Bir şey sorucam sen ne kadar zenginsin acaba?" hafif alaycı bir tebessüm oluştu yüzünde ardından bana yaklaşıp "Tahmin edemeyeceğin kadar çok." dedi. Ben ağzım ayrık bir şekilde bakarken koltuğa elindeki poşetleri koydu. Eline her askılıktan ikişer üçer kıyafet aldı yarı bakar yarı bakmaz biçimde. Yanıma geldi. Hepsini elime verdi ve "Dene." dedi.
"Nee niye ben deniyorum?"
"Hediye konusunda yardımcı olmak için."
"Neden ben ama senin bu işleri yapacak adamların yok mu?"
"Var ama benim canım öyle istedi hadi. " şaşkın bir şekilde kabine girdim. Nasıl oluyorda hep dediklerini yapıyorum anlamıyorum. Hayır ben bu kadar inatçıyken niye karşı çıkmıyorum ki. Düşüncelerden kurtulup üstümü çıkardım. Elime ilk geçen gece mavisi düz , bel kısmında siyah kalın şerit olan bir elbiseyi giydim. Dışarı çıktım. Baktı ve "olmadı bu başka birini giy." dedi. İçeri girip bu sefer fuşya pembe, dar, kısa , straplez, kendinden desenli bir elbiseyi giydim. Çıktım. Baktı ve yine "olmadı." dedi. Bu sefer krem rengi,sıfır kollu bele kadar dar sonra hafif açılan bir elbiseyi giydim. Üstü dantel ve belinde ince kahverengi bir kemer vardı. Açıkcası bu benim çok hoşuma gitmişti. Saçlarımı topladım ve dışarı çıktım. Baktı baktı ve baktı. Bir şey demedi. Beğemdi galiba diye düşünürken "değiştir." dedi.
"Olmadı mı bence gayet güzel."
"Olmadı. Değiştir." dedi. Sinirle gidip değiştirdim. Toz pembe bir elbise giydim bu sefer. İpli, üstünde çiçekler vardı. Çıktım dışarı baktı ve "Tamam bunu alıyoruz." dedi. Birşey demeden kabine girdim. Üstümdekini çıkardım. Kendi kıyafetlerimi giydim. Halbuki krem olan daha güzeldi. Zevksiz şey.
Kabinden çıktım. Elbiseyi görevliye uzattım. Ayaz'ın yanına gittim.
"Hadi gidiyoruz." dedi.
"Daha ödemedin. "
"Mağaza benim desem açıklayıcı olmuştur umarım." mağaza onun muydu? Tabi ya ondan kapattırdı. Vayy be ne kadar zengin.
"Oldu."
"Tamam o zaman şimdi yemek yemeye gidiyoruz. Bu arada akşam sende benimle geliyosun. Saat 8 de alırım." ağzım açık kalmıştı. Ne diyor bu? Her dediğini yaptırabileceğini sanıyorsa yanılıyor.
"Kendi kendine karar veremezsin seninle hiçbir yere gelmiyorum. Ne zamandan beri dediklerini yaptırır oldun?"
"Hmm bir düşünim. Dünden beri." tabi ya dünde zorla evime kadar götürmüştü.
"Sende şu dizilerdeki gibi ukala zengin çocuğusun."
"Evet bir tek sana ukala. Çok konuşuyorsun ufaklık. Yemek yiyelim artık." bir şey demedim her zamanki gibi peşinden sürükledi beni.Poşetler yoktu ahh unuttuk.
"Ayaz poşetler nerde?"
"Arabamda."
"Ne zaman götürdün?"
"Görevliler bıraktı. Şimdi sus ve ne yiyceksen seç."
Etrafıma bakındım. Hamburger yemeye gelmiştik. Hemen bir tane menü seçtim.
"Vayy ukala zengin çocuğumuz hamburgeri biliyormuş. Sen böyle şeyler yermiydin ya."
