Hırka -9-

3K 101 12
                                    

Okulun terasında öylece oturuyordum bir sandalyede. Burada şuan kimse yoktu çünkü derse girmemiştim, oldukça kötü hissediyordum. Ve nedenini bulamamıştım, içimdeki karamsarlık ve üzüntü bulutu yayılıyor gibiydi durmasına rağmen.

Adım sesleri duydum yanımda. "Neden derste değilsin?" Bir şey demediğimde, yavaşça yanımdaki sandalyeye oturdu. O gün kafede onu gördüğümde kaçmıştım ama şimdi kılımı kıpırtatasım yoktu.

"Su orada mısın?" Ona çevirdim bakışlarımı. Gözleri farklı bakıyordu. "İyi durmuyorsun. Bir şey mi oldu?"

"İyiyim ben."

"Bugün benimle hiç uğraşmadın, son birkaç gündür olduğu gibi." Omzumu silktim yine. Yavaşça bacağıma vurdu. "Etek de giymemişsin, kesin bir şey oldu." Pantalonuma baktım.

Ben baya ölmüşüm cidden ya.

"Sanane?" diye tersledim onu. "Git başımdan." Sadece bir anda her şey anlamsız gelmeye başlamıştı. Ara sıra ufak çaplı depresyonlara girerdim, onlardan biri olmalıydı.

"Moralin mi bozuk?" Başımı salladım. "Okul çıkışında alışveriş merkezine gidelim mi?" Gözlerim öyle bir parlamış olmalı ki güldü.

"Sen ve ben mi?" diye sordum ona dönüp. Ardından dudaklarımı bir sırıtma kapladı. "Çünkü biz ikimiz baş başa kalınca, pek güzel şeyler yapmadığımızı gördük." Dudaklarını büzdü.

"Haksızlık ediyorsun." dedi dilini şaklatırken. "Bence oldukça güzeldi." Hiç diğer konuya değinmedi. Gökyüzünü izlemeye başladığında da, değinmeyeceğini anladım.

"Sormayacak mısın?" Bakışları bana döndü ve kaşlarını kaldırdı.

"Neyi?" Derin bir nefes aldım.

"Emine ve Beyda bizi gördü. Sormayacak mısın?" Bir süre gözlerime baktı. Düşünüyordu ya da cevap vermek istemiyordu.

"Beni şikayet edip etmeyeceklerini mi?" Başımı salladığımda önüne döndü tekrar. "Sormayacağım." Rahatlığına güldüm.

"Eminim ki bu rahatlığının bir nedeni vardır." Hafif yüzünü bana döndürdü.

"Beni iyi tanıyorsun." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım. "Seneye bu okulda değilim. Babam yaşlandı, artık direkt olarak şirketin başına geçmemi istiyor." Güldüm.

"Hastaneler, okullar, alış veriş merkezleri, eylence mekanları, gizli kapaklı işler..." Saydıklarıma güldü. "Hepsinin başı olacağım diyorsun."

"Öyle sayılır. Zaten başındaydım da resmileştireceğiz." Bana göz kırptı. "Seninle mezun oluyorum." Güldüm.

"Mezun olunca da evlen artık, baksana otuzuna gelmişsin." Kaşlarını kaldırarak bana baktı. Ellerimi hafif kaldırdım. "Benden söylemesi, evde falan kalırsın."

"Belki önümüzdeki sene evlenirim." Demek birisi vardı. Güldüm.

"O iki kadından birisi mi yoksa?" Yüzündeki gülümseme silinirken o kadar ciddi baktı ki bana güldüm. "Tamam sustum. Tanıyor muyuz bari yengeyi?"

"Tanıyorsun." Kaşlarım kalktığında boğazını temizledi. "Yani tanıyorsundur. Baban bizimle aynı işleri yapıyor, illaki görmüşsündür bir akşam yemeğinde." Ardından bana baktı. "Sadece, daha sevgili değiliz. Olunca da evlenirim muhtemelen." Başımı salladım ve derin bir nefes aldım.

"Balo eşim de sen olursun artık." dedim alayla. Gülerek önüne döndü.

"Peki hiç konuşmayacak mıyız?" Ona baktım. "Neden öpüştüğümüzü." Eliyle ikimizi işaret etti. "Ben senin müdürünüm, sen ise öğrencim."

"Hayır konuşmayacağız." dediğimde başını salladı. "Madem birini seviyorsun, neden başka kızlar var hayatında?" Galiba o kızlardan birisi de ben olmuştum istemeden.

