Dorukla yine yüksek dozda gerginlik içeren sessizliğimizi korumaya devam ettik. O da ben de diyeceğimizi bilemiyorduk. Yani tamam kabul ediyorum, Doruk oldukça yakışıklı, aynı zamanda oldukça kibardı. Ondan birazcık etkilenmiş olabilirim ama…
Ama sı düşünceler yine beni sarıp sarmalamıştı. Doruk a gizlice baktığımda telefonuyla uğraşıyordu. Telefonu sol eliyle kavramış, diğer eliyle de bir şeyler yazıyordu. Sanırım biriyle mesajlaşıyordu.
Artık gizlice bakmayı bırakıp bakışlarımı yüzüne çevirdim. Sonuçta bu olay öyle geçiştirilebilecek bir şey değil.
Ona bakmamı fark etmiş olacak ki, o da birkaç saniye sonra bana baktı. Göz göze geldiğimizde dudakları ince bir çizgi haline geldi. Elinde hala telefonu vardı ama mesajlaşmayı bırakmıştı.
İkimiz de öylece birbirimize bakmaya devam ettik. Ona her baktığımda kalbim anormal bir şekilde ritmini artırıyordu. Neden her seferinde böyle oluyor?
Biz bakışlarımızı kaçırmadan birbirimize bakmaya devam ederken odanın gergin havasını kapının açılma sesi bozdu.
Bakışlarımı Doruk’tan çekip kapıya çevirdiğimde, bu sabah bana kan takviyesi veren sevimli, zayıf hemşire hızlıca odama girdi. Masamın üstündeki dosyaya bir şeyler yazdı ve gülümseyerek yanıma gelip;
‘’Sargıyı değiştirmemiz lazım canım.’’
Ben de yarım ağız gülümseyerek ‘’Tabii’’diye mırıldandım.
Hemşire sargımı yavaşça çözerken göz ucuyla Doruk’a baktım. Yarayı görmek için hafifçe bana doğru eğilmiş ve kahverengi gözlerini sargıya sabitlenmişti.
Hemşire sargıyı çıkar çıkarmaz şaşkınlığını gizlemeden, ‘’Çabuk iyileşiyor, sanırım bundan sonra kan takviyesine ihtiyacın olmayacak’’ dedi. Koluma baktığımda ben de çok şaşırdım. Kesik izi fazla derin görünmüyordu.
‘’Peki bugün taburcu olmam mümkün mü?’ diye sordum.
Hemşire de dikkatlice yarama ilaç gibi bir sıvı dökerek ‘’Belli olmaz, doktorun kan oranınıza bakması lazım, eğer bir sorun çıkmazsa bu akşam taburcu olabilirsiniz.’’ Dedi.
Hemşire yeni sargımı sardıktan sonra Doruk ve beni kibarca selamlayıp odamdan çıktı.
Doruk’a baktığımda keyfi yerine gelmiş gibi görünüyordu. Tekrar göz göze geldik, ama bu sefer bakışlarımı kaçırdım. Bu sessiz bakışları hiç ama hiç sevmiyordum.
Doruk boğazını temizleyerek ‘’Kesik iyi görünüyor.’’ Dedi. Başımı onaylarcasına sallayarak;
‘’Bana bir şey olmaz.’’
‘’Olmasın zaten.’’
Utanmıştım. Bu ani cevaplar beni çok garip ruh hallerine sokuyordu. Konuyu değiştirmek istercesine;
‘’Bizim bu sahil işi ne oldu?’’ diye sordum.
Doruk bu cevabım karşısında gülümseyerek;
‘’Senin iyi olduğun bir gün gideriz. Az önce arkadaşlarla mesajlaştım, onlar için de bir sorun yok. ‘’
‘’Harika o zaman’’dedim. Gerçekten sahile gitmeyi ve yeni insanlarla tanışmayı çok istiyordum.
Yine bir sessizlik sarmıştı odayı. İkimizde söyleyecek bir şeyler arıyorduk ama elle tutulur bir şey yoktu elimizde.
En sonunda Doruk yanındaki kumandayı alarak ‘’Televizyonu açmamı ister misin?’’ diye sordu. Başımla onayladıktan sonra uzun parmaklarını kumanda tuşlarının üstünde gezdirdi. Bir müzik kanalı açtıktan sonra kumandayı yan tarafına koydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/32197173-288-k108647.jpg)