"Senin gibi küçük çocuklar sever diye düşündüm." bana laf atıyor resmen. Gittikçe sinirleniyorum. Sustum birşey demedim. Siparişi verdikten sonra hazırlanan yemekleri aldık. Bir masaya oturduk. Konuşmamayı tercih ettim. Fazlasıyla aç olduğumu hissettim. Hemen önümdekileri yemeğe koyuldum. Uzun zamandır hamburger yemiyordum. Bu mükemmel. Kafamı kaldırmamla Ayaz'ın bana baktığını gördüm. "Ne oldu" dercesine kafamı salladım. Birden gülmeye başladı.
"Gerçekten çok aç olmalısın."
"Hey sen beni mi izliyosun yemek mi yiyorsun?" bir şey demedi. Eline peçeteyi aldı ve yüzümü sildi. Birden irkildim. Gözlerine baktım. Masmavi gözlerine hiç bu kadar dikkat etmemiştim. Mavinin en tatlı tonuydu.
"Bir şey mi oldu?"
"Hıı? Yok bir şey."
"Tamam fazla yakışıklıyım ama bu kadar dikkatli bakarsan insanlar yanlış anlayacak." diyerek etrafı gösterdi. Daha önce farketmemiştim ama herkesin ilgi odağıydı Ayaz. Bütün kızlar aralarında konuşup Ayaz'ı gösteriyordu. Ah hadi ama o kadar da yakışıklı değil. Tamam biraz. Hayır baya yakışıklı. Hemen önüme dönüp yemeğimi hızlıca yemeye başladım. Bitince kafamı kaldırıp
"Hadi bitti gidelim."
"Farkında değilsin ama ben hala yiyorum senin gibi aç olmadığım için." hemen bir bahane bulup burdan çıkmak istiyorum. Etrafımdaki insanların tuhaf bakışları beni gerçekten rahatsız ediyor. Sanki bu kadar yakışıklı adamın yanındaki kıza bak der gibi.Tamam buldum işte.
"Hani akşam beni de doğum gününe götürüyordun. Saat geç oldu hem ben daha hazırlanmadım bile." oflayarak masadan kalktı.
"Bana bir yemek borcun var." dedi. Bir şey demedim. Alışveriş merkezinden otoparka indik. Hemen arabaya bindik. İkimizde konuşmuyorduk.Emniyet kemerime doğru uzandı.Ben durumu farkederek ondan önce davranıp taktım. Yol boyunca camdan dışarıyı izledim. Eve gelince indim. O da inip arabanın arkasındaki poşetleri verdi.
"İki saate hazır ol." başımı salladım. Eve girdim. Poşetleri yatağıma bıraktım. Gerçekten yorulmuştum. Teker teker aldığım kıyafetleri çıkarmaya başladım. Bir poşette kutu vardı. Bunu ben almamıştım acaba hediyeyi de yanlışlıkla bana mı vermişti. Hemen açtım. Kutuyu bu benim denediğim çok hoşuma giden elbiseydi. Nasıl olabilir. Elbisenin kenarında bir not vardı.
"Akşama bunu giy."
Ayaz neden bunu yaptı ki şimdi. Düşüncelerimden kurtulup banyoya girdim. Ardından saçlarımı kurutup şekil verdim. Kıyafete uygun ayakkabı,çanta ve aksesuar seçtim. Hemen giyinip makyajımı yaptım. Bütün hazırlıklarımdan sonra saate baktım nerdeyse iki saat dolmuştu. Çantamı telefonumu anahtarımı aldım. O an da kapı çaldı. Hemen kapıyı açtım.
Ah takım elbiseyle bu kadar yakışıklı olduğu ilk defa dikkatimi çekmişti. Karşımda durup masmavi gözleriyle bana bakıyordu. Sadece bakıyor hiç bir şey demiyordu. Ardından
"Hadi gidelim." dedi. Odun bari bir merhaba falan deseydi.
Bişey demedim. Aşağı inip arabaya bindik. On beş dk da vardık. Bu kadar kısa süreceğini tahmin etmiyordum. Arabadan indik. Evin dışı bile kalabalıktı içeriyi düşünemiyorum. Arabalar insanlar kimdi bu arkadaş gerçekten merak ediyorum. Doğum günü için bu kadar büyük bir parti hazırladığına göre tanınmış biri olmalı ve Ayaz'ın da ona yakın olmasının sebebi çıkarları içindir.
Eve girdik. Ordan bizi arka bahçeye yönlendirdiler. Cidden havuz başında bir parti beklemiyordum. Tamam bu eve partiye bakılırsa baya zengin biri. Bizimde durumumuz çok iyi ama bu kadar milyoner değiliz. Ayaz'ı takip ettim. Bir kızın yanına geldik. Sanırım doğum günü olan kişi. Kız bizi farkeder farketmez Ayaz'ın üstü atladı resmen. Sarıldı, öptü.
"Uğur iyi ki geldin bende seni bekliyordum. Bak nasıl olmuşum." diyerek kendi etrafında döndü. Uğur'a sürekli Ayaz dediğim için artık adı tuhaf gelmeye başladı.
"Çok tatlı olmuşsun canım." kız bana döndü. Tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"Uğur bu kim?"
"Hani davetiye de herkes bir partnerle gelsin diyordu ya bu da benim partnerim." dedi.
"Ama senin partnerin ben olucaktım." diyerek dudaklarını büzdü. Bu kız gerçekten çok sinir bozucuydu.
"Sen kendine yaşıtın birini bul Ececim." dedi. Ben kıkırdadım. İkiside bana bakmaya başladı. Ne yapacağımı bilmeden
"Bu arada ben Özge" diyerek elimi uzattım. Adının Ece olduğunu öğrendiğim kız istemsizce elimi sıktı.
Bir anda slow müzik çalmaya başladı. Ece Ayaz'ın kolundan çekiştirerek dans etmeye götürdü. Ayaz bana omzunun üstünden ifadesizce baktı. Madem zorla partiye getiriyor beni neden tek bırakıyor? Sinir olmuştum. "Offf" dedim kendi kendime. Yanıma bir çocuk gelip bana güldü.
"Merhaba sanırım sıkıcı bir parti?" yanımdaki çocuğa kısa bir bakış attım ve
"Fazlasıyla." dedim.
"O zaman benimle dans eder misiniz güzel bayan?" dediğine gülmeye başladım. O da güldü. Bir dansın zararı olmazdı. Elimi uzattım. Ve sahneye yaklaşıp dans etmeye başladık.
"Niye tektin partnerin kimdi?"
"Partnerim şuan başka biriyle dans etmekle meşgul hani şu doğum günü olan yapmacık kızla. Ay- yani Uğur partnerim." gülmeye başladı. Şaşkın bir ifadeyle bakmaya başladım.
"Yapmacık kız yani Ece'yi diyosun?"
"Evet. Niye güldün?"
"O yapmacık kız benim kardeşimde." işte şimdi çok fena rezil olmuştum. Başımı yere eğdim. Beni partiden atsa haklı adam.
"Hey utanmana gerek yok. Fazlasıyla yapmacıktır. Bu konuda sana katılıyorum. Uğur'a aşık. Ondan dolayı Uğur'u zorla yanından almış olabilir. Bu arada Uğur'un sevgilisi olmadığına göre kimsin bakalım?" tabikide sevgilisi değilim ama hemen nerden anladı ki?
"Nerden anladın?"
"Uğur'u cidden tanıdığına emin misin ? Onun sevgilisi olmaz. Takıldığı kızlar olur. Böyle bir yere de öyle kızlarla gelmez." ne tuhaf bir insan Ayaz. Bazen Berk'in arkadaşı olduğuna inanamıyorum. Berk mutlu sevgi dolu bir insanken tam zıttı nasıl olabilir? Ben düşünürken kolumdan çekilmemle irkildim.
"Noluyo ya ?" dedim. Ayaz bana suratsızca bakarken "eş değişikliği?" dedi. Bir eliyle elimi tuttu ve diğer elini belime koyup kendine çekti. Ben anın şaşkınlığıyla donup kaldım.
"O çocuktan uzak dur. Tekin biri değil." dedi.
"Sen çok mu tekinsin?" bana sinirle bakmaya başladı.
"Ben bir defa uyarırım. Ayağını denk al?" bende sinirlenmeye başlayarak onu ittirdim. Herkes bize bakıyordu.
"Sen kim olduğunu sanıyorsun ve bana emir veriyorsun?" Ayaz daha sinirlenerek sert bir şekilde kolumdan tutup sessiz bir yere çekti beni.
"Naptığını sanıyorsun sen?" dedi.
"Bana emir veremezsin kimle konuşup konuşmayacağıma,kimin iyi kimin kötü olduğuna kendim karar verebilirim." diyerek ittirdim. Ondan kurtulur kurtulmaz çantamı alıp bir taksiye bindim.
"Nereye gidiyoruz?" dedi şöfor bende mezarlığı tarif ettim. Bu saatte her ne kadar korksamda Berkle konuşmaya ihtiyacım vardı.Oraya gitmeliydim. Telefonuma baktım? Saat 21:00 du. Tekrar telefonu çantama attım. Başımı cama yaslayıp düşünmeye başladım. Ayaz'a fazla tepki göstermiş olabilirim ama bu ana kadar yaptıkları fazla gelmişti. Annem babam bana karışmazken onun bu kadar karışmasını anlamıyordum. Bu saatte korktuğum halde mezarlığa gidiyom çarpılmazsam iyidir. Neyseki gelmiştik. Hemen parayı ödeyip indim. Berk'in mezarının oraya gittim.
"Biliyorum ben bu saatte gelmezdim. Ama ben değişiyorum. Zaman beni değiştiriyor Berk. Seni unutucağımdan çok korkuyorum. Her gün yanına gelen ben kaç gündür gelmiyorum. Özür dilerim. Yokluğunu her defasında hissediyorum bugün olduğu gibi. Anlamadığım bir şey var Ayaz kim oluyorda bana karışabiliyor? Biliyorum senim en yakın arkadaşın belki kendince senin yokluğunda beni korumaya çalışıyor. Saçmaladım sanırım. Onun gibi birinden böyle bir şey beklemek saçma olurdu." bir yandan konuşup bir yandan ağlıyorum sanırım delirmiş olmalıyım.
Bayadır burda sessizce oturuyorum. Birden ayak sesleri duydum. Korkmaya başladım. Bu saatte buraya kim gelirdi?
"Özgeeee" diye bir ses duydum. Bu sesi bir yerden tanıyo olmalıyım. Yavaşça ayağa kalktım. Sesin olduğu tarafa baktım. Bana doğru geliyordu. Ben nedense hala korkuyordum. Hangi akla hizmet bu saatte buraya geldimki. Bir kaç dakika sonra bu kişinin Burak olduğunu anlayıp kendime geldim.
"Özge senin bu saatte burda ne işin var ?"
"Asıl sen benim burda olduğumu nerden anladın?"
"Uğur aradı biraz tedirgindi partiden apar topar çıkmışsın bana sordu nereye gidebilir diye bende sizdeydim bir bakim dedim." Ayaz mı tedirgin? Hiç sanmıyorum. Peşimden gelebilirdi. Beni durdurup özür dileyebilirdi. Aman ben ne saçmalıyorum ya.
"Biraz canım sıkıldıda bugünlerde hiç gelemedim Berk'in yanına bir gelim dedim." tek kaşını kaldırıp ciddi misin der gibi baktı.
"Cidden bu saatte mi geldin? Ya bir şey olsaydı. Hiç kendini düşünmüyorsun.Neyse hadi gidelim."
Arabaya doğru yürüdük.
"Bu arada Buse'nin haberi yok üzülüp merak etmesin diye söylemedim. Kola almak için çıktım. Yolda seninle karşılaştık diycez çaktırma sakın."
"Tamam. Teşekkür ederim."
Arabaya binip eve doğru gittik.