Omzunu silkti. "Bilmem." Sorgulamadım. "Bu arada ben otuz yaşında değilim." Ona baktım. "Yirmi dokuz. Beni yaşlı göstermeye çalışmayı bırak." Gülerek yere baktım.

"Bilmiyordum." Aynen dercesine başını salladı.

"Kesin." Tekrar güldüğümde yüzünde bir gülümseme yayıldı. Şokla ona döndüm.

"Bana ikinci kez gülümsedin!" Ayağa kalktım hızla. "İşte ben bunu kutlamak için alış verişe çıkarım." Başını salladı. Ardından ayağa kalktı.

"Okul çıkışı gidelim mi?" Gözlerimi kıstım.

"Randevu defterime bakmam lazım tatlım, daha benimle alış verişe çıkmak isteyen psikoloğum var." Kaşları çatıldı.

"Yekta mı?" Ona baktım şaşkınlıkla.

"İsmini nereden öğrendiğini soracağım?" Derin bir nefes aldı.

"Babana onu ben önerdim." Evet, bu tuhaftı. "Hayır onu bunu bırak. Yekta neden seninle alış verişe çıkıyor?" Kaşları çatılmıştı, sinirlendiğini fark ettim.

Beni kıskanıyordu.

"Bu seni hiç alakadar etmez, bilirsin." Ellerimi birbirine kenetledim. "Hasta doktor mahramiyeti."

Derin bir nefes aldı. "Tamam, ona da tamam." Muzipçe sırıtarak ona bakmaya devam ettim. "Sadece bugün benimle geleceğini söyle."

"Bana orada yemek ısmarlarsan anlaştık." Başını salladı.

"Anlaştık bakalım." Arkamı dönüp gitmeye çalıştığımda nazikçe kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Kaşlarımı kaldırdım, ona bakmaya başladım. "Ne?"

"Veda etmeden mi gideceksin?" Dudaklarımı büzdüm.

"Nasıl bir veda istediğine göre değişebilir." Düşünmeye başladım. "Hoşçakal?" Güldü.

"Hayır." Düşünmeye devam ettim.

"Sonra görüşürüz?" Olumsuz anlamda başını salladı. "Git başımdan?" Güldü ama yine olumsuz anlamda salladı başını. "Defol git?" Derin bir nefes aldı.

"Akşama kadar bekleyebilirim." Ben de derin bir nefes aldım.

"Siktir gi..." Devam edemedim.

Çünkü çenemden tutup bana eğildi ve dudaklarıyla örttü dudaklarımı.

Gözlerim kapanırken aralık dudaklarımı öptü bir süre. Ardından geri çekildiğinde ona baktım. "Bundan mı bahsediyordun?" Başını salladı. İçimdeki hislere ve dugulara hakim olamazken elimi omzuna çıkarttım.

Yapacağım şeyi anladığında yavaşça yine eğdi başını.

Dudaklarımız buluştuğunda, aklıma Emine ve Beyda'ya söylediğim cümleler yankılanıyordu. "Tek seferlikti, o adamı bir daha öpmem." Kollarımı boynuna doladığımda ellerini belime yerleştirdi.

Aralık dudaklarımız birbiriyle uyumla hareket ederken bunun yanlış olması umrumda değildi. Ya da gittikçe bir belanın içine çekiliyor olmam. Sadece onu öpmek istiyordum. İlk kez birisini bu kadar öpmek istiyordum.

Alt dudağımı emip benden ayrıldığında nefes nefese gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Bu noktaya ne ara sürüklenmiştik, emin değildim. "Ben senden nefret ediyordum." diye fısıldadığımda gözlerimi açtım. Gülümsedi.

"Ne derler bilirsin." Kaşlarım havalandı. Biliyordum ama olmasının imkanı yoktu.

"Rüyanda." Arkamı ona döndüğümde tekrar kendine çevirdi beni. Ardından diğerinden daha kısa bir öpücük kondurdu.

Gülümseyerek geri çekildim. "Tuvalette rujunu düzelt." Başımı sallayıp geri geri terasın çıkışına yürümeye başladım. "Bu arada pantalon sana çok yakışmış."

"Ne yapmaya çalıştığının farkındayım şansına küs." Ofladı, etek giymemden nefret ediyordu. "Bugün yeni etek alırım, beraber beğeniriz hatta. Yarında giyerim." Terasın kapısını açtım.

"Ateş'le konuşma." diye uyarırcasına konuştuğunda kıskançlığına güldüm.

"Bakarım." Terastan çıkıp kapıyı kapattım ve aşağı kattaki kızlar tuvaletine inmeye başladım.

Bu yanlış, çok doğru hissettiriyordu.

HırkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin